13 Aralık 2012 Perşembe

YAĞMURLU BİR GÜNDE…!





Protagoras’ın bir sözü dikkatimi çekti kitapları karıştırırken.
“İnsan her şeyin ölçüsüdür”.
Bir gerçeği dile getirmiş yüzyıllar öncesinde Protagoras. Kaldı ki eski Yunan felsefesinin özüdür insan. Her şey insan içindir. Sonsuz bir dünyada, sınırlı bir yaşamda başka neye bel bağlayabiliriz geleceğimiz, yaşamımız için.
Oturduğum ev ana caddeye on metre ya var ya yok. Her gün öğleye doğru, kimi zaman sonraki saatlerde, fırından yeni çıkmış sıcak ekmek almak için çıkarım sokağa, oradan da caddeye.
Korna sesleri cadde boyunca sağlı sollu yürüyen insan kalabalığına karışır. Sokak satıcıları köşe başlarını tutmuştur çoktan. Açtıkları küçük tezgâhlarda o günkü ekmek parasını çıkarmanın telaşındadırlar.
Havanın soğuk olmasına aldırmadan iş yerinin kapısını sonuna kadar açık bırakan esnaf gelecek müşteriyi bekler ellerini nefesiyle ısıtarak. AVM’lerin önlerinde kadınların sebze meyve seçme çabaları alışıldık manzaradır artık çoğu kez.
Beni huzursuz kılan, içimi acıtan görüntüye ise her gün rastlamak sıradanlaştı artık.
Çoğu yaşlı. Giysileri eski lakin temiz. Ayaklarına kat kat çorap geçirmişler üşümemek için.
Bazen caddeye çıkar çıkmaz kıyıda köşede görürüm onları. Bazen Metrobüs durağına yakın köprünün üzerinde ya da yanında.
Yağmurlu havalarda ıslanmamak için saçak altlarına sığınırlar ya da vitrin camlarının yağmur almayan yerlerine. Sıklıkla binaların kuytuluklarındadırlar yağmurdan korunmak için. O an sımsıkı sarılırlar üstlerinde kışa dair ne varsa artık. Bu sırada ellerini ısıtırlar nefesleriyle.
Çünkü çok çaba sarf etmelerine rağmen ellerinin üşümesini bir türlü önleyemezler yağmurun durduğu anlarda. O yaşta, yağmura, soğuğa karşı sıcak bir ortamda bulunmaları gerekirken.
Son günlerde daha bir sıklıkla görür oldum onları. Havalar soğudu ondan mıdır çevrede çoğalmaları. Uzak yerlere gidememeleri.
Açtıkları avuçlarına konacak birkaç kuruş ile belki torunlarına bir çikolata, bir sıcak ekmek alacaklar akşam hava karardığında eve giderken. Belki geceleri üşümemek için biraz odun biraz kömür kim bilir. Belki de evde, gün batımında, gelmelerini bekleyen yorgana sarılmış bir ihtiyardır, ömürleri birlikte geçmiş.
İçimi burkan görüntülerin yok olmasını o kadar isterdim ki.
Ne güzel demiş “ İnsan her şeyin ölçüsüdür” diye düşünür zamanında. Her şey insanı sevmekle başlar. Bir insanı sevmekse giderek bütün insanlara yönelmek değil midir?
Adaletsiz bir dünyada sevgi olur mu peki?
Olmaz elbet.
Adalet kurulacaksa insan odaklı olmalı, sevgiyle kurulmalı. Tüm insanları sevgi ortamında yaşatmalı, var etmeli.
İnsan olmak, sorumluluk yanında onurla yoğrulmuş bir görev değil midir?
Günlük rızkını çıkarmak için sabahın ayazında yola çıkan, gerçek ihtiyaç sahibi, yaşlı insanlarımıza el açtırmamak için bilinçli olmalıyız, sorumluluklarımızı bilmeliyiz.
Lakin bu kolay ve ucuz bir iş değil.
Yaşam koşulları zorlasa da insanı, sımsıkı sarılmalı insan sevgisine. Sahip çıkmalı ekmek kavgasına. Fakat çıkınımızda eleştiriyi eksik etmeden yapmalı bunu.



