Anadolu
kültürünün yüzyıllar ötesinden kopup gelen öğretileri her daim düşüncemize yol
gösterir. Ufkumuzu açar.
Bellek
yitiminin önünü tıkar.
Ders
almamıza olanak sağlar.
Nasrettin
Hocanın fıkraları her kesimin kendince ders çıkardığı anlatımlara sahne olur.
“Hoca
bir gün bahçeye girmiş, eline ne geçerse koparıp doldurmaya başlamış çuvala.
Bu
sırada bahçe sahibi çıkagelmez mi?
Hoca
ile aralarında şu konuşma geçmiş:
-Ne
arıyorsun burada?
-Bu
sabahki fırtına attı buraya beni.
-Bunları
kim kopardı peki?
-Fırtınanın
zoruyla neye tutunayım dedimse elimde kaldı.
-Ya
çuvala kim koydu bunları?
-İşte
kardeşim, ben de sen gelmeden önce bunu düşünüyordum.”
Günümüz
dünyasının siyaset anlayışında; ne zaman, nerede ve nasıl bir anlayışın
kitlelere empoze edilip; algı yanılsaması yaşatılacağı Hocanın “İşte kardeşim,
ben de sen gelmeden önce bunu düşünüyordum” cümlesinde saklı olabilir mi?
Değişik
coğrafyalarda kültürü, ekonomisi, insan haklarına olan bağlılığı, hukukun
üstünlüğüne olan inancı, demokrasiyi uygulamadaki başarısı ile saygınlığını
artırmış olan ülkeler vardır.
Bir
de diktatörlükle yönetilenler…
İnsan
yaşamının, onurunun değersiz olduğu, demokrasi anlayışının kırıntısının
olmadığı ülkeler…
Buralarda
global katillerin, dünya egemenlerinin sözü geçerlidir.
Halkın
istekleri çeşitli yöntemlerle dikkate alınmaz.
Geri
kalmışlığın ya da bırakılmışlığın paslı zincirlerinin kırılmasını istemezler…
İşlerine
gelmez…
Diktatörlükle
yönetilen ülkelere bakıldığında…
Diktatörün
umursamadığı, görmek istemediği gerçekler vardır…
İnsan
haklarının ihlal edilmesi, yoksulluk gibi…
Kültürün
ve ekonominin başka ülkelerce yok edilmesi, sömürülmesi gibi…
İnsanların
hırpalanması, işkence görmesi gibi…
Halktan
kopuk, kendi yaşamlarına önem veren diktatörlerin yönettiği ülkeler…
Seçkinler
güruhunun ya da aşiret ağalarının yönettiği ülkeler…
Halkı
yıllar yılı sömürüye açık hale getirilmiş ülkeler…
Uzağa
bakmaya gerek yok…
Orta
Doğu coğrafyasına bakmak yeterli…
Kum
yığınlarının insanları acımasızca kıskaca aldığı coğrafyalara…
Diktatörlük
iyi bir şey mi?
Elbette
değil…
Olsaydı,
insanlar mesele sevdiklerine “Diktatörüm benim” derlerdi…
Misal
“Ne olacaksın?” diye sorulduğunda…
“Hukukçu,
doktor, öğretmen” yerine…
“Diktatör”
olacağım cevabı verilmez miydi?
Lakin
çağımız iletişim, elektronik, uzay çağı olmasına rağmen…
Uzak
diyarlarda haklarına sahip çıkarak saygınca yaşayanların varlığını bile bile…
Bu
çağda…
Bir
diktatörün peşinde ve yönetiminde yaşıyor olan toplumlar görüyoruz.
Gelmeleri
de gitmeleri de sorunlu olmasına rağmen…
Çağdaş
insan yaşamına, insan haklarına uymasa da…
Muhalifler
katledilse de…
Halk
susturulsa da…
Küresel
ağababaların denetim ve gözetiminde yıllarca ülkelerini “demir yumrukla”
yönetseler de…
Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir... Saygılar,
YanıtlaSilBence de Hanife Hanım...
SilSöylediğiniz gibi...
"Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir"...
Lakin...
Madalyonun birde "öteki" yüzü var...
Topluma dayatılanlar var...
Devasa basın ve reklam gücünün kullanıldığı "kapitalist" anlayışa uygun yaklaşımlarla topluma "Algı Yanılsaması" yaşatılması...
Toplumun bir şekilde sessizleştirilmesi...
Korkutulması...
Misal...
Şu sıralarda "Firavun" ların yurdu "Mısır"da olan bitenler...
"Bahreyn" de....
"Katar"da...
Dün...
"Libya"da...
"Tunus"ta...
Öncesine bakıldığında...
"Nazi almanyası"nda...
"Franco" İspanyasında...
"Mussolini" İtalyasında...
"Stalin" Rusyasında...
"Pinoche" Şilisinde...
Latin amerikadan Afrikaya oradan Uzak Doğuya doğru uzanan coğrafyalarda olan bitenlere bakıldığında...
Bu ülkelerin "Emperyalist" ülkelerce sömürülüp ablukaya alınmasında...
Halk ne yapsın?
Saygı bizden.
Halkı yönetenler yine halkın içinden çıkan kimseler değil mi? O yöneticileri halk seçip başa getirmiyor mu? M. Kemal Atatürk'ü yetiştiren ve kendine lider seçen halkın vatan sevgisi,Millet olma şuuru ile bu günkü halkın durumu aynı mı, sizce? Her yönden imkansız bir konumda olan bir Millet Atatürk gibi bir lider yetiştirirken. Her şeye sahip bir halk da, Tayyip Erdoğan gibi birini getiriyor, yönetime. Düşünmekten, üretmekten, çalışmaktan, eğitimden bi haber bir toplum. Geçen bir beyanda başbakan yardımcısı,Bekir Bozdağ tekke ve zaviyeler kanununu kaldırıp, tekrar medreseleri açacağız diye yaptığı kounuşmada halk bunu istiyor, bizde halkın isteğini yerine getireceğiz dedi.Yönetilen de yöneten de aynı zihniyette olunca.. Halk istiyor deyip işin içinden çıkıyor. Ama düşünmüyor ki, bu düşünce ülkemizi geriye götürür cehaleti arttırır. Gerçi şuan gizli yapılıyormuş, yasal hale getireceklermiş. Halk iş istiyor, halk aş istiyor onu görmüyorlar. Diğer bahsettiğiniz ülkelerde de durum aynı bence...Halk yapması gerekeni başta yapmadığı için sonuca da katlanmak zorunda kalıyor..
SilYorumuna diyecek bir sözüm yok.
SilLakin,
Geçmişin siyah beyaz yaşamı ile
Günümüzün renkli yaşamını benzer tutmamak lazım.
"Topluma dayatılanlar var...
Devasa basın ve reklam gücünün kullanıldığı "kapitalist" anlayışa uygun yaklaşımlarla topluma "Algı Yanılsaması" yaşatılması..."
Saptamasını yabana atmamak lazım.
Dün
Topluma "Algı Yanılsaması" yaşatılması için kullanılan teknolojik araç gereçlerle
Günümüz teknolojisi arasında devasa fark var...
Dün misal,
İngiliz uçaklarıyla, "Kurtuluş Savaşı" sırasında,
Anadolu kasabalarına atılan "bildiriler" vardı.
Bugün o "uçaklara" gerek duyulmuyor.
Sonuçta;
Nazım'ın "Dünyanın En Tuhaf Mahluku" şiirinden bir iki satır yazayım:
"...Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak.
Kabahat senin,
-demeye dilim varmıyor ama-
Kabahatin çoğu senin canım kardeşim."
Selam ve saygılar Hanife Hanım.
Fıkra cuk oturmuş :)
YanıtlaSilBence de...
SilSaygıyla:)