Kurban bayramın ilk
günü eşim ve çocuklarımla öğleden sonra metrobüse binmiş; Bahçelievler’deki
evimizden Kartal’daki kayınpederin evine doğru yola çıkmıştık. Metrobüs tıklım
tıklımdı. Oturacak yer bulmayı bir taraf bırakın, ayakta duracak yer yoktu. Kan
ter içinde önce Zincirlikuyu’ya oradan aktarmayla Uzunçayır’a gitmiştik. Yollar
özel arabaların işgalindeydi. Ne çok araba var dedim kendi kendime. Arabası
olan arabasıyla gidiyordu gideceği yere. Bizim gibi olmayanlarda metrobüsle…
İstanbul yerleşimleri çok
geniş bir alana yayılmış durumda. Kilometrelerce yol gitmek ve geri dönmek
trafiğin karmaşalığında uzun zaman alıyor. O nedenle o gün akşam zorunlu olarak
kayınpederlerde kalmış, ancak ertesi gün eve dönebilmiştik. Ne dönüş ama. Bir
gün öncesinden daha kalabalıktı duraklar. Boğaz’ın her iki yakasında akraba
ziyaretine çıkmış insanların metrobüs duraklarında oluşturduğu kalabalık
metrobüse binmemizi zorlaştırıyordu.
Zor bela eve geldik.
Hava kararmıştı. Sokak lambalarının fersiz ışığı çoktan etrafı aydınlatır
olmuştu.
Apartmanın dış kapısı
açık kalmış olacak ki iç kapı zili çaldı uzun uzun. Kapıyı açtım. Karşımda
tanımadığım otuz yaşlarında, güçlü kuvvetli bir delikanlı duruyordu. Elinde dua
yazan kartlar vardı. Birini uzattı almam için. Ben almak istemedim ilk etapta.
Yüzüne verdiği acınası mimik hareketiyle:
“İyi akşamlar”
dedi.
“Abi alır mısınız”
diye elindeki kartlardan birini uzattı.
“Hayır”
dedim. Çünkü bu tür insanların sokaklarda da benzeri kartları sattıklarını daha
önce görmüştüm.
Yüzünü daha da
buruşturarak:
“Kız kardeşim ameliyat olacak”
dedi. Baktım kurtulamayacağım bir tane aldım parasını da verdim.
Yüzünde memnun bir
ifadeyle; “İyi akşamlar abi” diyerek gitti.
Şimdi ben bunu niye
anlattım. Günümüz Türkiye’sinde özellikle büyük metropollerde bu şekilde gelir
elde etmek için kapı kapı dolaşanlar olduğu gibi; gerçekten ihtiyacı olan
insanlarda yok değildi. Gerçek ihtiyaç sahiplerini diğerlerinden ayırmak
oldukça zordu. Delikanlı misal; vücudunda çalışmasını engelleyecek bir durum
olmamasına rağmen, geçinmek için bu yolu tercih etmişti. Yardım isteyenlerin
hangisi gerçekten yardıma muhtaç, hangisi değil ayırt etmek mümkün değil. Bu
durumda da insan gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşamıyor doğal olarak. Şaşırıp
kalıyorsun ne yapacağına.
Bugünkü gazetede bir
haber dikkatimi çekti. Aslında bir değil iki haber dikkatimi çekti.
Haberin birinde “Türkiye
git gide yoksullaşıyor. Türkiye’de her yüz kişiden altmış üçü şiddetli
yoksulluk sınırında… Aldığı maaşla ev kirasını ve faturalarını güçlükle ödeyen
vatandaşlar, haftada sadece bir kez kırmızı et tüketiyor.” Bunu söyleyen ise Türkiye İstatistik Kurumu
(TUİK).
İhtimaldir ki bir kısmı
bunu da yapamıyor.
TUİK’e göre “Türkiye’de
maddi yoksunluk riski altında bulunan kişi sayısı 2011 yılında tam 45 milyon
238 bin kişi.” Bu sayı Türkiye
nüfusunun yüzde altmış üçüne denk geliyor.
Araştırmaya göre
vatandaşların;
“-Yüzde 87,5’i evden uzakta bir
haftalık tatil yapamıyor.
-Yüzde 58,8’i konut masraflarının
çok yük getirdiğini söylüyor. (Elektrik, su, doğalgaz
vs…)
-Yüzde 81,7’si yıpranmış ve eskimiş
mobilyalarını yenileme olanağına sahip değil.
