21 Temmuz 2011 Perşembe

BU BATAKLIK KURUTULMALI

Gazete manşetlerinde sıklıkla karşılaştığımız bir olgu artık. Gazetelerde reyting havasında, magazin olayı gibi işleniyor.
Cehalet, toplum baskısı, gelenekler. Feodal yapının insan yaşamını saran, kadının boynuna ilmiği geçiren, göğsüne tabancayı dayatan, ensesine bıçağı indiren illet.
Töre vahşeti!
Aşiret yasası. Aile meclisinin kararı.
Hatay’ın Dörtyol ilçesi. Ceylan Soysal henüz 21 yaşında hayatının baharında genç bir kadın. Üç yıl önce amcasının oğlu ile evlendirilmek isteniyor. O ise otobüs firmasında çalışan Ferdi ile evlenmek istiyor. Ailesinin kararına karşı çıkıyor. Ailesine Ferdi ile evlenmek isteğini söylüyor. Aile kabul ediyor. Ve Ceylan Çanakkale’ye gelin gidiyor.
Ceylan’ın Eylül adında bir kız çocuğu oluyor. Ferdi çalıştığı firmadan ayrılıyor. İşsizlik bunaltınca Dörtyol’a yerleşiyorlar. Ancak iyice bunalan Ferdi evi terk ediyor.
Ceylan küçük kızı ile tek başına kalıyor.
Ve kader bundan sonra ağlarını acımasızca örmeye başlıyor. Tıpkı ateş çemberinde kurtulmaya çalışan ceylan gibi töre ateşine yakalanıyor Ceylan.
Çaresiz kalan Ceylan 13 Temmuz günü Dörtyol savcılığına gider. Eşinin kendisini terk ettiğini söyler, yardım ister. Kadın sığınma evine gitmek isteğini belirtir. Savcılık Kaymakamlığa yönlendirir. Ancak o kaymakamlığa gitmez. Çocuğu ile birlikte Adana’ya gider.
Ailesi kayıp başvurusunda bulunur. Beş gün sonra izi Adana’da bulunur. Amcası bulunduğu yerden alır Dörtyol’a getirir.
Bundan sonrası tam bir bağnazlık. Töre illetinin ve cehaletin kardeşi kardeşe karşı nasıl cellât haline getirdiğinin ibretlik öyküsü.
Geri kalmışlığın kıskacında yaşananlar. Yoksulluğun pençesinde kıvranan bir babanın kendi öz kızını ölüme terk edişinin acı öyküsü. Kardeşin kardeşe gözünü kırpmadan kurşun sıkmasının mantıksızlığı.
Cehaletin, geri kalmışlığın, yoksulluğun, bağnazlığın bataklıkta çırpınması. Kurtulmak için çaba göstermemesi. Kolay yolu seçmesi. Bir kurşunla sorunu halletme içgüdüsü, yanlışlığı.
Eve getirilen Ceylan evin bir odasında diz çöktürülür. 17 yaşındaki kardeşi tetiğe iki kez basar. Göğsünden ve karnından vurulan Ceylan orada bırakılır. Babası kapıyı Ceylan’ın üzerine kilitler.
Ceylan’ın öldüğünden emin olduktan sonra polisi arayıp kızının vurulduğunu ihbar eder.
Vuran kardeş ve aile fertleri tutuklanır. Ancak bu ne Ceylan’ı geri getirecektir. Ne de yaşanan dramı unutturacaktır.
Yoksulluğun ve töre illetinin bir yaşamı sona erdirmesine şahit olunmuştur. Kim bilir daha kaç can bu şekilde yok olup gidecektir.
Bu bataklık ne zaman kurutulacak belli değil.
Töre ve namus cinayetleri, kan davaları, berdel, küçük yaşta kız çocuklarının evlendirilmesi, eğitimsizlik, cehalet, töre illeti ne zaman son bulacak belli değil.
Çiçekler, büyük mavi, kırmızı kan çiçekleri, kardelenler. Yere düşen yapraklarına bakan salkım söğütler. Töre illetine dirençli olmaya çalışan kayınlar, göknarlar, dişbudaklar. Çağlayıp köpüren, içlerinde kırmızı benekli alabalıkların oynaştığı gümüş renkli dereler. Bin bir çiçeğin arasında canlı bir yaşam.
Varoşlarda yaşam mücadelesinin bunalttığı, bir lokma ekmek için çırpınanların verdiği hüzünler.
Ağaçların yükseklerinde kanat çırpan, bulutlarla yarışan, derelerle çağlayan, yağmurlarla ıslanan mavi ve altın renkli kuş olmayı istemezler mi?
Özgürlüğe kanat çırpan, yoksulluğa, acımasızlığa, cehalete, feodal kalıntılara boyun eğmeyen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder