Tarih 17 Mayıs 2010. Zonguldak’taki
Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğüne ait maden ocağında
meydana gelen Grizu patlamasında 540 metre derinlikte mahsur kalan işçilerden
kurtulan olmamıştı.
Toplamda 30 işçi hayatını kaybetmiş,
bunlardan ikisinin cesedine patlamanın üzerinden sekiz ay geçtikten sonra
ulaşılabilmişti.
Tüm dünyada kömür ocaklarında metan
gazı sıkışması nedeniyle zaman zaman bu tür patlamalar yaşanmakta, işçiler
hayatını kaybetmektedir. Lakin gaz sıkışmasının önüne geçilmesi ve gereken iş
güvenliğinin alınması patlamaların yaşanmasını da engelleyecektir kuşkusuz.
Gerekli önlemlerin alınması için
harcanması gereken 1 milyon 209 bin dolar göçükte kalan iki işçinin cesedinin
çıkarılması için Çin’den “Sino Steel Indütr Trade (SSIT) Corporation”
firmasına verilmiş; Çinli ekip kazanın yaşanmasından sekiz ay sonra
cesetlere ulaşabilmişti.
Kaza sonrası Başbakan “ Bu
işe giriyorsan bu işin kaderi budur, sonunda öleceksin”demişti.
Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer de yaptığı açıklamada “İlk 19 madencimizin bedeninde herhangi bir
yanık yoktu, güzel öldüler” demiş ve kamuoyunun tepkisini çekmişti.
Kaza ve kader…
Bu iki mistik düşünceyle yaşananları
tevekkülle karşılamamızı isteyenler, ateşin düştüğü yeri yaktığını
bilenlerdir.
Aradan geçen zamanda iş yerinde
kazaların yaşanmaması için gerekli önlemler alınmıştır diye düşünülürken…
8 Ocak 2013 tarihinde…
(TTK) ya ait, taşerondan kiralanan
işçilerin çalıştığı Zonguldak Karadon işletmesinde meydana gelen metan gazı
(Grizu) patlaması sonucu 650 metre derinlikte 15 işçiden 8’i yaşamını
kaybediyordu…
Denetim raporlarının “vahim
bir olay olmaması tesadüf” saptamasına rağmen bu ikinci kaza yaşanıyordu...
Geride gözü yaşlı ana, baba, kardeş, eş
ve çocuklarını bırakarak…
İşçilerden birisinin oğlu olan küçük
Doğukan’ın, kaza haberini alır almaz koştuğu ocağın girişinde babasının durumunu
öğrenmek için nasıl feryat ettiğini; daha sonra babasının kurtulanlar arasında
olduğunu gördüğünde döktüğü sevinç gözyaşlarını ekranlarda hepimiz gözlerimiz yaşlı izledik.
Uzun Mehmet’in memleketinde halen
yüzyıl öncesi kara dumanlar yükseliyorsa…
Birazda suç bizlerde değil mi?
Yeterli önlemi almayan bizlerde…
Eğitim, deneyimli eleman
çalıştırma, gerekli güvenliği alma çok mu zor?
Geçen yıllardan birinde Şili’de meydana
gelen maden kazasında metrelerce yer altında mahsur kalan işçilerin açılan
sondaj kuyusu vasıtasıyla kurtarıldıklarını hep birlikte tüm dünya nefeslerini
tutarak izlemedi mi?
Dünyanın en ücra köşelerinde bile
böylesine iş kazalarını en aza indirmenin çabaları sürerken, çözüm yolları
bulunurken karaelmas diyarı diye adlandırdığımız bu ocaklarda sıklıkla
yaşanan facialar insanın yüreğini burkuyor.
Evlerde iş yerlerinde hava kirliliğini
önleyen “Doğalgaz” ısınmada kullanılırken…
Karaelmas diyarı olarak bilinen yörede
ve Zonguldak’ta halen kömür ile ısınma söz konusudur…
Oysaki kömür yakıldığında havaya
saldığı duman ve partiküllerle “hava kirliliği” ne sebep
olmaktadır.
Solunum yoluyla alınan kirli havanın
insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi bilinmektedir.
Yıllar önce Ankara’da yaşarken soğuk
havalarda yakılan kömürlerin çıkardığı duman ve is nedeniyle göz gözü görmez olurdu
akşamları…
Akşam eve geldiğimizde elimizi yıkarken
lavaboya kömür karası akardı…
Lakin…
Ucuz kömür yakmak varken, pahalı
doğalgazı kim yakacak?
Aslında bu bir ironi…
Halkın geliri yeterli değil…
Eti ne budu ne hesabı…
Zonguldak kömür ocaklarında çalışmak
için onlarca yıldır memleketlerinden kalkıp göç eyleyen; Avşar illeri misali
insanlar ekmek kavgası vermekteler…
Evi olmayanların kira verdiklerini de
düşünürsek aldıkları ücret yetmediği için ister istemez “borç”lanma yolunu çıkar
yol olarak benimsemişlerdir…
Kömür işvereni açıklamadı mı?
“Maaşında borcu nedeniyle haciz olanlar
bir yıl içerisinde borcunu kapatmazsa işten atılacaklar” diye…
Sormadan edemiyor insan…
“İşçi acaba boşuna mı borçlanıyor?”
Yazınızda anlattığınız olaylar tekrar gözümde canlandı. Tedbirsiz, basiretsiz yöneticilerin mahalle ağzı ile konuşmaları insanı çok üzüyor ve geriyor...
YanıtlaSil"Tok açın halinden anlamazmış" Hocam...
Her olayda önlem alınacak, yaralar sarılacak vadi verilir. Zaman geçince her şey süt liman olur. Hiç bir şey olmamış gibi hayata devam ederiz. Ne hesabı sorulur, ne takibi yapılır.
Emeğinize kaleminize sağlık..
ailenizle birlikte gönlünüzce bir hafta sonu diliyorum..Saygılar.
(Bu arada film sonuçlarınız nasıl?)
İyi geceler..
Hanife Hanım;
SilMemleketin yöneticileri, yetkilileri, karar vericileri...
Başında bulundukları işletmenin...
Verimli olması için çalıştırdığı işçinin...
Sağlığı...
Ücreti...
İşi kusursuz yapması için eğitilmesi...
İş güvenliği...
konularında...
Olması gerekeni zamanında ve aksatmadan yapmalıdır...
İşçi de insandır...
Onunda sorumlu olduğu bir ailesi vardır...
Hiç bir ölüm erken ölüm değildir...
Ölümün yüzü soğuktur...
Yerin metrelerce altında kömür karasına bulanarak çalışan bu insanların yaşamları değerlidir...
Hiç bir ölüm birilerinin dediği gibi "güzel ölüm" değildir...
Hiç bir işyerinde meydana gelen kaza "kader" değildir..
Size de ailenizle birlikte iyi bir hafta sonu diliyorum.
Saygılar.
Bu sorunu cok guzel dile getirmissiniz. Bakis aciniza katiliyorum. Tesekkurler.
YanıtlaSilTeşekkürler Şule Hanım...
SilSayfanızı inceledim...
Faydalanılacak çok güzel paylaşımlar yapmışsınız...