29 Kasım 2011 Salı

KARANLIK BASMADAN

                                
Yaşadığımız tüm zorluklara, geçirdiğimiz uykusuz gecelere, suskunluklara, kırgınlıklara rağmen hâlâ ayaktayız. Yaşanmışlıklara, kapıların bir bir kapanmasına inat; dar sokaklara, geniş alanlara ve caddelere uzanan bir yolculuk aslında bizimkisi. Garip bir içgüdü ile devam eden.
Susmak ve sinmek genlerimize işlemiş. Gerçek olmayanı, yalanı dolanı kabullenmekte. Bir hengâmedir gidiyor, sislerin ve dumanların arasından, parmakları metale yapıştıran kör karanlık, rant elde etme, girişimcilik, tüketim alışkanlıkları, kalkınma çabaları, kırdan kente göç. Paranın erdemi yok etmesi, işçiyi titretmesi sanayileşmenin ve modernleşmenin felsefileşmesi insan haklarını yok sayarak.
Ama ne gam, sabah gün doğarken çıkıp gece yarılarına kadar büyük bir azimle çalışmalar, mücadeleler. En azından bir lokma ekmek için, muhtaç olmamak için. Gelecek ve insanlık için. Gerçekçi olmak lazım her daim her yerde. Vicdanlar körelmemeli. Akıl ve aydınlık yol göstermeli, hayatı sorgulamalı insan. Köylüyü, şehirliyi, cam ve çelik karışımı ucubeleri, gecekonduları, varoşları, sanatı ve sanatçıyı iyi tanımalı. Sanatın içine tükürenleri de. Sorunlara kafa yormalı insan. Aydınlatmalı madenciyi, balıkçıyı, marabayı, köylüyü dilinin döndüğünce.
Geçmişi unutmamalı insan. Yük teknelerini, kağnı gıcırtılarını, ince çarıklı, çoğu zaman yalınayak kadınları, “İstiklâl Yolu”nda bebesini karakışa kurban verenleri. Ege’de Çete Ayşe’yi, Gökçen Efe’yi, Şehit Cafer’i, Erzurum’da Nene Hatun’u, Kastamonu’da Şerife Bacıyı, Kara Fatmaları ve daha nicelerini. Yolu izi olmayan coğrafyaları, ağa baskısında yorulananları, üç kuruş için canından olanları, rantçıyı, üçkağıtçıyı, feodal kalıntıları, Kurtuluş Savaşı’na ihanet edenleri.
İnsanlık acı çekmekte. Savaşlarda, kırgınlıklarda, ötekileştirmelerde, öfkede. Oysaki savaşın kazananı olmaz. Ne öfkenin, ne kırgınlığın ne de ötekileştirmenin kimseye bir faydası yok. Kırıp dökmenin, yakıp yıkmanın, yok etmenin kime ne faydası var? İnsanın içinde barışa yol olmalı, umut olmalı. En kötü barış bile savaşlardan, kırgınlıklardan, öfkeden iyidir. Öfke ve kin, kendi iç savaşını yapar insanda. Mantığı yok sayar, uzaklaştırır.
Hepimiz aynaya bakmasını öğrenmeliyiz. Büyük aynanın içindekileri görmeliyiz ve gördüklerimizi doğru yorumlamalıyız. Yaşama dair her şeyi sağlıklı bir şekilde iredelemeli, dünyanın farklı bölgelerinde insana dair hakların ne durumda olduğuna ilişkin saptamaları doğru okumalıyız. Afrika’da, Asya’da, Latin Amerika’da ya da dünyanın herhangi bir yerinde yoksullukla, savaşla gelen hak ihlâllerini somut bir biçimde ortaya koymalıyız.
Mutluluk  ve yaşamın herkesin hakkı olduğuna belleklerimizde yer vermeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder