29 Temmuz 2012 Pazar

Kar yağıyordu yüreğime (1)



Yirmi yaşındaki Yakup ile on yedisindeki Özlem aile büyüklerinin ısrarı üzerine köylerinde evlenir.  Bu evlilik sonrasında Özlem yıllarca gözyaşı döker. Çünkü bir başkasını sevmektedir. Babası ise onu akrabası ile evlendirmiştir. Bu evlilikten üç çocukları dünyaya gelir.
Özlem tutumlu, ciddi ve çalışkan biridir. Yakup ise geçici işlerde çalışmakta, kimi zaman evden uzak kalmaktadır. Yakup’un olmadığı zamanlarda tüm işleri Özlem yapmaktadır. Çocuklarının ve evin tüm sorumluluğu ondadır. Bir yandan da işe girmiş Tekel işçisi olarak çalışmaktadır. Akşama kadar yorulan Özlem, akşam eve geldiğinde de dinlenme fırsatı bulamamaktadır. Bu durum yıllarca böyle devam eder.
Eşi ile arasındaki ayrımlar ve çelişkilerin bitmediğini, yıllar geçtikçe çoğaldığını söylüyor Özlem. Çocuklarına hem ana hem baba olduğunu eklemeyi de ihmal etmiyor. Son derece gururlu ve ödünsüz bir yaşamı benimseyen Özlem; kısaca hayatımın özeti bu diyor.
Ardahan’ın en büyük köylerinden birinde yaşıyorlardı. Düğünleri de köyde yapılmıştı. Eşinin babası ve kardeşleri İzmir’in Çiğli ilçesine yerleşmişti yıllar önce. Özlem’de eşi ile birlikte düğünden sonra Çiğliye taşınmıştı. Bir bakıma düğün yapılır yapılmaz Özlem’i elinden tutup İzmir’e getirmişlerdi.
Köyde okuyup büyümüştü, babası liseye göndermemişti Özlem’i. Oysa en büyük tutkusu okumaktı. Babası da yoksul sayılmazdı. Köyde yeterli geliri vardı. Kardeşlerinin en büyüğü olan özlem şehre geldiğinde sevemedi buraları. Soğuk, kasvetli bir görünüşü vardı. Ne bir tutam yeşillik ne bir ağaç. Etraf beton yığını evlerle kuşatılmıştı.
Köyünün yaylası, çayır çimeni; akşam saatlerinde damların bacalarından yayılan gri dumanlar yoktu burada. Birbirini tanıyanları, yardım edenleri, yan yana tek katlı taş binalarda hayatın kaynaşmışlığını boşuna aradı Özlem. Yabancıydı ona buralar. Alışmak kolay olmayacaktı.
Köy yaşamı bir başkaydı onun için. Umuttu, inançtı, erdemdi, bilgelikti. Uzaktan gelen bir yolcuysanız eğer, orada insanlar sizi güler yüzle karşılar, yüreğinizi ferahlatır, dinlenebileceğiniz bir köşe bulabilirdiniz orada. Lakin şehir öylemiydi ya. Ne bacalarından akşamları gri dumanlar çıkmakta, ne de sokaklarında insana huzur veren bir yaşam kımıldanışı var.
Düğün sonrası İzmir’e gidecekleri söylendi Özlem’e. Haftası olmamıştı duvağını çıkaralı. Sislerin arasından tebessüm eden güneşe baktı. Bulutlar üzülüyordu sanırsın, ona öyle geldi. Dışarısının havası kendine çekti onu. Dışarı çıktı, evlerinin yanında ağaçlara baktı kıpırdamadan uzunca bir süre. Çocukluğunun özgür günlerini geçirdiği evin taş duvarlarına elini sürdü.
Eşinin babası amcasıydı. Özlem’in gözünün yaşına bakmadı bile. Anasından, köyünden ayrılmanın gözyaşlarıdır diye düşündü. Yakup’da yanlarında bindiler otobüse. Yol uzun, meşakkatli. Erzurum, Erzincan derken Sivas’a oradan da Ankara geldiler ilkin. Yol bitmek bilmiyordu. Özlem hayatında ilk defa bu kadar uzun bir yolculuğa çıkmıştı, hem de hiç bilmediği yerlere götüren bir yolculuktu bu. Yol çizgileri İzmir otobüs terminaline girince sona erdi. Oradan da Çiğli’ye gittiler.
Köyünü daha şimdiden özlemeye başlamıştı. Radyodan yayılan türkü Özlemin sıla hasretini derinleştiriyordu. Evin duvarları arasına dalga dalga yayılan müzik sesi, hücrelerine sinmeye başlamış aklına köyünü getirmişti.