-Yüzde 36,8’i evinin ısınma
ihtiyacını tam olarak karşılayamıyor.
-Yüzde 66’sı beklenmedik bir
harcamanın altında kalkamıyor. (Hastane masrafları
gibi)
-Yüzde 63,3’ü ise iki günde bir et,
balık ya da protein içeren yemek yeme olanağı bulamıyor.”
Bu rakamlar devletin
resmi kurumu TUİK’e ait.
İkinci haber ise “Türk
Hava Yolları’nda maaşlar uçuyor! Türk
Hava Yolları’nda(THY) çalışan bir genel müdür otuz bin lira, yardımcıları 26’şar
bin lira, başkanlar yirmibir’ er bin lira, yardımcıları (başkan
yardımcıları olacak ihtimal) onaltı’şar bin lira, müdürler ise aylık
oniki’şer bin lira alıyor.”
Türkiye’de yüz binlerce
vatandaşın asgari ücretle geçinmeye çalıştığı düşünülürse; ilgili rakamların
büyük meblağlar tuttuğu görülmektedir.
Ne diyelim. Kimisi kapı
kapı dolaşarak geçinmenin yolunu bulmuş, kimisi çöp toplayıp satarak, kimisi
asgari ücretle, kimisi sokak aralarında seyyar satıcılık yaparak, kimisi de binlerce
lirayla.
Yaşam koşulları zorlasa
da insanı, yepyeni bir güne başlamak yaşam sevincimiz olmalıdır. Ve sımsıkı
sarılmak sevdiklerimize. Yakınlarımıza, sevdiklerimize, tüm insanlığa en güzel
duygularla her yeni günün sağlıklı ve mutluluk getirmesini dilemek… Zaman
nehrinde savrulsak da; yaşamın anlamına sımsıkı sarılmak.
Bunun adına rezalet demek az gelir sanıyorum hocam, kapıya gelenlere ben açmıyorum çünkü dilenci çetesi veya daha beteri toplanan para nereye gidiyor pkk'ya mı, el kaide'ye mi, Hizbullah'a mı, belli değil..ama cuma günü doğalgaz almaya postaneye gittim, az bir kuyruk vardı, üstü başından yoksul olduğu belli yaşlı bir kadıncağız da vardı, ikimiz aynı anda para uzattık, iki ayrı memura,memur 'ne kadar gaz alacaksınız?' diye sorunca kadıncağız 10 liralık demez mi! Ben dahil herkesin içi acımıştır eminim:(((10 liralık gazla kaç saat ısınacak ki? Halimiz böyleyken o utanmaz AKP çok iyiyiz, harikayız, büyüdük vs. atıyor! Kendi oğlu gibi herkesi gemicik sahibi, pırlanta, altın firmasında ortak sanıyor herhalde!!! TUİK'in araştırmasına baktım da - halime şükrettim ben şükür orta halli biriyim ama ben de -kimse yanlış anlamasın- evime istediğim lüks değil ama aslında önemli ihtiyaç (ısı yalıtım/mantolama/boya)yaptıramıyorum mesela..yetmiyor ki..emekliler,öğretmenler hele hele iki,üç çocukları varsa hep borç ödeyerek geçiniyorlar..millet borç içinde yüzüyor daha dün bir adam cinnet geçirdi tüm ailesini, kendisini de öldürdü..aşk dediler hayır değil, geçim sıkıntısındanmış!!! Bir de 'ekonomi şahane' demiyorlar mı? Çek vur işte bunları...ölür müsün, öldürür müsün? Bugün adamın biri silah atmış başbakanlıkta ama hemen uydurdular yok hayranıymış!!!Yalanları da kendilerine benziyor inanacağımız bir yalan bulamamışlar! Millet bunları bir kaşık suda boğacak inşallah..:)
YanıtlaSilMüjde Hanım kardeşim; yazdıklarınız gördüklerimiz, duyduklarımızdır elbette. On lirayı bulamayan nice insanlar var. Misal "geçen günlerden birinde genişçe bir markete gittim. Kasada sıradayız. Benden önce bir bayan vardı. İnsan ister istemez kasiyeri izlemek zorunda kalıyor bu durumda. Yüzü kapalı bayan gençten biriydi. Hesabı on liranın üstündeydi. Ama on beş değildi. Ödemeyi "kredi kartı" ile yaptı. Düşündüm...Sadece düşündüm. Hepsi bu...Selam ve saygılar.
