Hanife Hanım “yaren” adlı bloğunda
yazıyor:
“Babam dedi. Sanırım artık gelmez!
Yıl 1915 Osmanlının birçok cephede
savaştığı, her türden levazımın gerekli olduğu gibi her şeyden önce de
savaşacak asker lazımdı. Büyük kayıpların verildiği, gidenlerin geri gelmediği,
çoğunun akıbetinin bilinmediği günler… İnsanımız istasyonlarda sabahlıyor… Ümitle
beklenen kara trenler kara haber getiriyor çoğu zaman. Anaların, bacıların,
eşlerin gözleri ağlamaktan fersiz düşmüş, çaresiz bekleyişi… Bekledikleri bir
defa ölmüş ama o her kara tren gelişinde bir defa daha ölen kadınlarımız.
Yorgun, bitkin ve başı eğik, kara tren acı bir çığlık atarak uzaklaşıyor.
İnadına yaşatılmaya çalışılan ümitleri, o korkunç bekleyişleri bir ağıta
dönüşüyor:
Kara tren karayılan gelmez olaydın,
Gül yârimi elimden almaz olaydın…”
Acı, lakin gerçek...
İç burkucu, dram yüklü...
Tarihimiz geçmişte askere gidip de
gelmeyenlerin geride bıraktıklarının acılarıyla kaplı.
Sarıkamış dramı misal...
1914 yılı Aralık ayı...
Zemherinin en koyusu…
Tilki’nin “bakır döktüğü” aylar…
Asker aç...
Asker sefil...
Asker çıplak...
Asker yazlık kıyafetiyle Arabistan
Çöllerinden Sarıkamış'a getirilmiş...
Ordu komutanları Alman...
Başkomutan Enver Paşa...
Alman hayranı...
Mehmetçik ölmüş...
Ne gam...
Ne keder...
Ne önlem...
Düşman güçlü...
Ölümüne itaatin resmi çizilmekte
Köprüköy’de, Barduz’da, Sarıkamış’ta, Allahuekber dağlarının amansız
yamaçlarında…
Mevsim zemheri, bir soğuk savaştır
yaşanan...
Tipinin en çetini...
Tifüsün en zalimi...
Çaresizliğin en koyusu...
Soğuktan da beter çaresizlikten üşüyen
asker...
Üniforma denkleştirip giyebilenlerle
yazlık kıyafetliler yan yana…
Taş binanın kuytusuna sığınmış
bekleşmekte…
Seferberlik var demişler…
Anadolunun yağız delikanlısı…
Vatan söz konusu olunca…
Düşünmeden yurtlarından, yerlerinden
yola çıkmış ve kendilerini taş binanın avlusunda bulmuşlar…
İçerisi tıka basa dolu…
Geniş avlunun kemerli kapısından ığıl
ığıl gençler akıyor…
Sonrası…
Sonrası tam bir dram…
Komutanların yaptığı hatalar...
İstanbul'dan ya da Erzurum'dan kış
şartlarında uzaktan savaş idare etmeler...
Hatalar zinciridir...
Kapatır yolları...
Allahuekbere bağlar...
On binlerce canı...
Dağ amansız...
Geride kalanlar...
Asker yolu gözleyenler...
Demezler mi?
"Kara Tren karayılan gelmez
olaydın,
Gül yârimi elimden almaz olaydın..."
Hocam tarihimizin çok acı olaylarından biri:((televizyonda Allahuekber dağlarına tırmanan orada şehit düşmüş /düşmemiş insanları yadedenler,torunlarını gördüm kışlık giysilerle..ve yazdığınız gibi yazlık giysilerle nasıl o soğukta..........ne yazsam:(((mekanları cennet olsun...Yaren'ciğim de güzel yazmış...şimdi de Enver paşaya benzeyenler var, Alman hayranlığının yerini ABD hayranlığı almış...ki siz de biliyorsunuz...
YanıtlaSilMüjde Hanım;
SilTarihin sayfaları aralandığında iki komutan profili ile karşılaşıyoruz.
