2 Ağustos 2012 Perşembe

Kar Yağıyordu Yüreğime (2)




Kayınpederi büyük sayılabilecek bir arsayı da almayı ihmal etmemişti. Arsanın bir köşesine tek katlı üstü sac gecekonduyu da büyük bir meşakkatle yapmış, kira vermekten kurtulmuştu. Cemal amcanın iki yetişkin oğlu vardı. Yakup ve ağabeyi Şevket. Şevket Yakup’a göre daha çıkarcıydı. Yakup ise kendisine verilenlere itiraz etmeyen, sakin görünüşlü ve yönetilmeye aday biriydi.
Önce Şevket evlenmiş arsanın diğer köşesine yaptıkları eve taşınmıştı. Yakup’un kazancını da alırdı. Çalıştığı işyerinde her ay aldığı maaşını daha eve gelir gelmez ihtiyacım var diyerek alır bir daha da geri vermezdi. Yakup’da istemez, sesini çıkarmazdı. Oysaki kendiside evlenecekti. Para biriktirmek gibi bir düşüncesi hiç olmadı. Çalış dediler çalıştı. Kazancını getir ver dediler getirip verdi. Özlem’in eşi Yakup işte böyle biriydi.
Arsanın her iki tarafı kabaca alınmış toprakla kaplıydı. Arsa derken bildiğimiz eni boyu düzgün bir yer değildi. Şehrin dış mahallelerinde kalan bir araziydi. Arsanın az ilerisinde granit kayalar vardı. Kayalar arasında çimler ve çiçekler büyümüştü. Arsada ağaç yoktu. Kuşların getirdiği ya da düşürdüğü tohumlar kayalar arasında kök salmıştı. Zaman içerisinde de bu kökler serpilmeye başlamış arsanın kıyısı köşesi yeşermeye başlamıştı.
Etrafta da benzeri evler yapılmaya başlamıştı. İzmir’in yakın olması nedeniyle burasının kısa zamanda yerleşim yeri haline geleceğinin bilincindeydi Cemal amca. Hoş denizde pek uzak sayılmazdı aslında. Cemal amcanın büyük oğlu Şevket tutucu, despot ve dikbaşlı biriydi. Bildiğinden şaşmayan, yalnız kendi doğrularına inanan bir yapısı vardı. Ölçüsüz derecede gururluydu. Bu nedenle Yakup’u pek dikkate almaz, kazancını elinden alırdı. Cemal amca da bu duruma pek ses etmezdi. Zehra kadının ise oğlu Şevket’in sözünden çıktığı pek görülmüş şey değildi.
Bu durumda Yakup’a ses çıkarmamak ve denilenleri yapmak düşerdi, karakteri zayıftı. Geleneklere ve kurulu düzene çok önem veriyordu. Sorumsuz bir yapısı vardı. Evine elinde ekmekle gelen bir tip değildi. Özlem Çiğli’ye gelin geldiğinde bunları kısa zamanda fark etti. Lakin ilk günlerde sesini çıkarmadı, daha doğrusu çıkaramadı.
Elleri kalçasında dolaşan Zehra kadının buyruklarına yetişmeye çalışan Özlem için artık gurbet mekân olmuştu. Gurbet ve sılanın manasını içindeki hüzün tortusunun ağırlığı ile öğrenmeye başlamıştı. En sevdiği an bahçedeki soğanlar ve tereleri sularken ya da aralarındaki ayrık otlarını temizlerkenki andı. Hatta işi bitse bile oyalanıyor eve girmek istemiyordu. Çünkü orda, Zehra kadının buyruklarından uzak, rahatça düşler kurabiliyordu.
Huzursuzdu, gülümsediği anlarda bile keder izleri vardı. Anacığının mahzun bakışları, küçük kardeşi hayalinde belirmese, sılayı elinin tersiyle iter pek de sorun etmezdi kim bilir. Arada bir nerden öğrendiğini hatırlamadığı sözcükleri mırıldanırdı:
“Sıla bir lokma ekmek, bir yudum su
Ve anamın gözlerinde dönmeyişimim korkusu”
Yakup yakın çevrede çalışıyordu o sıralarda. Şevket de işe gidip geliyordu. Lakin Şevket evlenince arsanın bir kenarına yaptığı eve taşınmıştı. Özlem ve Yakup hala Yakup’un baba evinde birlikte kalıyordu. Özlem de geniş arsanın bir kenarına bir göz dam yapmasını ve ayrı oturmalarını istiyordu Yakup’tan. Lakin kime diyorsun. Yakup’un aldırdığı bile yoktu. Özlem evde fazla sorun çıkmasın diye üsteleyemiyor, içine atıyor çoğunlukla susuyordu. Genç yaşta dönülmez ufkun arkasında kaybolup gitmişti Özlem. Tek başına ne yapabilirdi. Hayatın onca zorluğu karşısında çaresizdi.

