27 Aralık 2012 Perşembe

ANA YÜREĞİ



 Hızla şoförün yanına yaklaştı. Acıdan morarmış dudaklarını diliyle ıslattı. Sonra etrafına ürkek bir bakış attı. Bekleme salonunda hastalarını bekleyen birkaç adam vardı. Onlarda yorgunluktan olacak, kendilerini sandalyelere külçe gibi bırakmış, uyuklamamak için çaba sarf ediyorlardı. Bekleme salonu dar uzun, genişçe bir yerdi. Duvarların boyaları eskimiş, elektrik düğmelerinin etrafı siyahlaşmıştı. Yer parke döşeliydi. Kapı kolları eskimiş, kapıları kapatmak için güç sarf etmek gerekiyordu.
Şoföre:
“Oğul oğul” dedi feryat edercesine; “oğul doktor ne dedi?” diye sordu.
Şoför nasıl cevap vereceğini düşünürken, bir yandan da yorgunluktan ve ağlamaktan ayakta durmakta zorlanan anayı kolundan tutup dışarı çıkardı. Çiğnenmiş, seyrek otlarla kaplı toprak parçasının az ilerisinde, iri kaldırım taşlarıyla döşeli, oturma banklarının bulunduğu yere götürdü. Etraf sessizdi. Gece karanlığını aydınlatan sokak lambasının izbe ışığında yüzleri zor seçiliyordu. Şoför ufak tefek, kara kuru, kavruk yüzlü, siyah saçlı, gaga burunlu, siyah gözlüydü. Üzerinde rengi solmuş bir ceket, yakası yıpranmış bir gömlek vardı. Pantolonu kısaydı. Ayak bilekleri ve çorabı görünüyordu. Ayaklarında soğuksu marka lastik bir ayakkabı vardı.
Ana yüksek bir sesle:
“Oğul doktor ne dedi?” diyerek sorusunu tekrar etti.
Şoför feryat eden anayı duymamışçasına uzun bir süre susarak dikkatlice etrafına bakındı. Etrafındaki her şeyi ilk defa fark ediyor gibi gözbebekleri büyüdü, yüzü durgunlaştı, bakışları sertleşti.
Gecenin ayazında, kısık gözleriyle “nereden başlasam” dercesine etrafına bakınıyordu. Tüm vücudu zelzeleye tutulmuş gibi titriyordu.
Ana durmadan “ nedir bu? Nedir bu başımıza gelenler! “ diye acı acı inliyor, göğsünü yumrukluyor, hıçkırarak ağlıyordu.
“Namussuz alçak adamlar, kendileri gibi bizi de mahvettiler. Allahınızdan bulursunuz inşallah tez zamanda”. Fare kılıklılar, hamamböceği suratlılar” diye sızlanıyordu.
Şoför ananın yüzüne acı dolu bir bakış fırlattı. Kızarmış alnında biriken teri eliyle sildi. Gecenin ayazına rağmen boncuk boncuk terlemişti. Dudaklarını uzatarak yavaş lakin hınçla konuşmaya başladı: “ Hayatın kime ne hazırladığını ne yazık ki, önceden bilemiyoruz. Ben bu olan bitenleri gördükçe, bu dünyada aradığımı bulamadığımı söylemeliyim. Huzuru bulamadım. Anlayış ve hoşgörüyü bulamadım. Yardımlaşmayı bulamadım. Aksine insanların birbirleriyle sürekli savaşıyor olduğunu gördüm. İnsanlar haklının değil, güçlünün yanında yer almaktalar. Fakat yine de umudumu yitirmek istemiyorum.”
Ana şoförün söylediklerini can kulağıyla dinliyor, lakin sorduğu soruya cevap verilmediğini görünce hıçkırıkları artıyordu. Oğluna ne olmuştu? Yaşıyor muydu? Doktor kendisini değil de neden şoförü yanına çağırıp bir şeyler söylemişti. Oğul kendi oğluydu. Söylenecek bir şey varsa kendisine söylenmeli değil miydi? Yoksa kendisi kadın olduğu için mi şoföre söylenmişti? Yok değilse perişan haline bakıp söylenenleri anlamaz ya da söylenenlere dayanamaz diye mi düşünülmüştü?
Sorgulayan gözlerle bir kez daha “Oğul doktor ne dedi?” diye sordu.
Gözleri nemlenen şoför seyrek otlarla kaplı toprak parçasının az ilerisindeki banka külçe gibi yığıldı.

9 yorum:

  1. Hüseyin Hocam, yeni hikaye mi?
    Hayırlı olsun...cevabınıza göre yorumum değişebilir:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır yeni değil...
      İlerde birleştirilmek üzere kaleme alınan bölümleri ara ara bu şekilde vermeyi düşünüyorum zaman zaman...
      Elbette ki birleştirme yapılırken,
      İçerik değişikliği yapılacaktır.
      Bir şekilde yayınlanan bölümlerin kopyalanmasının da önüne geçebilirim diye düşündüm bu şekilde.
      Yani olayı bir bütün olarak kendim bileceğim...
      Lakin okuyucu her bölümü belki de ayrı bir yazı olarak algılayacak.
      Umarım başarırım.
      İlgine çok teşekkür ediyorum Hanife Hanım...
      Saygılarımla.

      Sil
    2. Güzel düşünmüşsünüz Hüseyin Hocam. Kaldı ki yayınlamak ve okuyucu yorumları baya etkili oluyor diye düşünüyorum.. İnşaallah kitap olarak da tamamını okuruz.
      Elinize emeğinize sağlık..

      Sil
  2. Ben de Hanife'ciğim gibi yeni hikaye sanmıştım hocam, kopyalamanın önüne ne yapsanız geçemezsiniz hocam en iyisi telif hakkı alın veya notere tastik ettirin...kopyalayıp altına sizin isim-soyadınızı yazsalar, link verseler yine iyi de, hiç isim koymadan kopyalayanlar oluyor:((neyse elinize sağlık....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef haklısın bu konuda Müjde Hanım.
      Keşke haklısın demesem sana...
      Lakin "haklısın". Çünkü, emek hırsızlarını durdurmak çok zor.
      Telif hakları ajanslarıyla irtibata geçmek lazım...
      Telif hakkını aldıktan sonra...
      Kopyalayıp yayınlayanların
      Durumuna işte o zaman yine bizler
      İnsan olarak
      Vicdan sahibi olarak üzüleceğiz.
      Lakin eden bulur düşüncesiyle de kanuni hakkımızı kullanacağız elbette.
      Saygılar.

      Sil
  3. Hüseyin bey arkadaşımız Hanifeye verdiğiniz cevaptan soracağım sorunun hükmü kalmadı aldım cevabımı. Gerçekten iyi bir yöntem.. Başarılı da olur..
    Güzel bir bölüm.. Tamamına inşallah.. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok çok teşekkür ederim "VuslaT" kardeşim.
      Saygılar...

      Sil
  4. Hüseyin Hocam yeni yılınız kutlu olsun, ailenizle birlikte sağlık, huzur ve mutluluklar diliyorum..
    saygılar,

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim Hanife Hanım.
    Sizinde yeni yılınızı kutlarım.
    Ailenizle mutlu, sağlıklı, huzur dolu bir yıl geçirmenizi diliyorum...
    Saygılar.

    YanıtlaSil