Birincisi: "Hattı müdafa yok sathı müdafa vardır. O satıh tüm vatandır." diyen ve işgal edilmekte olan vatan topraklarını düşman işgalinden çekip alan MUstafa Kemal;
İkincisi. Bir hayal uğruna Ortaasya Türklerini ayaklandırmak için gittiği Türkistan'da Bolşeviklere karşı yaptığı bir çatışma sırasında hayatını kaybeden Enver Paşa.
Birincisi gerçekçi.
İkincisi hayalperest.
Sarıkamışta toprağa düşen...
Geride ağıtlara konu olan askerlerimizin ölümüne ...
Hem de düşmana..
Tek kurşun atma olanağı bulamadan...
Karakış canavarına kurban olanların sebebi Enver Paşa.
Sarıkamış harekâtı yapıldığı yıllarda...
Basına konan sansür nedeniyle ...
Yıllarca halktan gizlenmiştir...
Sarıkamış'ta şehit olan 90.000 askerimiz ve bu vatan için canını feda eden tüm şehitlerimizin ruhu şad, mekanları cennet olsun.
YanıtlaSilGerçekten yürek burkan acı hikayeler...Müjdeciğim "tarih tekerrürden ibaret" derler. Yaşananlar aynı değişen yer, zaman ve kişiler. Biz inancımızda ve umudumuzda sabit olmalı ki, gerektiğinde mücadele edebilelim. Allah o günleri bir daha yaşatmasın bu millete..
Hüseyin Hocam, paylaşımımı sayfanızda da paylaşmanız beni mutlu etti. Çok teşekkür ediyorum. Umarım paylaşımınızı çok fazla kişi okuma fırsatı bulur.
selam ve saygılarımla.
Teşekkür ediyorum Hanife Hanım.
SilAslında bu kısa yazı sizin yazdığının
"Kara tren ve hikayesi"nin bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Bu bağlamda ben size teşekkür ediyorum.
Ha okunur mu...
Milliyet bloğda da yayınladım...
Bloğcu. com dada
Burada da.
Okunduğu kadarıyla...
Bu arada:
Atların batıp çıkan uzun bacakları karları savuruyordu. Gecenin esmerliği, kar beyazlığıyla boğuşuyorken, iki asker, dağların efendisi olan kar ve tipi arasında bulmaya çalıştıkları patikada uzaklaştılar.
Soğuktan çatlamış, kanayan dudaklarıyla birinin ağzından şu cümle dökülüyordu.
"Biz nerede yanlış yaptık?"
Sözü söyleyen bir yüzbaşıydı....
Selam ve saygılar.
Tarihimizin acı gerçeklerinden.O zamanın şartlarında hertürlü olumsuzlukları göze alan kahraman Mehmetçikler.Şimdi ise hiçbir şeyle mutlu olamayan Türk Gençliği.O zamanlar eksi bilmem kaç derecede ayağında çarığı olmayan Mehmetçik.Şimdi ise marka düşkünü gençlik.Yiyecek yemeği olmamasına rağmen isyan etmeyen,vatanı için ölen Mehmetçik.Şimdi ise birbirinin yüzüne pasta atan ve bununla mutlu olan gençlik.İsrafın son hadddesinde olan züppeler.Nereden nereye.Ama ümitliyim,herkes böyle değil tabi.Sözüm meclisten dışarı..Güzel yazı hocam teşekkürler,paylaştığınız için..
YanıtlaSilHaklısın Kitap Cumhuriyetim.
SilSarıkamış harekâtı ile ilgili
bir şiiri paylaşmak istiyorum.
Yazarı belli değil.
"Mataramda su yok, torbamda azık,
Elbisemiz yırtık, içimiz ezik,
Yol verin dağlarım, yol verin bize,
Çarıkları ıslak askere yazık !
Yatağım karlar oldu, tüfeğim yastık,
Gözlerim yaş doldu, yollara baktık,
Yol verin dağlarım, yol verin bize,
İstanbul, Erzurum, Oltu'yu aştık."