21 Kasım 2012 Çarşamba

EKONOMİK ÇIKMAZIN KÜRESEL ETKİSİ




Toplumların yüzyıllardır yaşanan olaylar sonucu oluşturduğu bir takım kavramlar vardır. Bunların bir kısmı yazılı, bir kısmı da yazısızdır.
Bunlardan biride halkın kendi kendine oluşturduğu, hiçbir yazılı metine dayanmayan “etik” kavramıdır. Etik kavramı evrensel boyutta kabul görmektedir. Her toplumun yaşam biçimine ve ahlak anlayışına göre şekillenmektedir. Misal Türkçede “etik” kavramı “ahlak” sözcüğüyle eş anlamlı kullanılır.
Yetersiz kaynakların paylaşımının gerekliliğini belirtmesi nedeniyle “ekonomi”de de kullanılır.
Şimdi ben bu kavramı kısaca neden dile getirdim?
Çünkü etik kavramı toplumumuzun “öncelikleri” arasında yer almamaktadır.
Etrafınıza şöyle bir bakın isterseniz. Trafikten çalışma yaşamına, eğitimden yargıya kadar çok değişik alanda bunu görebilirsiniz. “Nasıl yaparsak doğru davranırız” ya da “doğru ile yanlışı”, “iyi ile kötüyü”, “haklı ile haksızı” nasıl birbirinden ayırabiliriz düşüncesinin de pek kabul görmediğinin farkına varabiliriz.
Etik anlayışta bölgesel ya da küresel anlaşmazlıkların, savaşlarında yeri önemlidir.
Küresel boyutta yaşanan gelişmelere bakıldığında “haklı ile haksızın” ayrımında “güç” dengesinin öne çıktığını görmek şaşırtıcı değildir. Güçlü olan her daim haklıdır kendince.
Ekonomik krizlerin derinleşerek sarsmaya devam ettiği ülkelerin çıkış noktası ne yazık ki artık alışılagelmiş kapitalist yöntemlerle çözülememektedir. Sistem tıkanmış gözüküyor.
Emperyalist ülkelerin ekonomik darboğazdan ya da dibe vurmaktan çıkmak için; toplumları birbirine düşürmeyi seçenek olarak düşündükleri görülmektedir.
Hali hazırda görülen budur. Bu durumda ne haklıyı haksızdan ayırmanın ne de etik anlayışın önemi dikkate alınmaktadır. Güçlü olan güçsüzün sırtında boza pişirmekte, paylaşılması gereken kaynaklar iç edilmekte, çalıp çırpılmakta; gerçek sahiplerine bırakılmamaktadır.
Günümüz toplumlarının dünden daha kötü olduğunu, çıkarlarını daha az düşündüğünü; paylaşımcı devletlere boyun eğdiğini, eğeceğini düşünmek doğru değildir.
Dün değişik coğrafyaların kaynaklarını sömürenler bunu bugün kolay kolay yapamamaktadır.
Kolayını ise kenarda durup bölgesel bazda yan yana yaşayan toplumları “Alicengiz” oyunlarıyla birbirine düşürmekte bulmaktalar.
Yunanistan’ın içinde bulunduğu ekonomik çıkmazın benzeri bir çıkmaza İspanya, Portekiz, İtalya; sonrasında olasılıkla Fransa ve Almanya’da sürüklenecektir.
ABD’nin ekonomik krizle baş etmek için sarf ettiği çabayı; kriz ihraç etme mücadelesini görüyoruz.
Halkın içinde bulunulan ekonomik dar boğazın potasında kolay eritilebilmesinin; kitlesel eylemlerin yumuşatılmasının tek çaresi olarak da “savaş” sözcüğünü gördükleri düşüncesi yaşanan olaylar nedeniyle insanın aklına gelmektedir.
Emperyalizmin ayak oyunlarına takılmamak için dikkatli olunması gerekmektedir.
İşin etik boyutunu düşünmek işlerine gelmez. Yani “yetersiz kaynakların” paylaşımını…

6 yorum:

  1. Güçlü isen haklısındır. Hiç güçsüz bir devletin güçlü bir devlete savaş açtığı görülmüş mü? Komşunun tavuğu size kaz göründüğü bir dünya da savaşlar bitmez.
    Sayfanız güzel olmuş. Okuyucusu bol olsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güçlünün güçsüzü ezmediği bir yaşam dilerim. Yorum için teşekkürler. Sayfamın yeni formatını beğenmenize sevindiğimi belirtmeliyim.

      Sil
  2. Hocam, eskiden ekonomisi kötü olan ülke gidip başka ülkeleri fethederek,yağmalayarak,onları haraca bağlayarak bu işi halledermiş. Yani bence Osmanlı'nın da yaptığı, çarlık Rusya'sının da yaptığı buydu, ta o zamandan bu ahlaksal sorunla karşı karşıyayız. Kimse üreteyim,satayım,kazanç sağlayayım demiyor, gidip A ülkesini yağmalayıp hazıra konuyor! Millet de aman ne muhteşem ülkeymişiz,her yeri ele geçirmişiz diye övünüyor bence övünülecek bir şey değil.

    Şimdi topla,tüfekle işgal biraz sıkıyor,eh BM var,falan filan. Ne yapıyorlar bu sefer örtülü CIA operasyonları ile karmaşa çıkartıyorlar. Hele ki, o ülkede etnik ve/veya dini farklılıklar varsa, onlar birbirine düşüp,bölününce parsayı topluyorlar!
    sağlıcakla kalın

    Bu arada yeni tasarımınızı çok beğendim, güle güle kullanın, tek kişilik kano fotoğrafı benim için özel anısı vardır,12 yaşında bir çocukken gittiğimiz bir kampta aynısı vardı,çocuklar binerdik,böyle tek küreğiyle aman ne zevkliydi kullanması ne zevkliydi o gün bugün ölmeden bir kez daha kullanmayı çok istiyorum:))hem de öyle bir nehirde..o yüzden baktıkça bakasım geliyor resme:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sömürgecilik anlayışı çok gerilerde kaldı diye biliyoruz. Çağdaş anlayışta. Lakin yapılmak istenen uygulamaları gördükçe "modern sömürgeciliğin" uygulanmak istendiğini anlıyoruz.
      Zaten siz de bunu yorumunuzun ikinci paragrafında dile getirmişsiniz.
      Yeni formatı beğenmenize ve anınızı canlandırmasına sevindim.

      Sil
  3. hepimize empoze edilen elinin uzanabildiği herşeyi koparıp al.ihtiyaçların yada kaynakların sınırlığından çok ihtiras ve tutkularımızın sınırsızlığından yakınmak daha adil olacaktır.afrikadaki bir kabile için asfalt yol tabiyatın ağaçların katlidir yada kot pantlon rahatsız edicidir light kolada neyin nesi bu açıdan herşey çok net.bizler kalıba vurulmaktayız.ekonomi denilen suni doğmayı ise zihinlerimizi boğmak için biçilmiş kaftan olarak görmek yanlış olmaz.ekonomi bir sistem sistem bir ket bir kontrol ve tahakküm ün diğer adı orta zekayı avuç içine alma projesinin bir ayağı emin olun albert ainstein gibiler için üretmekle uzaktan yakından bağı yoktur bu ekonomi denen şeyin yada üzerinde çeşitli portrelerin bulunduğu dikdörgen kağıt parçalarının.peki ekonomiyi sistemi yani kontrolü kim ister evet can alıcı nokta,bunu efendiler hizmetkarlar yada gerektiğini sananlar ister.özetle ekonomi zeka bilim merak ve insani talepleri var yada yok edebilcek bir kudret değildir olamaz.söz konusu olan şey yaşam ve kısa orta uzun vadeli insani talepler ile hedeflerimizdir.sağlıklı her insan doğru motivasyon ile zevk alarak sanat yada bilim üretecektir.özgülük adalet refah,ekonomi denen bir öcünün gücü ve imkanları bağzı odaklara sürekli kanalize ettiği dünyada hayat bulamaz.

    YanıtlaSil