26 Kasım 2012 Pazartesi

ÇUVALA KİM KOYDU BUNLARI?



Anadolu kültürünün yüzyıllar ötesinden kopup gelen öğretileri her daim düşüncemize yol gösterir. Ufkumuzu açar.
Bellek yitiminin önünü tıkar.
Ders almamıza olanak sağlar.
Nasrettin Hocanın fıkraları her kesimin kendince ders çıkardığı anlatımlara sahne olur.
“Hoca bir gün bahçeye girmiş, eline ne geçerse koparıp doldurmaya başlamış çuvala.
Bu sırada bahçe sahibi çıkagelmez mi?
Hoca ile aralarında şu konuşma geçmiş:
-Ne arıyorsun burada?
-Bu sabahki fırtına attı buraya beni.
-Bunları kim kopardı peki?
-Fırtınanın zoruyla neye tutunayım dedimse elimde kaldı.
-Ya çuvala kim koydu bunları?
-İşte kardeşim, ben de sen gelmeden önce bunu düşünüyordum.”
Günümüz dünyasının siyaset anlayışında; ne zaman, nerede ve nasıl bir anlayışın kitlelere empoze edilip; algı yanılsaması yaşatılacağı Hocanın “İşte kardeşim, ben de sen gelmeden önce bunu düşünüyordum” cümlesinde saklı olabilir mi?
Değişik coğrafyalarda kültürü, ekonomisi, insan haklarına olan bağlılığı, hukukun üstünlüğüne olan inancı, demokrasiyi uygulamadaki başarısı ile saygınlığını artırmış olan ülkeler vardır.
Bir de diktatörlükle yönetilenler…
İnsan yaşamının, onurunun değersiz olduğu, demokrasi anlayışının kırıntısının olmadığı ülkeler…
Buralarda global katillerin, dünya egemenlerinin sözü geçerlidir.
Halkın istekleri çeşitli yöntemlerle dikkate alınmaz.
Geri kalmışlığın ya da bırakılmışlığın paslı zincirlerinin kırılmasını istemezler…
İşlerine gelmez…
Diktatörlükle yönetilen ülkelere bakıldığında…
Diktatörün umursamadığı, görmek istemediği gerçekler vardır…
İnsan haklarının ihlal edilmesi, yoksulluk gibi…
Kültürün ve ekonominin başka ülkelerce yok edilmesi, sömürülmesi gibi…
İnsanların hırpalanması, işkence görmesi gibi…
Halktan kopuk, kendi yaşamlarına önem veren diktatörlerin yönettiği ülkeler…
Seçkinler güruhunun ya da aşiret ağalarının yönettiği ülkeler…
Halkı yıllar yılı sömürüye açık hale getirilmiş ülkeler…
Uzağa bakmaya gerek yok…
Orta Doğu coğrafyasına bakmak yeterli…
Kum yığınlarının insanları acımasızca kıskaca aldığı coğrafyalara…
Diktatörlük iyi bir şey mi?
Elbette değil…
Olsaydı, insanlar mesele sevdiklerine “Diktatörüm benim” derlerdi…
Misal         “Ne olacaksın?” diye sorulduğunda…
“Hukukçu, doktor, öğretmen” yerine…
“Diktatör” olacağım cevabı verilmez miydi?
Lakin çağımız iletişim, elektronik, uzay çağı olmasına rağmen…
Uzak diyarlarda haklarına sahip çıkarak saygınca yaşayanların varlığını bile bile…
Bu çağda…
Bir diktatörün peşinde ve yönetiminde yaşıyor olan toplumlar görüyoruz.
Gelmeleri de gitmeleri de sorunlu olmasına rağmen…
Çağdaş insan yaşamına, insan haklarına uymasa da…
Muhalifler katledilse de…
Halk susturulsa da…
Küresel ağababaların denetim ve gözetiminde yıllarca ülkelerini “demir yumrukla” yönetseler de…

6 yorum:

  1. Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir... Saygılar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de Hanife Hanım...
      Söylediğiniz gibi...
      "Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir"...
      Lakin...
      Madalyonun birde "öteki" yüzü var...
      Topluma dayatılanlar var...
      Devasa basın ve reklam gücünün kullanıldığı "kapitalist" anlayışa uygun yaklaşımlarla topluma "Algı Yanılsaması" yaşatılması...
      Toplumun bir şekilde sessizleştirilmesi...
      Korkutulması...
      Misal...
      Şu sıralarda "Firavun" ların yurdu "Mısır"da olan bitenler...
      "Bahreyn" de....
      "Katar"da...
      Dün...
      "Libya"da...
      "Tunus"ta...
      Öncesine bakıldığında...
      "Nazi almanyası"nda...
      "Franco" İspanyasında...
      "Mussolini" İtalyasında...
      "Stalin" Rusyasında...
      "Pinoche" Şilisinde...
      Latin amerikadan Afrikaya oradan Uzak Doğuya doğru uzanan coğrafyalarda olan bitenlere bakıldığında...
      Bu ülkelerin "Emperyalist" ülkelerce sömürülüp ablukaya alınmasında...
      Halk ne yapsın?
      Saygı bizden.

      Sil
    2. Halkı yönetenler yine halkın içinden çıkan kimseler değil mi? O yöneticileri halk seçip başa getirmiyor mu? M. Kemal Atatürk'ü yetiştiren ve kendine lider seçen halkın vatan sevgisi,Millet olma şuuru ile bu günkü halkın durumu aynı mı, sizce? Her yönden imkansız bir konumda olan bir Millet Atatürk gibi bir lider yetiştirirken. Her şeye sahip bir halk da, Tayyip Erdoğan gibi birini getiriyor, yönetime. Düşünmekten, üretmekten, çalışmaktan, eğitimden bi haber bir toplum. Geçen bir beyanda başbakan yardımcısı,Bekir Bozdağ tekke ve zaviyeler kanununu kaldırıp, tekrar medreseleri açacağız diye yaptığı kounuşmada halk bunu istiyor, bizde halkın isteğini yerine getireceğiz dedi.Yönetilen de yöneten de aynı zihniyette olunca.. Halk istiyor deyip işin içinden çıkıyor. Ama düşünmüyor ki, bu düşünce ülkemizi geriye götürür cehaleti arttırır. Gerçi şuan gizli yapılıyormuş, yasal hale getireceklermiş. Halk iş istiyor, halk aş istiyor onu görmüyorlar. Diğer bahsettiğiniz ülkelerde de durum aynı bence...Halk yapması gerekeni başta yapmadığı için sonuca da katlanmak zorunda kalıyor..

      Sil
    3. Yorumuna diyecek bir sözüm yok.
      Lakin,
      Geçmişin siyah beyaz yaşamı ile
      Günümüzün renkli yaşamını benzer tutmamak lazım.
      "Topluma dayatılanlar var...
      Devasa basın ve reklam gücünün kullanıldığı "kapitalist" anlayışa uygun yaklaşımlarla topluma "Algı Yanılsaması" yaşatılması..."
      Saptamasını yabana atmamak lazım.
      Dün
      Topluma "Algı Yanılsaması" yaşatılması için kullanılan teknolojik araç gereçlerle
      Günümüz teknolojisi arasında devasa fark var...
      Dün misal,
      İngiliz uçaklarıyla, "Kurtuluş Savaşı" sırasında,
      Anadolu kasabalarına atılan "bildiriler" vardı.
      Bugün o "uçaklara" gerek duyulmuyor.
      Sonuçta;
      Nazım'ın "Dünyanın En Tuhaf Mahluku" şiirinden bir iki satır yazayım:
      "...Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak.
      Kabahat senin,
      -demeye dilim varmıyor ama-
      Kabahatin çoğu senin canım kardeşim."
      Selam ve saygılar Hanife Hanım.

      Sil