18 Ocak 2013 Cuma

KARAELMAS DİYARI



Tarih 17 Mayıs 2010. Zonguldak’taki Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğüne ait maden ocağında meydana gelen Grizu patlamasında 540 metre derinlikte mahsur kalan işçilerden kurtulan olmamıştı.
Toplamda 30 işçi hayatını kaybetmiş, bunlardan ikisinin cesedine patlamanın üzerinden sekiz ay geçtikten sonra ulaşılabilmişti.
Tüm dünyada kömür ocaklarında metan gazı sıkışması nedeniyle zaman zaman bu tür patlamalar yaşanmakta, işçiler hayatını kaybetmektedir. Lakin gaz sıkışmasının önüne geçilmesi ve gereken iş güvenliğinin alınması patlamaların yaşanmasını da engelleyecektir kuşkusuz.
Gerekli önlemlerin alınması için harcanması gereken 1 milyon 209 bin dolar göçükte kalan iki işçinin cesedinin çıkarılması için Çin’den “Sino Steel Indütr Trade (SSIT) Corporation” firmasına verilmiş; Çinli ekip kazanın yaşanmasından sekiz ay sonra cesetlere ulaşabilmişti.
Kaza sonrası Başbakan “ Bu işe giriyorsan bu işin kaderi budur, sonunda öleceksin”demişti.
Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer de yaptığı açıklamada “İlk 19 madencimizin bedeninde herhangi bir yanık yoktu, güzel öldüler” demiş ve kamuoyunun tepkisini çekmişti.
Kaza ve kader…
Bu iki mistik düşünceyle yaşananları tevekkülle karşılamamızı isteyenler, ateşin düştüğü yeri yaktığını bilenlerdir.
Aradan geçen zamanda iş yerinde kazaların yaşanmaması için gerekli önlemler alınmıştır diye düşünülürken…
8 Ocak 2013 tarihinde…
(TTK) ya ait, taşerondan kiralanan işçilerin çalıştığı Zonguldak Karadon işletmesinde meydana gelen metan gazı (Grizu) patlaması sonucu 650 metre derinlikte 15 işçiden 8’i yaşamını kaybediyordu…
Denetim raporlarının “vahim bir olay olmaması tesadüf” saptamasına rağmen bu ikinci kaza yaşanıyordu...
Geride gözü yaşlı ana, baba, kardeş, eş ve çocuklarını bırakarak…
İşçilerden birisinin oğlu olan küçük Doğukan’ın, kaza haberini alır almaz koştuğu ocağın girişinde babasının durumunu öğrenmek için nasıl feryat ettiğini; daha sonra babasının kurtulanlar arasında olduğunu gördüğünde döktüğü sevinç gözyaşlarını ekranlarda hepimiz gözlerimiz yaşlı izledik.
Uzun Mehmet’in memleketinde halen yüzyıl öncesi kara dumanlar yükseliyorsa…
Birazda suç bizlerde değil mi?
Yeterli önlemi almayan bizlerde…
Eğitim, deneyimli eleman çalıştırma, gerekli güvenliği alma çok mu zor?
Geçen yıllardan birinde Şili’de meydana gelen maden kazasında metrelerce yer altında mahsur kalan işçilerin açılan sondaj kuyusu vasıtasıyla kurtarıldıklarını hep birlikte tüm dünya nefeslerini tutarak izlemedi mi?
Dünyanın en ücra köşelerinde bile böylesine iş kazalarını en aza indirmenin çabaları sürerken, çözüm yolları bulunurken karaelmas diyarı diye adlandırdığımız bu ocaklarda sıklıkla yaşanan facialar insanın yüreğini burkuyor.
Evlerde iş yerlerinde hava kirliliğini önleyen “Doğalgaz” ısınmada kullanılırken…
Karaelmas diyarı olarak bilinen yörede ve Zonguldak’ta halen kömür ile ısınma söz konusudur…
Oysaki kömür yakıldığında havaya saldığı duman ve partiküllerle “hava kirliliği” ne sebep olmaktadır.
Solunum yoluyla alınan kirli havanın insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi bilinmektedir.
Yıllar önce Ankara’da yaşarken soğuk havalarda yakılan kömürlerin çıkardığı duman ve is nedeniyle göz gözü görmez olurdu akşamları…
Akşam eve geldiğimizde elimizi yıkarken lavaboya kömür karası akardı…
Lakin…
Ucuz kömür yakmak varken, pahalı doğalgazı kim yakacak?
Aslında bu bir ironi…
Halkın geliri yeterli değil…
Eti ne budu ne hesabı…
Zonguldak kömür ocaklarında çalışmak için onlarca yıldır memleketlerinden kalkıp göç eyleyen; Avşar illeri misali insanlar ekmek kavgası vermekteler…
Evi olmayanların kira verdiklerini de düşünürsek aldıkları ücret yetmediği için ister istemez “borç”lanma yolunu çıkar yol olarak benimsemişlerdir…
Kömür işvereni açıklamadı mı?
“Maaşında borcu nedeniyle haciz olanlar bir yıl içerisinde borcunu kapatmazsa işten atılacaklar” diye…
Sormadan edemiyor insan…
“İşçi acaba boşuna mı borçlanıyor?”

4 yorum:

  1. Yazınızda anlattığınız olaylar tekrar gözümde canlandı. Tedbirsiz, basiretsiz yöneticilerin mahalle ağzı ile konuşmaları insanı çok üzüyor ve geriyor...
    "Tok açın halinden anlamazmış" Hocam...
    Her olayda önlem alınacak, yaralar sarılacak vadi verilir. Zaman geçince her şey süt liman olur. Hiç bir şey olmamış gibi hayata devam ederiz. Ne hesabı sorulur, ne takibi yapılır.
    Emeğinize kaleminize sağlık..
    ailenizle birlikte gönlünüzce bir hafta sonu diliyorum..Saygılar.
    (Bu arada film sonuçlarınız nasıl?)
    İyi geceler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hanife Hanım;
      Memleketin yöneticileri, yetkilileri, karar vericileri...
      Başında bulundukları işletmenin...
      Verimli olması için çalıştırdığı işçinin...
      Sağlığı...
      Ücreti...
      İşi kusursuz yapması için eğitilmesi...
      İş güvenliği...
      konularında...
      Olması gerekeni zamanında ve aksatmadan yapmalıdır...
      İşçi de insandır...
      Onunda sorumlu olduğu bir ailesi vardır...
      Hiç bir ölüm erken ölüm değildir...
      Ölümün yüzü soğuktur...
      Yerin metrelerce altında kömür karasına bulanarak çalışan bu insanların yaşamları değerlidir...
      Hiç bir ölüm birilerinin dediği gibi "güzel ölüm" değildir...
      Hiç bir işyerinde meydana gelen kaza "kader" değildir..
      Size de ailenizle birlikte iyi bir hafta sonu diliyorum.
      Saygılar.

      Sil
  2. Bu sorunu cok guzel dile getirmissiniz. Bakis aciniza katiliyorum. Tesekkurler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Şule Hanım...
      Sayfanızı inceledim...
      Faydalanılacak çok güzel paylaşımlar yapmışsınız...

      Sil