10 Aralık 2011 Cumartesi

YAPRAK DÖKÜMÜDÜR YAŞANANLAR!



Hava soğuk, sokaklar soğuk. Karlı, yağmurlu günleri yaşıyoruz, karakışın acımasızlığında. Yürekleri sarsılmış çocukların, kimsesiz yaşlıların, evsizlerin gülüşlerine gözyaşı karışmış, donuyor ortamın soğukluğunda.
Kışa hazırlıklı mıyız toplum olarak? Şiddetli yağmura örneğin, kara buza hazırlıklı mıyız? 
Şehir merkezlerinde ne karlı zirveleriyle şahlanmış dağlar var, ne yol geçit vermeyen zirveler. Karakış canavarı yerini trafik canavarına terk etmiştir. Kırsalda tipinin kara borana boğduğu coğrafyanın yerini şehirlerde arabaların motor homurtuları, gürültü ve kesif bir egzoz dumanı almıştır.
İster kış olsun, ister yaz, ister sonbahar tepkisiz ve unutkan bir toplumuz. Yaşam, acı ve hüzün asık suratlı artık. “İleri demokrasi”ye geçtiği söylemi ağızlarda düşmeyen, ekonomik büyümede dünyaya “dudak ısırtan” ülkemizde şehirlerin parkları, izbe köşeleri, terk edilmiş metruk binaları, köprü altları sığınacak yer arayan çocuklarla, kimsesizlerle dolu.
Kimi zaman inceden yağan yağmurda, kavurucu ayazda korunacak yer ararlar. Ayakları çıplak, soğuktan tir tir titreyen çocuklar. Evsizler, yaşlılar. Böylesi günlerde susarım. Suskunluğun egemen olduğu toplumlarda, demokrasi ve insan haklarından bahsedenleri gördükçe.
Böyle havalarda hüzünlenirim. Mesaisinin bitmesi ile yola çıkan memuru, işçiyi. Okulundan çıkan öğrenciyi. İş bulabilmenin ve evine bir lokma ekmek götürmenin peşindeki vatandaşın ayazda donmamak için sarf ettiği çabayı gördükçe.
Saatlerce yol kenarlarında, otobüs duraklarında toplu taşım araçlarını beklemenin dayanılmaz hafifliğini yaşayanları. Sinirleri gerilenleri. Zabıtayı arayıp toplu taşım otobüslerinin yetersizliğini ve duraklarda durmadıklarını şikâyet edenleri. Sonuçta kocaman bir hiç ile karşılaşanları gördükçe.
Yaklaşık 10 yıldır yapımı yılan hikâyesine dönen 4 farklı metro hattını tamamlayamayarak, hükümete devreden Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ankara’nın ulaşım planında yer almamasına karşın, Kızılay - Oran arasına teleferik hattı kuracağını açıkladı. Projenin Güvenpark’tan başlayıp, Dikmen Vadisi’nden geçerek, Panora AVM’ de bitmesi planlanıyor... Bir "çılgın proje" daha...
Var olan "metro" hatlarını tamamlayamayan zihniyet, yeni bir proje ile uğraşacağına, Ankara yollarında evine gitmek için saatlerce araç bekleyenlerin sorunları ile ilgilense, bir kaç otobüs daha alıp sefere koysa ya! Keşmekeşe dönen trafiğin düzelmesi için uğraşsa ya!
Gelişmiş ülkelerde insana verilen önem konut yapımından tutunda, trafik akışının düzenine, yoksulların barınmasından, evsiz ve kimsesizlerin korunmasına, sokak ortasında kadın cinayetlerini bırakın yaşam alanlarında kadın erkek eşitliğine varana kadar her alanda kendini hissettirir. Bizde ise polis copu ile kadının kalçasının kırılmasına, dayak atılmasına, devlet ihalesi alan müteahhitlerin sağlam olan villasının yanında yaptığı konutların depremde yerle bir olmasına, vatandaş soğuktan kırılırken müteahhitlerimizin çifte çadırları bahçelerine kurmasına şahit oluruz.
Demokrasi kültürümüzü geliştirmek, özgürlükleri genişletmek, insanımızın onurluca yaşamasını sağlamak, aydınlık güne acı haberlerle başlamamak, yaşamı daha güzel ve sorunsuz kılmak gerekmez mi?
Toplumsal şiddet, tahammülsüzlük, vurdumduymazlık, eleştiriye “hoş görü” ile bakamamanın boyutları giderek artıyor mu diye düşünmeden edemiyor insan.
Kar taneleri düşüyor tek tek, şehirlerin varoşlarına. Apartman aralarına, gecekondulara. Uzak tepelerde gün doğuyor, alacakaranlık kayboluyor yavaş yavaş. Buz gibi bir havada güneşi kucaklıyoruz sonrasında.
Sabahın ilk ışıkları, motor homurtuları çınlayan kulaklarda. İnsanlar gidecekleri yere gitmenin telaşında. Çocuklar kan uykularında. Kimsesizlerin kış ortasında yaşadıkları dram, yiyecek bulma telaşındaki serçeleri kumruları da çaresiz bırakıyor. Bir onlar anlıyor köprü altı çocuklarının, yaşlıların, kimsesizlerin üşümesini, açlığını.
İnsanlık sınavı işlerin sorunsuzca gittiği günlerde değil, kırılma noktalarında yaptıklarımızla, yaklaşımlarımızla, düşündüklerimizle ölçülür.

1 yorum:

  1. Yorum yapılacak bir durum bırakmamışsınız Hüseyin hocam, her şey açık ve net olarak anlatılmış "çareye" çaresiz kalanlar utansın ne diyeyim başka, Yüereğinize sağlık teşekkür ederim..

    YanıtlaSil