15 Aralık 2011 Perşembe

KENT VAROŞLARINDA YAŞAMA İSTEĞİ





Türkiye’nin 12 ilinde 600’den fazla katılımcıyla yapılan araştırma sonucunda ilginç veriler elde edildi. Bu araştırmaya göre halkın büyük çoğunluğu kentlerde yaşamayı tercih ediyor. Kentler deyince sanılmasın ki kent merkezlerinden söz ediliyor. Sözü edilen yerler sorunların yoğun olarak yaşandığı, yani bir bakıma köyden kente göç eden vatandaşların ilk durak yerleri, okul, yol, elektrik, belediye ve sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu “varoşlar”dır.
Kentlerde yaşamak isteyenlerin “kentlerin daha yaşanabilir kılınması için yapılanların yetersiz olduğunu” düşündükleri de belirtiliyor aynı araştırmada. Örneğin işsizlik, kent nüfusundaki artış, kentlerin yeterince aydınlatılmaması, trafik şikayet edilen sorunların başında geliyor. Buna rağmen tercih yine “kent”lerden yana ağır basıyor.
Bu tercihin altında yatan nedenler elbette vardır. Eğitim ve sağlık gereksinimlerini karşılama isteği, köyden kente göçü tetikleyen nedenlerin başında gelmekte.
Kentlerin mimari ve kültürel dokusu ya da diğer bir deyişle kentsel dokusunun göç olayında etkili olduğunu söylemek olanaklı değil. “Ucube” yapılaşmalarla bu doku zaten yok ediliyor.
Yıllardır, ülkelerin geleceğini “serbest piyasa ekonomisiyle birbirine bağlayan” küreselleşme propağandası yapılıyor. Küreselleşmenin iflası 2008 den bu yana devam ediyor. Ülkemiz insanının bu iflastan etkilenmemesi düşünülemez. Kırsalda yaşayan insanlar küreselleşme ve vahşi kapitalizm sarmalında çaresizce kurtuluşu kentlerde görüyor. Göç olayında küreselleşmenin etkisini de unutmamak gerekir.
“Yeni dünya düzeni” ile toplumlar “daha fazla ticaret, daha fazla iletişim” yaklaşımı ile birbirleri ile daha fazla etkileşim içine girecek, “demokratik haklarını” daha fazla dile getirecek ve alacaktı. Kısaca söylemek gerekirse daha fazla özgürleşecekti. Bu söylemlerle halkların boynunda “boza” pişirildi. İnsanlar yerinden yurdundan edildi.
Dünya neoliberalizmin çılgınlığına ve kitleleri sürüklediği algı yanılsamasına geniş ölçüde teslim oldu. Bu teslimiyette ülkemizi ayırmak olası görünmüyor. Kapitalizmin yoksulları “demir kafes” içine alması değişik coğrafyalarda sürüp gidiyor. Irak, Afganistan, Libya benzeri ülkelerde yapılanlar ortada. Gelişmekte olan ülkelerin iç sorunlarla boğuşması en büyük istekleri.
Varsıllarla yoksullar arasında var olan uçurumun açılmasını engellemeye yönelik girişimler başarılı olamıyor. Yoksul kesim, varoşların düzensizliğini unutmuş görünüp, kitle iletişim araçlarının katkısı ile varsıla özeniyor.
Kırsaldan kente göçü bir rahatlama bir kurtuluş olarak görenler bir gün talihin kendilerine güleceği umuduyla oyalanıyor. Düşünsel akımların etkisine teslim oluyor. Algı yanılsamasının, kapitalizmin, tarikat örgütlenmelerinin, kimlik kaybının kendilerini sarmasına seyirci kalıyor.
Kırsaldan kente akan kitlenin ilk durak yerleri olan varoşlarda hoşnutsuzluk dile getirilse de genelde bir suskunluk söz konusu. Bu suskunluk donanımsızlığın ve yoksulluğun sonucudur. Donanımsızlık, yeterli eğitimin alınmayışı, belli alışkanlıkların devam ettirilmeye çalışılması sorunları artırıcı rol oynuyor.
Kimi zaman kentli gibi davranamayan çağdaş uygarlığa burun kıvıranlarla da karşılaşmak şaşırtıcı değil. Düzensizlik, insanın insana olan saygısızlığı, vurdumduymazlık, nemelazımcılık kentli olmaya çalışanların ortak davranışı olduğu gibi bu davranış biçimlerini “kentli oldum” düşüncesinde olanların da göstermesi ne derece kentli olduğumuzun sorgulanmasına neden olmaktadır.
Küreselleşmenin yarattığı “algı yanılsaması” ne yazık ki toplumların geleceğini daha da çıkmaza sürükledi. Daha sorunsuz bir yaşam için yerinden yurdundan olan insanlar gittikleri yerlere “uyum” sağlamakta güçlük çektiler. Hâlâ da çekiyorlar. Alışılagelmiş yaşam biçimini terk etmek kolay olmuyor. Kentin sorunları düşünüldüğünde “sorunsuz” bir yaşam şimdilik hayal olmaktan öte gitmiyor.

1 yorum:

  1. Bir zamanlar köylerinde kendilerinin efendisi idiler,ama Şehrin varoşlarında bir lokma ekmeğe muhtaç edildiler..

    Yazacak o kadar çok şey var ki aslında onların bu körü körüne suskunluğuna, neyse diyor insan, neyse, canlarını yakanı seviyor bizim Millet, çok seviyor diyelim yeter..

    Selamlar sevgiler.

    YanıtlaSil