21 Nisan 2012 Cumartesi

Karganın Burnu Bunların Yanında Masum Kalır


Cahil bildiğini yapar. Çıkarcıdır, başkalarının varlığı onun için önemli değildir. Bir şey bilmediği halde bilirim duygusunda ısrarcıdır. Akrepten beterdir. Cahil eğreti inşa edilmiş sıvasız gecekonduya benzer. Yaşamaya çalıştığı gecekondunun sıvası dökülür, farkında değildir. Mahallenin şövalyeliğine soyunur, onu da yüzüne gözüne bulaştırır. Yalancılığı, çıkarcılığı, üç kağıtçılığı, yağcılığı, lafçılığı paçasından dökülür haberi olmaz, ya da umursamaz.
Her şeyi bilirim havasında ukalalar, yalakalar vardır. Her konuya, her işe maydanoz olmayı marifet sayarlar. Bunlara toplumun her kademesinde rastlamak olasıdır. Aşırı meraklıdırlar. Misal apartmana kimler taşınmış, kimlerin misafirleri gelir gider, kimlerin akrabaları vardır, kimler nerede çalışır, kim ne aldı, kim ne dedi bunlardan sorulur. Mahallenin de, sokağın da, apartmanın da sorumlusu bunlardır. Karganın burnu bunların yanında masum kalır. Sabah gün ışığı ile terk ettikleri evlerine gece yarısı dönmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir. Çevrenize sıkıca bir bakın, göz kulak olun, mutlaka böyle birini ya da bir kaçını göreceksiniz. Kim bilir belki de aynı apartmanda ya da yan yana gecekondu da yaşıyor olabilirsiniz.
Bunların adını ilk duyan hemen unutur. Adlarıyla birlikte yüzleri de, sözleri de zihinlerde yer almaz. Doğrusu da budur aslında. Geldikleri yerde bir şey değişmez, gittiklerinde de eksilmez. Kısacası sözlerinin de, varlıklarının da, duruşlarının da rengi yoktur. Çok şey bilirim havasında olan bu ukalalar, başkalarının bildiği, gördüğü, işittiği şeyden başka şey bilmezler. Çünkü bulundukları ve alıştıkları çevreden başka yere gitmezler.
Bu hasletlere sahip bir insan sevilir mi, güven duyulur mu? Hiçbir zaman bir tasa, bir düşünce belirtisi göstermeyen, kendinden başkasını düşünmeyen bu insanları anlamak mümkün mü?
Güven duygusunun esasları onurlu olmak, erdemli ve dürüst olmak, doğru olmak olduğuna göre bunlara nasıl güveneceksin? Oysa ki güven duygusu toplumsal dayanışmanın, birlikte yaşamanın olmazsa olmazıdır, ana arter görevi görür. Bu mahalle şövalyelerinde ise o ana arter çoktan bataklığa dönüşmüştür.
Bakınız bire bir yaşadığım bir olayı anlatayım. Apartmanın en üst katında oturuyorum. Yıllardır apartman çatısında sorun var. Her toplantıda dile getiririm. Çatı onarımı apartmanın tüm sakinlerince ortak yapılması gereken bir durum diye çene patlatırım, aldıran, işiten, umursayan olmaz. Çünkü işin içine o çok sevip vazgeçemedikleri para, çıkar girmektedir. Geçenlerde yapılan toplantıda benzer durumu dile getirdim. Üzerine alınan olmadı. O zaman kendi olanaklarımla gerekeni yaparım deyip ayrıldım. Bir süre sonra ne düşünüldü bilinmez ama yeniden bir toplantı yaptılar. Bu sefer toplantıya gitmedim. Hoş gitsem de bir şey değişmeyecekti. Toplantı bitiminde panoya bir ilan asılmıştı, aidat artırıldı diye. Dur hele dedim kendi kendime. Bayram değil seyran değil hesabı, apartmanın çatı haricinde bir onarım durumu yok. Eee o zaman bu artırım niye.
Sordum, çatı onarımı için şu kadar ilave aidat alınacak, ilerde çatı komple aktarılacak dediler. Alınacak ilave parayı hesapladım tam beş yıl sonra çatının aktarılması için gerekli olan miktar toplanabilecekti. Yani o zamana kadar çatıda var olan problem devam edecekti anlaşılan. Sesimi çıkarmadım. Bu arada olukları ve kiremit kırıklarını değiştirmesi için tuttukları çatı ustasına“arkadaş benim evin üzerindeki sorun bu. Onarımını yap parasını ben vereyim” dedim. Anlaştık. Aynı gün yaparım dedi ve yaptı da.  Lakin yalaka, üç kağıtçı, çıkarcı takımı eksik olmuyor işte, karşısına çıkıyor insanın bir şekilde.
Sevdiğim, saydığım, yaşlı emekli bir memur komşum var. Sıklıkla yardımcı olduğum, güvenmeye çalıştığım bir insan. Balkon su tahliye boruları da değiştirilmişti. Emekli memurun alt katındaki dairede o gün kimse olmadığı için usta değiştirememişti. Çatıda onarım yapıyordu. Bir ara nasıl oldu bilmiyorum ama o koca gövde ile kiremitleri kıra kıra çatıda ustanın yanına geldi. Bir hışımla bana döndü “ortalığı karıştırdın” dedi. Neye uğradığımı şaşırdım. Adeta dilim tutuldu, tek kelime etmedim. Güya bunun balkon tahliye borusunu benim çatı onarımı ile uğraştığı için usta yapmamış. Ortalığı karıştırmam da buymuş meğersem. Uzatmayalım akrebin sokmasına benzer bir duygu kapladı içimi. Onca saygı, onca gösterdiğim iyi niyet kıytırık bir balkon tahliye borusuna kurban edilmişti.
Bu nasıl bir duygu yansımasıdır diye düşündüm. Bu insanlarda sevgi, saygı, acı çekme, nefret, duygularını anlama kapasitesi ne durumda acaba dedim kendi kendime. Bu nasıl bir çıkarcılıktır. Şimdi bu insanın içinde yaşam kırıntısı, insanlık anlayışı var mı diye düşünüyorum günlerdir. Bu insanların varlığını kimse algılamayacak, yokluğunu kimse fark etmeyecek, yaşadığını pek az kimse bilecek, belki de silik kişiliği asla ilgi uyandırmayacak diye düşünmek yanlış mı olur?