12 yorum:

  1. Gerçek bir hayattan alıntı mı bilmiyorum ama etkileyici bir dram var gibi hissediyorum..
    İlk bölümünü de okumuştum, 3.yü de merakla bekliyorum.
    Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öykünün kurgusunu bir yana bırakacak olursak, gerçek hayattan alıntıdır. İnsan hayatı çoğu zaman dramlara gebedir ne yazık ki. İnsan her daim istediği yaşamı yaşayamıyor . Keşke yaşansa istenen hayatlar. Sorunlar eminim ki daha da azalacaktır.
      Efendim yorum için teşekkür ediyorum. Okuduğunuz içinde ayrıca teşekkürler.

      Sil
  2. Özlem'e acımamak elde değil, eli belinde kaynanayla bakalım nasıl yıllar geçecek? Kocası da sorumsuzun teki:( iki kardeşin bu kadar zıt kişilikli olmaları ne tuhaf ama gerçek hayatta da karşılaştım böyle zıt kardeşlerle...sanki içimden bir ses Şevket bunların başına işler açacak diyor:))bakalım neler olacak? Elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet neler olacak şimdiden bir şey söylemek olanaklı değil:)
      Teşekkürler Müjde Hanım.

      Sil
  3. Her hayat ayrı bir dram..Herkes yaşadığı hayatın başrol oyuncusu..Çoğu zaman herkes oynamak istediği, yaşamak istediği rolü seçemeyebiliyor..Yazılmış eline verilmiş bir rol ve sen de o rolü oynamak zorundasın.. Tıpkı yazınız örneğinde Özleme biçilen hayat gibi..Hocam hikaye şekillenmeye başladı.Emeğinize kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat akışında mutlaka dram vardır. Kimine göre dikkate almaya değer, kimine göre değmez bu dram. Öykü şekillenmeye başladı sözüne katılıyorum. Öyküler okuyucuyu kurgulanmış dünyalara götürürler. Kimi öyküde gerçeğe çok yakın ya da gerçek, kimi öyküde düşseldir bu dünyalar. Yazanın ister kendi yaşamından ister çevresinden esinlenerek oluşturulmuş olsun tüm öyküler bir kurgunun ürünüdür sonuçta. Lakin bu kurgu öyle bir kurgudur ki hem yazanı etkiler hem de gerçek yaşamın olgularını etkiler. Kısacası öykü yaşanmıştır. Tümüyle düş ürünü bir öykü yazılamaz.
      Yorum için çok teşekkür ediyorum.
      Saygılar sunuyorum.

      Sil
  4. HERKESİN KENDİNCE BİR DRAMI VAR. HAYAT DRAMLAR VE YAŞADIKLARI ACİZANE DURUMU DRAM SAYMAYANLAR İLE SÜRÜP GİDİYOR. ARADA KAÇIRDIĞIM BİR KAÇ BÖLÜMÜ OLMUŞ ANLAŞILAN BAŞA GİDİP OKUYACAĞIM ŞİMDİ. KALEMİNİZE SAĞLIK..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatın her anı yaşanabilir olsa keşke. Yani acısız, sorunsuz. Haklısınız yorumunuzda efendim. Saygılar.

      Sil
  5. yANLIZ HÜSEYİN BEY YAZI PUNTONUZ O KADAR KÜÇÜKKİ.. BAZEN SERİ OKUMAYI ZORLAŞTIRIYOR. DOLAYISI İLE OKUMAYA UZUN ZAMAN AYIRIP DAHA SONRA TEKRAR UĞRARIM DEDİĞİMDE DE KAÇAN ÇOK YAZINIZ OLUYOR..TABİ SADECE BENİM FİKRİM...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazı puntosunu büyütmem gerekir o halde. İkazınız için teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.

      Sil
  6. Özlem adı üstünde özleyecek memleketini sanırsam , merakla okuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özlem ata yurdunda ayrılmakla yanlışa düştü. İçi bu nedenle buruk. Gerçek sevdiğinden ayrı. Bakalım neler olacak.

      Sil