14 yorum:

  1. Yeni öykünüz hayırlı olsun hocam, elinize sağlık, ismi çok çok güzel, kar yağıyor yüreğime..yalnız ben konuyu diğer öyküdeki Zeynep'e çok benzettim...yanılıyor muyum? Saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Müjde Hanım...Ne yazık ki benzer konular çoğunlukta...Zorla evlendirilen genç kızlar ve sonrasında hüzün ve gözyaşı...Bu öykü de yakından tanıdığım bir öğrencimin öyküsünden yola çıkılarak kurguladığım bir öykü...Zeynep ile benzerlik gösterse de onunla alakası yok...Bu öykü benzeri binlerce öykü var aslında...Misal Hanife Hanım'ın "ŞİDDET" konulu yazısında dile getirdiği o kadının dövülmesi, gururunun kırılması benzeri bir durumdur...
      Sonuç itibariyle konu uzun ve meşakkatli bir yaşam...Bu yaşamı kaleme alıp kurgulamak ise daha da meşakkatli...
      Beni yalnız bırakmayıp yorumlarınla verdiğin desteğe minnettarım.
      Saygılarımı sunuyorum.

      Sil
    2. Bu arada önceki dizi devam edecektir. Hem bu hem o bakalım ağır aksak yazmaya devam edeceğim.

      Sil
  2. Ne demek hocam, ben de iki hikayeye aynı anda devam edeceğinizi düşünmüştüm, bir de acaba hocam öteki hikayedeki Zeynep'i bu şekilde mi devam ettirecek diye merak etmiştim..farklı olmasına sevindim ayrıca yine yaşanmış bir öykü olması daha güzel, elinize sağlık..saygılar benden hocam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel ve yüreklendirici dileğiniz için teşekkür ederim.

      Sil
  3. Bende özledim köyümü, doğma büyüme İstanbul'luyum ama ben bile hala hazmedemiyorum büyük şehri, özlem nasıl etsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Köyünü özlemeyen var mı...Metropollerin bu hay huyunda:)
      Saygılar.

      Sil
  4. Hüseyin Hocam ben de Müjde gibi, yeni yazı dizinizin hayırlı olmasını diliyorum..Çilekeş anadolu kadınının çilesi, şehir yada köy farketmiyor her yerde aynı..Anadolu kadınının her çileye boyun eğmesi, sessiz kalması, evde tüm sorumluluğu üstlenmesi yetiştirildiği aile ve ortamla çok alakalı olduğunu düşünüyorum..Şöyle ki; kırsal kesimde toplum tarafından oluşturulan kurallar çocukların yetiştirilmesinde çok etkili oluyor.. " elalem ne der?" baskısı çocukların iliklerine kadar işliyor..Toplum tarafından verilecek vicdani ceza korkusu kişileri hata yapmaktan alıkoymak yada yapılan hatayı gizlemek gibi bir durumla karşı karşıya bırakıyor.Sonuç olarak kadın hep boyun eğen kaldıramayacağı yükün altına giren o yükün altında ezilen bir konumda hayat mücadelesini sürdürmeye çalışıyor..Hikayenizin gidişatını etkilemek istemiyorum. Yazınızın ilk etapta bana düşündürdüklerini paylaşmak istedim..Emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekçi yorum ve gözlemin bizlere yol gösterici nitelikte. Bu bağlamda teşekkür ediyorum. Görüşlerinizi iletmeniz sevindirici.
      Yorumunuza aynen katılıyorum.
      Saygılarımla Hanife Hanım.
      Lakin edebiyat ile ilgili bir okulda mezun olsaydınız kim bilir şimdi kaç kitabınızı okumuş olacaktık.
      Kaleminiz Müjde Hanım gibi çok güçlü.

      Sil
    2. İltifatınıza teşekkür ediyorum, Hüseyin Hocam..İdealim edebiyat öğretmeni olmaktı. Ama Ticaret lisesi çıkışlı olmam ve beraberinde çocuk denecek yaşta babamı kaybetmem, bu idealimi gerçekleştirmeme engel oldu.Ancak şuan zaman konusunda bir sıkıntı yok. Fırsat buldukça kısa makaleler halinde yazmakla başlangıç yapmış oldum. Sizlerin yapıcı eleştirileriniz ve teşvikinizle sonuç ne olur zaman gösterir diyorum. Tekrar teşekkürler, saygılar.

      Sil
  5. Hocam diğer öykünüzü pek okuma imkanım olmamıştı ama bunu okuyacağım inşallah,sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim "Kitap Cumhuriyetim". Sevgi ve saygı bizden..

      Sil
  6. Öğretmenim yeni öykünüz hayırlı olsun,
    Özlemi şimdiden sevdim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim"siyahkuğu"...Umarım devamını da yazma fırsatım olur ve okursunuz. Saygılar.

      Sil