8 yorum:

  1. Eğreti inşaa edilmiş gecekondularda bile hayat bulabiliriz , cahil beyinlerde asla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın yorumuna ve düşüncene katılıyorum. Cahil ile olma muhatap derler ya, akrep gibi zehirini akıtır sonuçta...

      Sil
  2. Bunlar kara cahil aslında hocam.Aynı sorunlarla bende boğuştum kaç kez toplantılarda dile getirdim.Ama benim şanslı yanım vardı.Söylediklerimi yöneticinin kafasına vura vura yaptırdım tabiri caizse.İnsanlar sadece kendilerini düşünür oldular,ne yaparsınız işte.Buradan diğer arkadaşlara tavsiyem asla çatı katından ev tutmasınlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunda haklısın. Her yerde sorun aynı. Aslında muhatap olmamak lazım bunlarla. Lakin bazan mecbur kalıyor insan işte böyle. En doğrusu müstakil bir ev. Büyük metropollerde artık müstakil bina da oturmak zor. Ama küçük ve şirin ilçelerde bu olanak söz konusu olabiliyor.

      Sil
  3. Hocam, tarif ettiğiniz kişilerle çok karşılaştım, hele anlattığınız mahallede her işe burnunu sokan, karga burunu okurken tipten burada da var:(insanlara başta değer veriyoruz, sonra böyle 3 kuruşa bizi satıyorlar öyle çok başıma geldi ki, bir ara ben de anlatırım bizim apartmandaki böyle komşuları, ama insana ders oluyor hocam şimdi kimseye fazla yüz vermiyorum, mesafe koydum tüm komşulara gelmesin kimse istemiyorum...siz de öyle yapın üzülmezsiniz..çünkü kültür ve kişilik düzeyimize, aile terbiyemize uygun komşu bulmak çok zor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uygun komşu, anlayışlı insan bulmak elbette kolay değil. Nereye gitsek biri karşımıza çıkıyor işte böyle. En doğrusu metropollerden uzak durmak. Yöneticiye de anlatamadım siz yine anlatmışsınız. Sonuçta muhatap olmadım. Saygılar. Yorum için teşekkürler.

      Sil
  4. Paylaştığınız olayda ki, kişinin mizacında her ortamda rastlamak mümkün.. Gerek apartmanda, işyerinde, sokakta vs..Mevlanaya göre 3 şey acı verirmiş insana bunlardan birisi de Cahiller arasındaki alimdir.. uzak durmakta, mizacının gereği gibi davranmasından dolayı,mümkün mertebe uzak durmakta fayda olabilir diye düşünüyorum..Naçizane..Saygılar sunuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın. En doğrusu söylediğinizi yapmak. Zaten ben de onu yaptım. Uzak durdum. Saygılar. İyi pazarlar.

      Sil