1 Aralık 2012 Cumartesi

AĞITLAR, BOZLAKLAR, UZUN HAVALAR




Anadolu toprakları kültür açısından her zaman büyük önem taşıdı. Uzak coğrafyalardan birçok topluluk bu topraklara yerleşti. Günümüze ulaşan izler bıraktı. Kalıntılar, anıtlar; ülkemizin kültürel zenginliği olarak günümüzde de ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Bozkırın ortasında kimi zaman kurgunun gerçek olduğu söylendi, kimi zaman da gerçeğin kurgu olarak sunulduğuna şahit olundu.
Kimi zaman özgürce aktığı yerlere bereket taşıyan dereler kelepçelendi. Sulak alanlar kurutuldu; su kuşları göç etmek zorunda kaldı.
Kimi zaman çok uluslu altın arayıcıları ormanları talan ettiler. Akciğerlerimizi kuruttular.
Siyanürle topraklarımızı zehirlediler.
Kıyılarımız betonlaştırıldı.
Yüzyılların imbiğinden süzülüp gelen kültürümüze, türkülerimize yabancılaşmaya başladık.
Biliyorlardı ki bir ulus kendi kültürüne yabancılaşmaya başlamışsa başka kültürlerin etkisinden kurtulamaz.
Anadolu bozkırlarında kavruk yüzlü, nasırlı elleri ile geleceğe can vermeye çalışan insanların; acılarını, özlemlerini, hasretlerini, sevdalarını buldukları türküler vardır.
Hepimizin bir şekilde sessizce dinleyip kendinden bir şeyler bulduğu, bulmaya çalıştığı türküler.
Ağıtlar, bozlaklar, uzun havalar.
İşte bunlardan en çok sevdiğim bağlama eşliğinde türkücünün dudaklarında yavaş lakin etkili bir şekilde etrafa yayılan uzun havalardır.
Onlardan her daim kendimden bir şeyler bulmuşumdur.
Bağlamanın sesini büyük bir dikkatle, tam bir sessizlik içinde dinlemek gerekir.
Müziğin sesi uzaklardan gelen bir sel gibi akar, duvarların aralıklarından sızar, kalplerimizi coşturur.
Yüreğimizde iç sızlatıcı garip bir etki bırakır, hüzünlenmemizi sağlar.
Müziğin çarpıcı etkisi hem kendinize hem de başkalarına karşı bir acıma duygusu uyandırır.
Dinleyenler içlerine kapanır, sessizce dinler, oturdukları yerde kıpırdamadan durur; büyükler de yüzleri ellerinde saklamaya çalıştıkları acılarıyla hüzünlenirler.
Müzik evrenseldir.
Gitarın sesi, neyin sesine; kemanın sesi bağlamaya karışır.
Bunları niye yazdım?
Her insanın mutlaka kendinden bir şeyler bulduğu, bulmaya çalıştığı şeyler vardır.
Bu bazen bir kitaptır okunur; bazen bir müziktir dinlenir; bazen bir sanat eseridir imrenerek bakılır; bazen bir sinema filmidir, dizidir ilgiyle izlenir; bazen bir tarihi eserdir gezilip görülür.
Herkes kendinden bir şeyler bulmaya çalışır, hoş bir vakit geçirmenin telaşındadır.
Demokrasilerde belli kesimlerin isteği ile müdahalesi ile gazete, tarihçi geyikleriyle bu durum değiştirilemez.

2 yorum:

  1. Evet maalesef siyanürleyerek güzelim Anadolu'yu mahvediyorlar, birkaç büyük şirket zengin olsun...artık oradaki köylüler bile istemiyorlar siyanürü!..sıkılınca dizi, film, kitap, müzik hepsinin yeri ayrı hepsi ayrı güzel...bozlak,uzun hava...hangisine girer bilmem ama Çökertme'yi çok severim mesela...Harmandalı'nı..zeybekleri..onlar da olmasa insan bu çirkinliklere dayanamıyor...
    selamlar,saygılar hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Müjde Hanım kardeşim.
      Olan bitenlere ne denir ki.
      Kısaca işin magazin boyutuna kaçmadan vermeye çalıştım olayı.
      Kültürel yozlaşmayı.
      Geçenlerde ünlü piyanistimiz Fazıl Say müzikle ilgili bir söz etti.
      Kıyameti kopardık.
      Ne dedi "Arabeski sevmiyorum"...
      Aslında müzik evrensel bir olgudur.
      Lakin türüne göre severek dinlediğimiz var, dinlemediğimiz var.
      Misal bende "arabesk" müziğini sevmem.
      "Arap" kültürünü çağrıştırdığı için.
      Kendi müziğimiz varken önceliği kendi müziğimize vermeliyiz...

      Sil