7 Şubat 2012 Salı

FUHUŞ VE DAYAK

Ağırlaşan yoksulluk ve yoksunluk zincirini bir nebze olsun gevşetmenin gayretindedirler. Bu nedenledir ülkelerinden, köylerinden kilometrelerce uzağa gitmeleri. İstemeseler de “ bu işi yapacaksın” demelerine boyun eğerler. Düşledikleri daha iyi yaşam koşullarıdır. Söylenenlere boyun eğmeleri bundandır. Geride bıraktıkları çocuklarına, yaşlılarına, hastalarına bakabilmektir terk dertleri aslında. Bir gün bu amaçla terk ederler ata yurdunu bilmedikleri diyarlara doğru.
Şanslı olanlar hastalara bakar, evleri temizler. Şanslı olmayanlar insan tacirlerinin elinde savrulurlar.
Sonrası insan onurunun elvermeyeceği koşullar. Bedenlerinin satılmasına ses çıkaramazlar. Korku bir yandan baskı diğer yandan itilirler fuhuş bataklığına insan tacirlerince. Yabancı olmaları, dil bilmemeleri duvar gibi çıkar karşılarına. Ne düşündükleri kimsenin umurunda değildir. İlgiyi çeken onların kazanacakları paradır. Onlarınsa kazanacakları para ile geride bıraktıklarına bakmaktır. Devran böyle devam eder yıllardır.
Para kazanmak, daha iyi yaşam koşullarında yaşamak niyeti ile yerini yurdunu terk edenlerin binbir türlü acıları göz pınarlarında sel olur akar. Gören olmaz. Feryatlarını işiten olmaz çoğu kez.
Yabancı kadınların sorunlarını irdelemek bir yana, yüzyılların imbiğinden süzülüp gelen kadim topraklarımızda kadınların sorunları nelerdir?
Hangi sorunlar ataerkil anlayışının hâkim olduğu bu topraklarda kadınların karşısına çıkmakta, çıkarılmaktadır?
Hangi birini anlatacaksın bu sorunların?
Gazetelerin üçüncü sayfalarına bakmak kadınların yaşadıkları sorunları görmeye yetiyor da artıyor bile.
Daha dün Adapazarı’nda otuz yaşında ki “bedensel engelli” Şenay Oktar’ın maruz kaldığı insanlık dışı muameleyi okuduk o sayfalarda. Eşi ile tartışan Şenay Oktar eşi tarafından kaynar su ile haşlanır. Keserle başına ve ayaklarına vurulur. Hastaneye götürmeyip günlerce evde tutulur. Tehditlere maruz kalır. Vücudunda kırıklar, kesikler ve yanıklar olan Şenay Oktar verdiği ifadede : “ O gece esrar içtiği için çok kötüydü. Eve gelerek odalarda başka erkek aradı. Benim eve başka erkek aldığımı iddia etti. Evde kimseyi bulamayınca bana saldırdı…”
Şimdi bu duruma ne denir?
 Kadına üstelik bedensel engelli bir kadına bu yapılanlar hangi vicdana sığar?
Vicdanları kanatmaz mı bu olanlar?
İşte tam da burada insanın yüreği burkuluyor. Gözleri nemleniyor. İnsan hakları, ahlâk anlayışı, eşitlik, adalet anlayışı, kadın hakları kavramlarını düşünüyor insan. Kimi zaman insanımızca görülmek istenmeyen kavramlar, hiçe sayılan kavramlar.
Bu bir kırılma noktası değil midir?
Ve üçüncü sayfa da yer alan bir başka haber dikkatleri üzerine çekti şu günlerde.
Ne diyordu Çorum Belediye Meclisinde “Haydi Kızlar Okula” kampanyasının çalışmaları görüşülürken AKP’li il genel meclisi üyesi Erhan Ekmekçi: “Evet, kızlarımız okuyor ama bu seferde erkeklerimizi evlendirecek kız bulamıyoruz”.
Bu söyleme katılmıyorum.
Ülkemizde kadına bakış açısını gösteren bu söyleme katılmak ne kadın hakları bakımından ne de insan hakları ve eşitlik bakımından doğru değildir. Eğitim öğretim hakkından yararlanmadan tutunda çocuk sözleşmelerine kadar değişik platformlarda da onaylanmayacak bir söylemdir.
Say ki kızlarımızı okutmayalım. Bilinçlenmesinler, cahil kalsınlar.
Sonra da kocalarından dayak yesinler, işkence görsünler, kaburgaları kırılsın, yüzleri morartılsın, üstlerine kaynar su dökülsün.
Sesleri çıkmasın!
Haklarını aramasını bilmesinler!
Bu vicdanları kanatmaz mı?
Lakin ülkemizde küçük yaşta evlendirilen “çocuk gelinler” gerçeği ile kadınlara yönelik “töre, aile meclisi kararı” gibi nedenlerle yapılan şiddetin varlığı, sokak ortasında sudan sebeplerle işlenen kadın cinayetleri ile kadına bakış açımız kabul edilebilir değildir.
Derin kuyulardan gelir bir sestir işitilen.
Sesin geldiği yöne kulak kabartılır. Kısa ya da uzun bir sessizlik çöker etrafa.
O ses misal “Ben Selin” diye yükselir gök kubbeye.
Kırgın, yılgın lakin çaresiz bir sestir bu. Usulca devam eder sonrasında “bana sormadan hakkımda verdiğiniz karar doğru değil”.

