Anadolu
toprakları kültür açısından her zaman büyük önem taşıdı. Uzak coğrafyalardan birçok
topluluk bu topraklara yerleşti. Günümüze ulaşan izler bıraktı. Kalıntılar,
anıtlar; ülkemizin kültürel zenginliği olarak günümüzde de ilgi odağı olmaya
devam ediyor.
Bozkırın
ortasında kimi zaman kurgunun gerçek olduğu söylendi, kimi zaman da gerçeğin kurgu olarak sunulduğuna şahit
olundu.
Kimi
zaman özgürce aktığı yerlere bereket taşıyan dereler kelepçelendi. Sulak
alanlar kurutuldu; su kuşları göç etmek zorunda kaldı.
Kimi
zaman çok uluslu altın arayıcıları ormanları talan ettiler. Akciğerlerimizi
kuruttular.
Siyanürle
topraklarımızı zehirlediler.
Kıyılarımız
betonlaştırıldı.
Yüzyılların
imbiğinden süzülüp gelen kültürümüze, türkülerimize yabancılaşmaya başladık.
Biliyorlardı
ki bir ulus kendi kültürüne yabancılaşmaya başlamışsa başka kültürlerin
etkisinden kurtulamaz.
Anadolu
bozkırlarında kavruk yüzlü, nasırlı elleri ile geleceğe can vermeye çalışan
insanların; acılarını, özlemlerini, hasretlerini, sevdalarını buldukları
türküler vardır.
Hepimizin
bir şekilde sessizce dinleyip kendinden bir şeyler bulduğu, bulmaya çalıştığı
türküler.
Ağıtlar,
bozlaklar, uzun havalar.
İşte
bunlardan en çok sevdiğim bağlama eşliğinde türkücünün dudaklarında yavaş lakin
etkili bir şekilde etrafa yayılan uzun havalardır.
Onlardan
her daim kendimden bir şeyler bulmuşumdur.
Bağlamanın
sesini büyük bir dikkatle, tam bir sessizlik içinde dinlemek gerekir.
Müziğin
sesi uzaklardan gelen bir sel gibi akar, duvarların aralıklarından sızar,
kalplerimizi coşturur.
Yüreğimizde
iç sızlatıcı garip bir etki bırakır, hüzünlenmemizi sağlar.
Müziğin
çarpıcı etkisi hem kendinize hem de başkalarına karşı bir acıma duygusu
uyandırır.
Dinleyenler
içlerine kapanır, sessizce dinler, oturdukları yerde kıpırdamadan durur; büyükler
de yüzleri ellerinde saklamaya çalıştıkları acılarıyla hüzünlenirler.
Müzik
evrenseldir.
Gitarın
sesi, neyin sesine; kemanın sesi bağlamaya karışır.
Bunları
niye yazdım?
Her
insanın mutlaka kendinden bir şeyler bulduğu, bulmaya çalıştığı şeyler vardır.
Bu
bazen bir kitaptır okunur; bazen bir müziktir dinlenir; bazen bir sanat
eseridir imrenerek bakılır; bazen bir sinema filmidir, dizidir ilgiyle izlenir;
bazen bir tarihi eserdir gezilip görülür.
Herkes
kendinden bir şeyler bulmaya çalışır, hoş bir vakit geçirmenin telaşındadır.
Demokrasilerde
belli kesimlerin isteği ile müdahalesi ile gazete, tarihçi geyikleriyle bu
durum değiştirilemez.
Evet maalesef siyanürleyerek güzelim Anadolu'yu mahvediyorlar, birkaç büyük şirket zengin olsun...artık oradaki köylüler bile istemiyorlar siyanürü!..sıkılınca dizi, film, kitap, müzik hepsinin yeri ayrı hepsi ayrı güzel...bozlak,uzun hava...hangisine girer bilmem ama Çökertme'yi çok severim mesela...Harmandalı'nı..zeybekleri..onlar da olmasa insan bu çirkinliklere dayanamıyor...
YanıtlaSilselamlar,saygılar hocam
Haklısın Müjde Hanım kardeşim.
SilOlan bitenlere ne denir ki.
Kısaca işin magazin boyutuna kaçmadan vermeye çalıştım olayı.
Kültürel yozlaşmayı.
Geçenlerde ünlü piyanistimiz Fazıl Say müzikle ilgili bir söz etti.
Kıyameti kopardık.
Ne dedi "Arabeski sevmiyorum"...
Aslında müzik evrensel bir olgudur.
Lakin türüne göre severek dinlediğimiz var, dinlemediğimiz var.
Misal bende "arabesk" müziğini sevmem.
"Arap" kültürünü çağrıştırdığı için.
Kendi müziğimiz varken önceliği kendi müziğimize vermeliyiz...