5 Kasım 2012 Pazartesi

YAŞAM KOŞULLARI


Kurban bayramın ilk günü eşim ve çocuklarımla öğleden sonra metrobüse binmiş; Bahçelievler’deki evimizden Kartal’daki kayınpederin evine doğru yola çıkmıştık. Metrobüs tıklım tıklımdı. Oturacak yer bulmayı bir taraf bırakın, ayakta duracak yer yoktu. Kan ter içinde önce Zincirlikuyu’ya oradan aktarmayla Uzunçayır’a gitmiştik. Yollar özel arabaların işgalindeydi. Ne çok araba var dedim kendi kendime. Arabası olan arabasıyla gidiyordu gideceği yere. Bizim gibi olmayanlarda metrobüsle…
İstanbul yerleşimleri çok geniş bir alana yayılmış durumda. Kilometrelerce yol gitmek ve geri dönmek trafiğin karmaşalığında uzun zaman alıyor. O nedenle o gün akşam zorunlu olarak kayınpederlerde kalmış, ancak ertesi gün eve dönebilmiştik. Ne dönüş ama. Bir gün öncesinden daha kalabalıktı duraklar. Boğaz’ın her iki yakasında akraba ziyaretine çıkmış insanların metrobüs duraklarında oluşturduğu kalabalık metrobüse binmemizi zorlaştırıyordu.
Zor bela eve geldik. Hava kararmıştı. Sokak lambalarının fersiz ışığı çoktan etrafı aydınlatır olmuştu.
Apartmanın dış kapısı açık kalmış olacak ki iç kapı zili çaldı uzun uzun. Kapıyı açtım. Karşımda tanımadığım otuz yaşlarında, güçlü kuvvetli bir delikanlı duruyordu. Elinde dua yazan kartlar vardı. Birini uzattı almam için. Ben almak istemedim ilk etapta. Yüzüne verdiği acınası mimik hareketiyle:
“İyi akşamlar” dedi.
“Abi alır mısınız” diye elindeki kartlardan birini uzattı.
“Hayır” dedim. Çünkü bu tür insanların sokaklarda da benzeri kartları sattıklarını daha önce görmüştüm.
Yüzünü daha da buruşturarak:
“Kız kardeşim ameliyat olacak” dedi. Baktım kurtulamayacağım bir tane aldım parasını da verdim.
Yüzünde memnun bir ifadeyle; “İyi akşamlar abi” diyerek gitti.
Şimdi ben bunu niye anlattım. Günümüz Türkiye’sinde özellikle büyük metropollerde bu şekilde gelir elde etmek için kapı kapı dolaşanlar olduğu gibi; gerçekten ihtiyacı olan insanlarda yok değildi. Gerçek ihtiyaç sahiplerini diğerlerinden ayırmak oldukça zordu. Delikanlı misal; vücudunda çalışmasını engelleyecek bir durum olmamasına rağmen, geçinmek için bu yolu tercih etmişti. Yardım isteyenlerin hangisi gerçekten yardıma muhtaç, hangisi değil ayırt etmek mümkün değil. Bu durumda da insan gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşamıyor doğal olarak. Şaşırıp kalıyorsun ne yapacağına.
Bugünkü gazetede bir haber dikkatimi çekti. Aslında bir değil iki haber dikkatimi çekti.
Haberin birinde “Türkiye git gide yoksullaşıyor. Türkiye’de her yüz kişiden altmış üçü şiddetli yoksulluk sınırında… Aldığı maaşla ev kirasını ve faturalarını güçlükle ödeyen vatandaşlar, haftada sadece bir kez kırmızı et tüketiyor.”  Bunu söyleyen ise Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK).
İhtimaldir ki bir kısmı bunu da yapamıyor.
TUİK’e göre “Türkiye’de maddi yoksunluk riski altında bulunan kişi sayısı 2011 yılında tam 45 milyon 238 bin kişi.”  Bu sayı Türkiye nüfusunun yüzde altmış üçüne denk geliyor.
Araştırmaya göre vatandaşların;
“-Yüzde 87,5’i evden uzakta bir haftalık tatil yapamıyor.
-Yüzde 58,8’i konut masraflarının çok yük getirdiğini söylüyor. (Elektrik, su, doğalgaz vs…)
-Yüzde 81,7’si yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme olanağına sahip değil.
-Yüzde 36,8’i evinin ısınma ihtiyacını tam olarak karşılayamıyor.
-Yüzde 66’sı beklenmedik bir harcamanın altında kalkamıyor. (Hastane masrafları gibi)
-Yüzde 63,3’ü ise iki günde bir et, balık ya da protein içeren yemek yeme olanağı bulamıyor.”
Bu rakamlar devletin resmi kurumu TUİK’e ait.
İkinci haber ise “Türk Hava Yolları’nda maaşlar uçuyor!  Türk Hava Yolları’nda(THY) çalışan bir genel müdür otuz bin lira, yardımcıları 26’şar bin lira, başkanlar yirmibir’ er bin lira, yardımcıları (başkan yardımcıları olacak ihtimal) onaltı’şar bin lira, müdürler ise aylık oniki’şer bin lira alıyor.”
Türkiye’de yüz binlerce vatandaşın asgari ücretle geçinmeye çalıştığı düşünülürse; ilgili rakamların büyük meblağlar tuttuğu görülmektedir.
Ne diyelim. Kimisi kapı kapı dolaşarak geçinmenin yolunu bulmuş, kimisi çöp toplayıp satarak, kimisi asgari ücretle, kimisi sokak aralarında seyyar satıcılık yaparak, kimisi de binlerce lirayla.
Yaşam koşulları zorlasa da insanı, yepyeni bir güne başlamak yaşam sevincimiz olmalıdır. Ve sımsıkı sarılmak sevdiklerimize. Yakınlarımıza, sevdiklerimize, tüm insanlığa en güzel duygularla her yeni günün sağlıklı ve mutluluk getirmesini dilemek… Zaman nehrinde savrulsak da; yaşamın anlamına sımsıkı sarılmak.

