12 Haziran 2012 Salı

Onurunu Kuşanana söven bir sistem!



Siz, o, ben ve biz yani hepimiz. 
Bir şeyler diktik, ektik, yeşertmeye çalıştık umutla. 
Bugünün ve yarının yüreklerine, çocuklarına umut olsun; çiçekler solmasın, bahçeler kurumasın diye.
Bozkırın ortasında, ormanların gölgesinde, rüzgârın sesinde, dağ havasının vazgeçilmezliğinde, çölün gizeminde, suyun serinliğinde ve toprağın doğurganlığında aradık yaşamayı, özgürlüğü…
Kimimizin adı Ahmet’ti kimimizin Albert, kimimizin Hekim.
Ama hep vardık ve hep olacağız bir yerlerde.
Günbatımının renklerini kuşanmış bulutları seyredeceğiz yaylalarda. 
Rüzgârları köpüklü dalgalara dönüştüren baş döndürücü ormanın kıyısında soluk renkli yılkı atlarının özgürlüğe koşuşlarını.  
Belki biraz yağmur ve arada biraz dolu çarpacak yüzümüze. 
Renksiz bir şafakta ısınmak için, atlar misali ayaklarımızı yere vururken, buzla kaplı bir sırtta ve dik bir vadinin hemen kıyısında ufka doğru uzayıp giden ve karın örttüğü gri tarlaları ya da buz kesmiş nehirleri seyrediyor olacağız daima.
Çalıp çırpanı öven, onurunu kuşanana söven bir sistem. 
Emperyalizm ve Kapitalizm.  
Senin alın terinden, kanından, canından besleniyor.
Ucuz iş gücü, örgütsüzlük, iptidai çalışma koşulları ve sonrasında yetersiz iş güvenliği. 
Nuh nebiden kalma beşer öğüten, yakıp kavuran, kolunu koparan, sakat bırakan fabrikalar.
Birer komut butonu ile havalanan, yok eden savaş makineleri. 
Kabirlere mekân olacak toprak parçası üzerinde ölümün en hızlı manevralarını yapan kurşunlar, şarapnel parçaları. 
Toprağa düşen cansız bedenler. 
Sönen ve söndürülen umutlar.
Vahşet, dehşet ve şiddet.
Kosova’da, Hocalıda, Afganistan’da, Darfur’da, Irak’ta, Filistin’de.
Ülkelerin kozmik gökyüzünün altındaki tertemiz, berrak suları ve tatlı dağ esintilerinin uçuştuğu madenler.
Yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları.
Çağlar boyunca sömürülen.
Günbatımı ve gündoğumunun yüzlerine vuran renklerini ve tonlarını yansıtan işçiler, köylüler, kadınlar ve çocuklar.
Bir iş bir ekmek.
Bir ekmek bir insan.
Bir insan bir aile.
Bir aile bir toplum. 
Yaklaşımı ile çökmekte olan kâbustan uzak durmaya çalışanlar.
Ahtapot gibi kolları ile dünya halklarını sarmalamaya çalışan emperyalizm. 
Bitip tükenmek bilmeyen iştahı ile kapitalizm. 
İşte iki kâbus. 
Irak halkının sırtında boza pişirmeye çalışan savaş makineleri. 
Afgan halkının uzun yıllar boyunca içinde bulunduğu savaşı ve zor yaşam koşullarını bir türlü barış ve huzura kavuşturamayanlar.
Halkları rahat bırakmayanlar.
Robotlaşma yolunda ilerleyen savaş baronları.
İşte emperyalizm ve kapitalizmin dünyanın yoksul ve gelişmekte olan ülkelere biçip giydirmeye çalıştığı gömlek.
Ahmet’in,  Mario’nun,  Frederick’in, Hasan’ın önemli olmadığı, stratejik ortaklığın ve çıkarın gözetildiği emperyal yaklaşımlar.
Ve ülkemizden istekleri.
Lâik ve demokratik rejim yerine getirilmek istenen ılımlı İslam projesi.
Ermeni sorunu bağlamında kabul ettirilmeye çalışılan soykırım iddiası ve kardeş ülke Azerbaycan’ı kenara itecek olan Ermeni sanırının açılması isteği.
Heybeliada Ruhban okulunun açılması isteği.
Kürt sorunu varmış gibi ortaya koyulmaya ve sinsice uygulanmaya çalışılan yaklaşımlar.
Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da ülkemiz çıkarlarına aykırı istekler.
Ülkemizin komşuları ile olan diyalogunda bizi yalnızlaştıracak politika anlayışları.
Enerji nakil hatlarında ulusal çıkarımızla bağdaşmayacak istekler.
Ülkemizi şeytan üçgeninin ortasında bırakacak düşünce ve istekleri kabul etmek ve emperyalizmin çıkarlarına boyun eğmek bizlerin asla ve asla kabul etmeyeceği yaklaşımlardır

16 yorum:

  1. İçimiz nasıl burkulmasın; yine de "güzel günler göreceğiz çocuklar" demenin umudunu içermeyen burkulmaları bilmeyelim!

    Çok içten bir yazı. Gönlünüze ferahlık dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve yine bir cümle ile tüm makaleyi özetlemişsiniz "nomen"...
      Ne diyebilirim ki teşekkür etmekten gayri.
      Saygılar.

      Sil
  2. Bu güzel yazı için teşekkürler sizin yazılarınızı hayranlıkla okuyorum emeğinize yüreğinize sağlık Hüseyin Bey saygılar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Sayan Hanım. Bende şiirlerinizi severek okuyorum. Şiirlerinizde ki içtenliği ve yalın anlatımı okuyan içtenlikle duyumsuyor.
      Saygılar.

      Sil
  3. Tarih boyunca izlenen acı yol..
    Farklı şekillerde ama hep aynı nedenle..
    Güçlünün daha fazlası için güçsüzü ezip geçmesi..
    Bu zulümler bir gün son bulur mu?
    Sanmıyorum!
    Sanırım bunlar için yolun sonu ancak kıyamet olur, ama işte o gün verecekleri hesap çok çetin olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın "nursalkımı". "Zulüm ile abat olunmaz".
      Saygılar.

      Sil
  4. dÜŞÜNCELERİNİZİ YANSITAN GÜZEL BİR YAZI.KALEMİNİZE SAĞLIK..SAYGILAR.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler "VuslaT"...Okuyan gözlerinize sağlık. Saygılar.

      Sil
  5. Bizler ne kadar istemesek de bugün Açık İstihbarat sitesinde Banu Avar'ın yazdığı gibi dünyayı yöneten üç-beş zengin,güçlü ailenin elinde yönetenlerin ipleri:(((bunlara kafa tutabilen bir Mustafa Kemal oldu, bir Fidel, ve birkaç başka kişi...ama şu anda milletin çoğu seyrediyor, akıntıya kapılmış gidiyor:(hocam yazınız için elinize sağlık, elleriniz dert görmesin..saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her yorumunuza katıldığımı belirtmek isterim.
      Saygılar.

      Sil
  6. Efendim,günümüz dünyasinin ve ülkemizin icinde bulundugu ana problemleri ihtiva eden tenkit yazinizi büyük bir takdirle okudum. Burada da acikca göründügü gibi aslinda insan insana fenalik yapiyor. Mietzsche´nin de bu dogrultuda bir sözü olacakti, yanilmiyorsam söyle idi:"Toplum cahil olursa, kendisine secim hakki verilse dahi özgür secim yapamadigi gibi yaptigini zanneder.Böyle bir secimle iktidara gelenler düzenledikleri tiyatrolarla halkin özgürlügünü calan zalim ve madrabazlardir" diye.Bunun icin halkin bu hakkini iyi kullanmasi yönetim kademelerine sesi yüksek cikani degil gercekten hakedeni adil olacak olani secmesiyle mümkün.Bana dokunmayacak yilan binyil yasasin anlaysiyla hereket edildigi sürece hem yurdum halki hem dünya halklarida bu yollarla sömürülecektir.Hepimizin güzel ve bariscil bir dünya icin duyarli olmasi gerek.Hürmetlerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler "Kum Tanesi"...Hiç önemli değil. Mutlaka bir problem söz konusudur diye düşündüm zaten. Yorumunuza katılıyorum. "Barışçıl bir dünya için duyarlı olması..." cümleniz zaten olması gerekeni hatırlatıyor bir kez daha.
      Saygı ve selamlarımı iletiyorum.

      Sil
  7. Güçlülerin dünyası oldu çıktı dünya hocaM.Ülkemiz üzerinde oynanan oyunları da çok iyi derlemişsiniz.At gözleri ile dünyaya bakan insanlardan ne bekleriz ki zaten.Kimse derinlere inmek istemiyor.Sağlıcakla kalın hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür derim "Kitap Cumhuriyetim". Zoru yok etmek için oynanan oyunları görmek ve mücadele etmek lazım.

