Birkaç yıl önce, recep amcanın gözleri, az
ötede beştaş oynayan torununu takip altında tutarken benim ikirciklenmem,
uzaktan gittikçe yaklaşmakta olan korna sesleriyle bağırış çağırışlardan
kaynaklanmaktaydı.
Etrafta kuşkucu bakışlar artarken,
umursamaz görünsem de içim içimi yemekte.
Neler oluyor düşüncesinin Recep amcayı da
telaşa verdiğini, gözlerini torunundan ayırmasından anlamak hiç de zor değildi.
Kısık bir sesle “Hocam neler oluyor?”
derken seslerin gittikçe yaklaşmakta olduğu yöne bakıp olan bitenleri anlamaya
çalışıyorduk.
Seslerden korkmuş olacak ki Recep amcanın
torunu beştaş oynamayı bırakıp dedesinin elini sıkıca kavramıştı.
Çocuk dedim o zaman kendi kendime.
Anaya, babaya, dedeye ne kadar da muhtaç!
Kalabalık ilerideki dönemecin ucunda
göründüğünde, arabaların etrafında koşuşturan başıkabak, yalın ayak takımının
canhıraş bağırışları ve korna seslerinden seçim çalışmalarının olduğunu
hatırlayıverdik; birbirimize sessizce gülümseyerek.
Hay Allah dedim içimden nasıl da unuttum!
Konvoy, göz alabildiğine uzanan yolun
sağına soluna sıra sıra dizilmiş apartmanların önünden geçiyor.
Her biri ayrı renk tonunu yansıtan evlerin
önünde gürültüyü, bağırış ve çağırışları duyanlar dışarı fırlıyor.
Kadınlar ise usulca araladıkları pencere
pervazlarına dirsekleri ile yaslanarak seyre dalıyorlar, çocuklar içinse
bulunmaz bir fırsat gibi algılanıyor şamata.
Hoparlörün sesinin sonuna kadar açık
olduğu ve kimi hasta ve çocukların yataklarında canhıraş kalkmalarına neden
olan “
Hoptirinam” türü bir şarkı etrafı kaplıyor.
Çocuklar mal bulmuş mağribi gibi
oyunlarını bırakıp konvoyun peşine çoktan takılmışlar!
Şarkıya eşlik edenlerin bağırış ve
çağırışları arasında, üstü açık Cadillac
marka arabasına kurulmuş, kafasının üzerinde birkaç tutam saç olan, işlemeli
ceketi, jilet gibi itina ve özenle ütülenmiş pantolonu, elinde tören kılıcı
misali tuttuğu mikrofonu ve gözlerine taktığı siyah ve orantısız gözlükleri ile
durmadan bağıran bir adam.
“Değerli vatandaşlarım!…”
Gittikçe artan kalabalığın içinde bir
türlü sözünün sonu nu getiremiyor.
Ağzının içinde belli belirsiz sesini
duyurmaya çalışarak durmadan tekrar ediyor.
“ Değerli vatandaşlarım!…”
Üstü açık arabanın tekerlerinden
yaklaşanların üzerine sıçrayan çamurdan, belli ki Cadillac ve eskortları
varoşları şöyle bir dolaşmışlar önceden.
Takipçilerin bir kısmının ayakkabılarının
çamur içinde olması da zaten görenlerin farklı düşünmelerine mahal vermiyor.
Ayaklarında çamura batmış pabuçları ile
ellerine verilen renkli ve üzerinde parti amblemlerinin olduğu bayrakları
sallayanların “yaşa varol…”
“En büyük başkan bizim başkan”
sesleri arasına atılan “sloganların” da karışması…
Konuşmacıya bir türlü “ değerli vatandaşlarım…”
cümlesini bitirmeye fırsat vermiyor.
Artan kalabalık ile birlikte ilerlemesi
oldukça riske giren Cadillacın ve “bağırmaktan” bezmiş konuşmacının
yolunun kesilmesinin yanı sıra, sağlı sollu yol boyunca ilerlemeye çalışan
arabaların, yolcu taşıyan minibüslerin…
Karşıdan karşıya geçmeye çalışan
vatandaşların el kol hareketleri ile birbirlerine “bak döverim…”
Dercesine bağırıp çağırmalarına şahit
olunmaya başlanıyor sonrasında…
Bir yandan yolu açmaya çabalayan
görevliler…
Diğer yandan “başkanım bu tarafa, başkanım
buraya” sesleri…
Cadillacta ki adama yol göstermeye ve
gönüllü trafik düzenleyicisi olmaya soyunanların çabası…
Gerçekten görülmeye değer bir olay olarak izleyenlerin
hafızalarında yerini alıyordu…
Yapılmaya çalışılanlar karşısında “demek
ki aday tanıtımları bu şekilde oluyor” düşüncesini edinen ve daha önce
bu tür kalabalığa karışmamış olanlarca görevlilerin ve kalabalığın her hareketi
dikkatle, titizlikle ve merakla
izleniyordu.