8 yorum:

  1. Ve hangi politik, sosyolojik düşünceye yatkın olursa olsun saydam olabilmeyi, objektif olabilmeyi elinden bırakmadan.. Herkesin her yaptığı kötü olmayabileceği gibi, herkesin her yaptığı da iyi olmayabilir. Önemli olan doğru hareketi alkışlayabilmek, doğrunun önünde şapka çıkarabilmek. Hani yiğidi öldür ama hakkını teslim et derler ya Hüseyin bey. Gerçekten ihtiyacı olan aleni avcunu açmaz çoğunlukla. Sadaka toplama amaçlı suistimalciler ile ihtiyaç sahiplerini karıştımadan HERZAMAN ÖNCE İNSAN..
    İyi akşamlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşüncelerine katılıyorum.
      Hiç bir politik düşünce
      İnsanî düşünceleri etkilememeli.
      İyi insanların sonuçta
      Başaracağından eminim.
      Barışa dair
      Yardımlaşmaya dair
      İnsanlığın geleceğine dair
      Muhtaç (gerçek ihtiyaç sahipleri) olana ve el açana dair
      Ne varsa
      Yaşamda
      İnsanlığın mutlu yaşamasına
      Olanak sağlayacak
      Güzelliklerle dolu olmasını diliyorum.
      "Her zaman önce insan" düşüncene katılıyorum.
      Saygılar.

      Sil
  2. Dilencilere hiç para vermiyorum, eğer her gördüğüm dilenciye para versem kendime beş kuruş kalmaz. Sorun başka türlü çözülmeli. Eğer gerçekten zor durumda iseler devlet onlara yardı etmeli. Sosyal devlet olmak böyle bir şey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sosyal Devlet anlayışı önceliklidir.
      Lakin
      Kapıya geleni
      Gerçek ihtiyaç sahibi midir
      Değil midir
      Gözlem yaparak ayırmak da olasıdır.
      Saygılar.

      Sil
  3. Gerçek ihtiyaç sahiplerini anlamamız hiç kolay değil. Her el açana ben de para vermiyorum.
    Ama söylediklerinize katılıyorum. bu insanlara el açtırmamalıyız. Bunun yolu da ancak Asya hanımın dediği gibi sosyal devlet olmaktan geçiyor. Tanıdığım Türkmenistanlı ve Ukraynalı kadınlar bana şunu söylemişlerdi: Sovyet Sosyslist Cumhuriyeti'ne bağlı iken daha iyiydi durumumuz. Devlet her şeyimizi karşılıyordu. Elektrik, doğalgaz, su bedavaydı. Eğitim zaten hep bedava. Kalacak evi olmayana bile kişi sayısına uygun odalı ev verirlermiş. Ne zaman bağımsız olduk, fakirleştik dediler.
    İnsana değer verilmiyor bizim ülkemizde, tüm değer yargıları paraya tahvil olmuş. İnsan insanı sevmiyor ki devlet insanını sevsin.
    Protagoras’ı sayenizde ilk kez duydum. Çok doğru söylemiş.
    Saygılarımla hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eski SSCB'de "komün" yaşam
      Yani
      "Ortak" yaşam (ihtiyaçlara dair)
      Söz konusuydu ve konuttan, gıdaya, eğitimden, sağlığa ne varsa devlet tarafından karşılanıyordu.
      Fakir ve zengin ayrımı söz konusu değildi.
      Çünkü
      "Özel mülkiyet" kavramı yoktu.
      Dolayısıyla
      Dilenci yoktu.
      Protagoras'ı bende tesadüfen öğrendim kitapları karıştırırken.
      Söylediği söz
      Yüzyıllar sonrasında dahi
      Geçerliliğini koruyor.
      Selam ve saygılarımla Nurten Hanım.

      Sil
  4. Sahip çıktıklarımız bazen bizden daha zengin çıkıyor bu da insanın içini acıtıyor!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıda geçen:
      "Günlük rızkını çıkarmak için sabahın ayazında yola çıkan, gerçek ihtiyaç sahibi, yaşlı insanlarımıza el açtırmamak için bilinçli olmalıyız, sorumluluklarımızı bilmeliyiz."
      Cümlesi de zaten "gerçek" ihtiyaç sahiplerini belirtiyor.
      Yani
      Sizinle aynı düşüncedeyiz "siyahkuğu".

      Sil