      Sil
  8. Yazınıza girişte çizdiğiniz tablo ile gelişme ve sonuç bölümünde vermeye çalıştığınız mesaj arasında ki fark tamda, hayal ile gerçeğin kesiştiği nokta..Düşündüm, biz, neden uğraşıyoruz, neyin mücadelesini veriyoruz? Bir takım...izimler her tarafımızı kuşatmışken, nefes alamaz, hak arayamaz, söz söyleyemez duruma gelmişse insanlıkk.Biz baştan kabul ettik yenilgiyi..Bu durumda dönüp kendimize bakmalıyız, fert olarak, aile, toplum olarak biz nerde yanlış yaptık? Biz nelerimizden vazgeçtik? hangi kutsal değerlerimizi neyle değiştik.? Neden ayrışmayı kabul ediyoruz? Kafama takılan daha bir çok soru silsilesi..Batının oyununa geldik.Elimizi kaptırdık bir kere, kolumuzu kurtaramıyoruz.İşin kötüsü, köylüsü, şehirlisi, zengini fakiri, inananı, inanmayanı, dincisi, dinsizi kimse ne olduğunu anlayamıyor. Kendince çözüm üretmeye çalışıyor başarılı olamıyor..Millet gaflet içinde. Kendi öz değerlerinden, kutsal değerlerinden tamamen uzaklaşmış bir durumda.Ülkeyi yönetenler de, yaramaz, haylaz çocuk edasıyle laf ebeliğinden öte ortaya somut bir şey koyamıyor..İktidarı uyguladığı günü birlik, hiç bir araştırma- geliştirme -inceleme-fizibilite çalışması yapmadan günü birlik politikalarını zorla uygulamaya koyarak, onursuzları, vatan hainlerini saygın hale getirerek durumun daha da kötüye gitmesine fırsat vermesi olayı içinden çıkılma bir hale sokuyor..Hocam; şurası muhakkak ki; çok zor ve zorlu geçecek bir dönemdeyiz.Geleceğimiz pekte iç açıcı değil. Bu Millet yine bir Atatürk bekliyor.O'nun gibi bir lider.Ben inanıyorum ki; en azından inanmak istiyorum. Kendimize gelip şöyle bir silkinmek zorundayız.İnanmamı sağlayan gerçek ise, Kurtuluş savaşı öncesi ve sonrası durumu karşılaştırdığımızda, ben tarih tekerrür ediyor diye düşünüyorum...Bize düşenin elimizden geldiğince değerlerimizden ödün vermemek, mümkün olduğu kadar şucu bucu ayırımından ziyade vatanımıza, bayrağımıza, toprağımıza dört elle sarılmak.Asla ümidimizi, mücadele ruhumuzu kaybetmeden fert olarak, millet olarak herkes üzerine düşeni yapabilmeli..Bu vesileyle bu değerli paylaşımınızdan ötürü teşekkür ediyorum.. saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz çok güzel inanın. Bu durumdan çıkmanın tek yolu var. Atatürk'ün düşüncelerini ve yapmak istediklerini iyi anlamak ve işgal sevdalısı, böl parçala, yönet sevdalısı emperyal güçlere geçit vermemek. Kendi değerlerimize (kutsal, kültürel, ekonomik, insani, tarihi, coğrafi.vs.) sahip çıkmak. Şu devlet istedi bu devlet istedi diye kendi stratejik çıkarlarımızdan asla ödün vermemek. Abd yönetim sözcüleri şimdiden zil takmış oynuyorlar Türk ordusunu kapana sıkıştırdık diye. Bunları görmeliyiz. AB'nin çıkarlarına uygun düşecek yaklaşımlardan kaçınmalıyız. Kendi öz gücümüzle ne yapacaksak yapmalıyız. Millet olarak birbirimize kenetlenirsek dış ve iç şer güçlerine meydan vermezsek kimse bu millete bir şey yapamaz. Lakin bizler bir birimizi; inanç, kültür, gelenek görenek, ahlak, ekonomik durum vs. bakımından ötelersek, bin yıldır bir arada kardeşçe yaşamış insanların arasında sevgi tohumlarını zedeleyici davranışlarda bulunursak, birbirimizi ötelemeye çalışırsak işte o zaman emperyalizmin çarklarına kolumuzu kaptırırız. Aslında konu çok yönlü ele alınabilir. Lakin tek söylemek istediğim şey Yunus ve Mevlana'yı, Hacıbektaş'ı ve öğretilerini dikkate almalı mozaik olmanın hazzına varmalıyız.
      Saygılar ve teşekkürler bu güzel yorum için.

      Sil