Yürümenin kolay olmadığı kalabalık içinde
birbirine omuz atanların dönüp “hırsla” birbirine bakmaları ise
olağan karşılanıyordu artık.
Yol boyunca kalabalık içinde bulunanların
davranışlarından…
Yapılan tanıtımın yeterince farkında
olmadıklarını…
Devasa bir satranç tahtasının içinde yer alan şah-mat oyun kuralları gereği…
Kalabalıkla
birlikte sürüklendiklerini görmek için kâhin olmaya gerek yoktu…
Onlar programlanan bir tanıtımın parçaları
olduklarının ayırdın da olmadan ellerine verilen bayrakları sallaya dursunlar…
Gerçekte ise yolsuzlukların, çeşitli açık
gizli dalaverelerin, çürümüşlüğün sona erdirilmesi…
İnsanca bir yaşam düzeninin gelmesini
isteyen beklentilerinin…
Cadillac üzerinde “hitabet” sanatını icra etmeye
başlayan konuşmacı tarafından algılanıp algılanmadığını ise zaman gösterecekti!
Recep amcanın torunu yarıda bıraktığı
beştaş oyununa geri dönmüş; Recep amca da hafifçe öksürerek boğazını
temizlemişti.
Sonra bana dönüp dudağının kenarında
beliren hafif tebessümle…
Torununa gülümseyerek…
“Berat’ta şu ‘beştaş’ oyununu bir türlü bitiremez. Sanırsın
satranç tahtasında piyonlarla şah-mat yapacak“ deyiverdi.
Devasa bir satranç tahtası hocam. Evet, aynen öyle. Sürüklenen kalabalıklarız biz.
YanıtlaSilBerat'a selâm olsun yıllar öncesinden. Şimdi kim bilir nerede ne yapıyor?
Saygılarımla.
Satranç tahtasında...
SilÇocuklar...
Acı ve hüzünle analar, dedeler, babalar...
Toprak...
Beton yığını caddeler...
Renklerini kuşanmış evler...
Gökyüzünün maviliği...
Anadolu coğrafyası....
İstanbul, Ankara...
Van, Bitlis, Kayseri...
İzmir, Balıkesir, Muğla...
Köyler...
Kasabalar...
Gazeteciler, bilim insanları...
İnsanlık...
Denizin maviliği...
Gökyüzünün beyazlığı...,Tüm analar...
Tüm çocuklar...
Memleketimden insan manzaraları gibi.
YanıtlaSilGibisi yok...
SilManzara tam da o...
Harika bir yazı olmuş hocam .
YanıtlaSilTeşekkürler "siyahkuğu"...
SilŞu seçim propagandalarını hiç sevmiyorum. Niye yapılır ki? nasılsa verilen sözler yerine getirilmiyor. Yerine getirilmeyecek sözler niye verilir ki? Gürültü kirliliğinden başka bir işe yaramayan, ülke bütçesine onca yük getiren bu proğramlar kaldırılmalı. Daha sade ve masrafsız bir yol bulunmalı bence..
YanıtlaSilKaleminize sağlık Hüseyin Hocam.
saygılar,
Seçim propagandası demokrasinin bir gereği...
SilDemokrasi olmayan yerde bu tür etkinliklere rastlanmaz...
Lakin söylediğin gibi...
Verilen sözler yerine getirilmiyor...
Yandaşa yontuluyor...
Bir daha ki seçim çalışmasına kadar da...
Varoşlar unutulup gidiyor.
Saygılar. Teşekkürler yorum için.
Ben bu yazımla aslında bilinen bir gerçeği...
SilSeçimler yaklaşırken yavaş yavaş...
İroni ile anlatmak istedim...
Çoğu zaman seçim propagandasının amacını propaganda yapanlar anlatamasa da..
Tıpkı yazıda olduğu gibi...
Konuşmacı çoğu kez...
"Değerli vatandaşlarım" cümlesinden öte gidemiyor...
O cümleyi duyan yandaş da avaz avaz bağırıyor gücü yettiğince.
Olması gereken yok...
Olmaması gereken var bu tür etkinliklerde çoğu kez.