SilBaşka çaremiz yok hocam. Yaşam ipine sıkı sıkı sarılmaktan başka çaremiz yok.
YanıtlaSilTUİK'in araştırması acı gerçeklerle dolu. İhtimal, daha da kötü durumda olanlar var. Söylediğiniz gibi, kimin gerçekten ihtiyacı var, kim numara yapıyor bilemiyoruz. Herkes bir şekilde geçimin yolunu bulmaya çalışıyor. Öyle bir hale geldi ki güzel ülkemiz en zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamak için bile sıkıntı çeker olduk. Bizi bu hale getirenler utansın, ama utanmıyorlar işte.
Sevgi ve saygılarımla.
Güzel ülkemin güzel insanları maalesef "geçim" derdinde...Gemiyi "su" almadan kurtarmanın peşindeler...Lakin hayat insanları zorluyor artık. Bunu görmek için sokakları, AVM'leri dolaşmak yeterli...Selam ve saygılar.
SilHerkes halinden memnun ki her geçen gün oyları artıyor. Bücürükveben`e tümden katılıyorum. İşte bu durumda nasıl çaresizlik sendromuna tutulmayım, hiç gideceği yok bunların:(
YanıtlaSilHayatından memnunlar...Kimileri evet. Geçimlerini "yardım"lara endeksleyenler var...Sayıları azımsanmayacak oranda bunların. Misal geçen günlerde bir gazetede gözüme çarpmıştı. 2012 yazında; 2013 kışına hazırlık amacı ile 17 milyon aileye kömür dağıtılmış. Birde "Belediye"lerin yardım yaptığı ailelerin listesine bakılsa acı gerçek görülecektir.
SilYolda ki, yada eve gelen dilenciler konusunda, eşimle aramızda fikir ayrılığı yaşarız. Ben el açan ve Allah rızası için yardım isteyen kimseleri boş göndermek istemem. Eşim ise duygu sömürüsü yaptıklarından dolayı yardım yapılmamasını gerektiğini söyler..
YanıtlaSilİnsanlarımızın gelirleri arasında ki dengesizlik; hükümetlerin izlediği yanlış politikalar, yolsuzlukların yanında halkımızın da artık yardımlaşma, paylaşma gibi güzel hasletlerimizden uzaklaşmış olması önemli nedenlerden..Ayrıca zengin- fakir varlıklı bile olsa bir yerde bir yardım yapılacağı zaman oraya herkesin talepte bulunması gerçek ihtiyaç sahibini ortaya çıkarmayı engellemesi de önemli. Çok fazla örneğini gördüm..Herkes kendince imkanları ölçüsünde bir yaşam mücadelesi veriyor..Önemli insanın yüreğinde sevgiyi bitirmeden, sağlıklı ve elindekilerle mutlu olmayı başarabilmek.. Emeğinize sağlık. saygılar,
Yaşanmış gerçekleri ne güzel anlatmışsınız. Yorumunuz için teşekkürler Hanife Hanım.
SilKartal, doğup büyüdüm memeleketim benim. :)
YanıtlaSilGerçektende Hüseyin Bey o kadar zor ki gerçek ihtiyacı olanla olmayanı ayırt etmek. Ben genelde engelli olan kişilerden birşey almayı tercih ediyorum. Yada çok yaşlı kişilerden.
Ve gerçekten de ülke ekonomisi altlarda ama nasıl düzelir bilmiyorum......
Ülke ekonomisinin düzelmesi, gelecek için olmazsa olmazlarımızdandır. Ekonomisi rayından çıkmış ülkelerin durumu ortada. İyi bir denetim, yerinde kullanım, rant ilişkilerinin sıkı denetimi...Kurtuluş Savaşı sonrasında ekonomisi felç olmuş bir ülke. Üstüne üstlük 1929 dünyayı kasıp kavuran ekonomik buhran, 1939 2. Dünya savaşı ve sonrası...vs. Ekonomi yavaş yavaş onca çalkantıya rağmen düzelmiştir. Şimdi ise 21. yüzyılın dinamikleriyle ilerliyoruz. Neden düzelmesin ki...Lakin kaygına katılıyorum. Saygılar.
Sil