10 yorum:

  1. Bunun adına rezalet demek az gelir sanıyorum hocam, kapıya gelenlere ben açmıyorum çünkü dilenci çetesi veya daha beteri toplanan para nereye gidiyor pkk'ya mı, el kaide'ye mi, Hizbullah'a mı, belli değil..ama cuma günü doğalgaz almaya postaneye gittim, az bir kuyruk vardı, üstü başından yoksul olduğu belli yaşlı bir kadıncağız da vardı, ikimiz aynı anda para uzattık, iki ayrı memura,memur 'ne kadar gaz alacaksınız?' diye sorunca kadıncağız 10 liralık demez mi! Ben dahil herkesin içi acımıştır eminim:(((10 liralık gazla kaç saat ısınacak ki? Halimiz böyleyken o utanmaz AKP çok iyiyiz, harikayız, büyüdük vs. atıyor! Kendi oğlu gibi herkesi gemicik sahibi, pırlanta, altın firmasında ortak sanıyor herhalde!!! TUİK'in araştırmasına baktım da - halime şükrettim ben şükür orta halli biriyim ama ben de -kimse yanlış anlamasın- evime istediğim lüks değil ama aslında önemli ihtiyaç (ısı yalıtım/mantolama/boya)yaptıramıyorum mesela..yetmiyor ki..emekliler,öğretmenler hele hele iki,üç çocukları varsa hep borç ödeyerek geçiniyorlar..millet borç içinde yüzüyor daha dün bir adam cinnet geçirdi tüm ailesini, kendisini de öldürdü..aşk dediler hayır değil, geçim sıkıntısındanmış!!! Bir de 'ekonomi şahane' demiyorlar mı? Çek vur işte bunları...ölür müsün, öldürür müsün? Bugün adamın biri silah atmış başbakanlıkta ama hemen uydurdular yok hayranıymış!!!Yalanları da kendilerine benziyor inanacağımız bir yalan bulamamışlar! Millet bunları bir kaşık suda boğacak inşallah..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müjde Hanım kardeşim; yazdıklarınız gördüklerimiz, duyduklarımızdır elbette. On lirayı bulamayan nice insanlar var. Misal "geçen günlerden birinde genişçe bir markete gittim. Kasada sıradayız. Benden önce bir bayan vardı. İnsan ister istemez kasiyeri izlemek zorunda kalıyor bu durumda. Yüzü kapalı bayan gençten biriydi. Hesabı on liranın üstündeydi. Ama on beş değildi. Ödemeyi "kredi kartı" ile yaptı. Düşündüm...Sadece düşündüm. Hepsi bu...Selam ve saygılar.

      Sil
  2. Başka çaremiz yok hocam. Yaşam ipine sıkı sıkı sarılmaktan başka çaremiz yok.
    TUİK'in araştırması acı gerçeklerle dolu. İhtimal, daha da kötü durumda olanlar var. Söylediğiniz gibi, kimin gerçekten ihtiyacı var, kim numara yapıyor bilemiyoruz. Herkes bir şekilde geçimin yolunu bulmaya çalışıyor. Öyle bir hale geldi ki güzel ülkemiz en zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamak için bile sıkıntı çeker olduk. Bizi bu hale getirenler utansın, ama utanmıyorlar işte.
    Sevgi ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel ülkemin güzel insanları maalesef "geçim" derdinde...Gemiyi "su" almadan kurtarmanın peşindeler...Lakin hayat insanları zorluyor artık. Bunu görmek için sokakları, AVM'leri dolaşmak yeterli...Selam ve saygılar.

      Sil
  3. Herkes halinden memnun ki her geçen gün oyları artıyor. Bücürükveben`e tümden katılıyorum. İşte bu durumda nasıl çaresizlik sendromuna tutulmayım, hiç gideceği yok bunların:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatından memnunlar...Kimileri evet. Geçimlerini "yardım"lara endeksleyenler var...Sayıları azımsanmayacak oranda bunların. Misal geçen günlerde bir gazetede gözüme çarpmıştı. 2012 yazında; 2013 kışına hazırlık amacı ile 17 milyon aileye kömür dağıtılmış. Birde "Belediye"lerin yardım yaptığı ailelerin listesine bakılsa acı gerçek görülecektir.

      Sil
  4. Yolda ki, yada eve gelen dilenciler konusunda, eşimle aramızda fikir ayrılığı yaşarız. Ben el açan ve Allah rızası için yardım isteyen kimseleri boş göndermek istemem. Eşim ise duygu sömürüsü yaptıklarından dolayı yardım yapılmamasını gerektiğini söyler..
    İnsanlarımızın gelirleri arasında ki dengesizlik; hükümetlerin izlediği yanlış politikalar, yolsuzlukların yanında halkımızın da artık yardımlaşma, paylaşma gibi güzel hasletlerimizden uzaklaşmış olması önemli nedenlerden..Ayrıca zengin- fakir varlıklı bile olsa bir yerde bir yardım yapılacağı zaman oraya herkesin talepte bulunması gerçek ihtiyaç sahibini ortaya çıkarmayı engellemesi de önemli. Çok fazla örneğini gördüm..Herkes kendince imkanları ölçüsünde bir yaşam mücadelesi veriyor..Önemli insanın yüreğinde sevgiyi bitirmeden, sağlıklı ve elindekilerle mutlu olmayı başarabilmek.. Emeğinize sağlık. saygılar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşanmış gerçekleri ne güzel anlatmışsınız. Yorumunuz için teşekkürler Hanife Hanım.

      Sil
  5. Kartal, doğup büyüdüm memeleketim benim. :)
    Gerçektende Hüseyin Bey o kadar zor ki gerçek ihtiyacı olanla olmayanı ayırt etmek. Ben genelde engelli olan kişilerden birşey almayı tercih ediyorum. Yada çok yaşlı kişilerden.
    Ve gerçekten de ülke ekonomisi altlarda ama nasıl düzelir bilmiyorum......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülke ekonomisinin düzelmesi, gelecek için olmazsa olmazlarımızdandır. Ekonomisi rayından çıkmış ülkelerin durumu ortada. İyi bir denetim, yerinde kullanım, rant ilişkilerinin sıkı denetimi...Kurtuluş Savaşı sonrasında ekonomisi felç olmuş bir ülke. Üstüne üstlük 1929 dünyayı kasıp kavuran ekonomik buhran, 1939 2. Dünya savaşı ve sonrası...vs. Ekonomi yavaş yavaş onca çalkantıya rağmen düzelmiştir. Şimdi ise 21. yüzyılın dinamikleriyle ilerliyoruz. Neden düzelmesin ki...Lakin kaygına katılıyorum. Saygılar.

      Sil