5 yorum:

  1. yazdıklarınız gerçek ne yazık ki:(((karısını haşlayanları ve dayakla fuhuş yaptıranları her gün görüyoruz gazetelerde:((öyle hal aldı ki, gazetelere tıklamaya korkar oldum bugünkünde daha beter haberler vardı, biri zihinsel engelli öz kızlarını taciz eden ana,babalar!Bunlar nasıl ana, nasıl baba? Öz olmasa üvey olsa sanki aynı derecede vahim olmayacak mı o da ayrı:(? yazdığınız gibi kızlar okumasın ki, böyle dayaklara, baskılara ses çıkarmayacak, boyun eğecek, EZİK YARATIKLAR olsun..ne kadar baskı, ne kadar cehalet, ne kadar kapalı toplum o kadar korkak kadın olur, korkan kadın başına gelenlere ses çıkarmaz, Allah'ın bildiği vardır der susar, sustukça da ahlaksız erkeklerin ahlaksızlıklarını kimseler duymaz..istedikleri bu..

    YanıtlaSil
  2. Müjde Hanım, bende okudum öz kızını ve kızının arkadaşını taciz eden haberi. Nutkum tutuldu. Boğazımı sıkıyorlar sandım o an. İnsan evladı kendi kanından birine (diğerlerine de yapılmaması lazım) bunu nasıl reva görür diye. Cahil ve okumamış, cinselliğin sadece fuhuş içerikli olduğunu düşünen beyinlerin , yeterli bilgiye sahip olmayan beyinlerin yapacağı bu davranıştır maalesef. Kaygı ve esefle takip ediyoruz. Üzülerek takip ediyoruz. Aylar önce yine bir karadeniz kasabasında biri çıkıp dememişmiydi "örtüsüz kadın perdesiz eve benzer" diye. Kimilerinn kaına bakış açısı da bu. Toplumun bilinçlenmesi lazım. Lakin bu gidişle çok zor...Katkınız için teşekkür ederim.Saygılar.

    YanıtlaSil
  3. Diğer yandan ilginç olan ne Müjde Hanım, yazıyı Milliyetbloğda ve facebook sayfamda da yayınladım. Okuyanda yorum yok. Kalem oynatma yok. Ya okumuyoruz ya da trene bakar gibi bakıyoruz olaya. Garip ama gerçek bu. Bakar kör olmuşuz. Duyarsızız. Ahkâm kesmeykte ve üzerimize vazife olmayan kimi mahalle bekçiliğinde elimize su döken olmaz...

    YanıtlaSil
  4. Evet mahalle bekçiliğinde elimize kimse su dökmez ama geldiğimiz noktada yaşadığımız olayları değil neden bu noktaya geldiğimizi sorgulamamız gerekir.Eğlence anlayışı tv izlemekten ibaret olan belirli bir bütçeye sahip insanlar gördükleri şekillere çok kolay uyum sağlıyorlar ve yanlış da olsa o role bürünüyorlar.Tv de bir dizi var.Formalite bir evlilik yapılıyor.Adam işini kaybetmemek için sevmediği ama çekici bulduğu patronunun kızına ve aynı evde yaşayıp sevdiği kıza düzenli yalanlar söylüyor.Biz herşeyi olabilir kabul ettik.Gönüle birden fazla aşkın girebileceğini,yalanları,dolap çevirmeyi...Değer çözünmemiz devam ediyor ve anlaşılacağı üzere mola vereceği de yok.İlkokuldaki din derslerinden 5 alıp sokağa çıkan insanlar neden öğrendiklerini hemen unutuyorlar.İnsan bedeninden para kazanmak ne kadar onursuzca.Bu kadınlarında bir ailesi var.Kimin düşeceği belli olmaz.

    YanıtlaSil
  5. Kardeşim nickli değerli arkadaş. Yorumunuz buz dağının görünmeyen yüzündeki gerçeklerden bir kaçını vurguluyor. Haklısınız. Öncelikle "Ahlâk, Eğitim ve Sevgi" olayını insanımıza kazandırmalıyız. Selamlarımı iletiyorum. Yorumunuza teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil