27 Ocak 2013 Pazar

ŞAŞIRTICI YAŞAMLAR!


Hangi düşünce bir başkasının canını yakmayı maruz gösterebilir? Hangi düşünce ve duygu başkasına eziyet etmekten haz duyabilir? Bir canı almak bu kadar kolay, bu kadar sıradan olmamalı. Varsa bir suç ortaya çıkarılmalı, teşhir edilmeli, lakin yok etmek niye? Başkasına evlat acısı yaşatan birinin evlat acısı ve sevgisinin ne olduğunu bildiğini, vicdanında sorguladığını düşünmek mümkün değildir. Bu insanların vicdanları sisle, pusla kaplanmıştır. Bunun başka bir açıklaması olabilir mi?
Oğlu Burhan’ı düşündü bir an. Huzuru seven biriydi. Toprağa bağlıydı. Hayvanları çok severdi. Bir tek ağaç dalının kırılmasını istemezdi. Sade ve güven dolu bir hayatı düşlüyordu. Geçmişini, köklerini seviyordu. Dedelerimiz, atalarımız nasıl ki topraktan rızkını çıkarmışlarsa bizlerde başarmalıyız diyordu. Ne yazık ki artık o bunları hiçbir zaman yapamayacaktı. Hoyrat ellerce dalından koparılmıştı.
Toplumdan ötelenmiş, toplumun dışına sürüklenmiş, toplumsal yaşama ayak uyduramayan, yalnızlığı ve şiddeti benimsemiş; en kötü, en vahşi, en çıplak, en bilinen yalnızlığa kendini mahkûm etmiş; bilinmeyene ruhunu teslim etmiş, geçmişine ve çevresine yabancılaşmış, sorumsuzluğa alışmış, gerçek hayatın ne olduğunun bilincinde olmayan; ölümden kaçarken ölümü arayan, sevgiden ve insanlıktan yoksun zavallı zihniyet onu çekip almıştı.
Her insan kendi seçtiği yaşamı sürdürür. Neyi amaçlarsa ona yürür. Başka bir yöne yürümez. Amaçlamadığı şeyle uğraşmaz. Yaşamın ölçüsü, sahibinin hedefiyle ne derece bağdaştığıdır. Kuşkusuz insanı insan yapan kavramlardan biri; kendisine sunulanı, yapması gerekeni, davranışlarını sorgulamasıdır. Kendi varlığını devam ettirme arzusu taşırken, başkalarının da varlığını devam ettirme isteğine saygı duymalıdır.
Var olanı yok etmek, değiştirmek belli bir bedeli gerektirir. Yok etmek yerine, daha iyi, daha üretici, daha adil, daha yaşanılası bir ortam yaratmak akıllı insanın yapacağı davranıştır.
Oğlunun yaşamını gasp eden Süloların Hasan; yaşamda bir amacı olmayan, zayıf karekterli, beceriksiz ve çaresiz bir zavallıydı. Sarı saçlı, sarı bıyıklıydı. Yaşı ilerlemesine rağmen evlenememiş; daha sonraları aile büyüklerinin kararıyla, kendisi gibi bir türlü evlenip yuva kuramayan amcasının dik başlı, kişiliği zayıf kızıyla evlendirilmişti.
Annesi gibi değildi. Babasına benzerdi. Derler ki babası zamanında sahip olduğu geniş arazilerin bir kısmını bir tek yumurtaya satmıştı. Araziler babasından ona, babasına da onun babasından miras kalmıştı. Bir tür ağalık peşindeydiler. Kendilerini her daim kasabalıdan üstün görürlerdi. Böyle ipe sapa gelmez bir zihniyetleri vardı. Lakin çalışmak, üretmek onlara göre değildi. O derece beceriksiz, tembel ve lakayt biriydi ki evde ne bir tavuk ne de koyun keçi türü hayvan beslerdi. Eşi de kendisi gibiydi. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştu. Çok sonraları çocukları koyun, keçi beslemeye başlamışlardı.
Kim bilir belki de onların bu davranışlarını yadırgayan, tavır alan kasabalının ilgisizliği onları bu derece zavallı, bu derece çaresiz yapmıştı. İlgisizlik ve sevgisizlik sarmalında yetişen çocukları da sonuçta doğru düşünemeyen, toplumla iç içe yaşayamayan, kıyıda köşede kalıp kendi içlerinde toplumdan uzak zaman geçiren birer insan olup çıkmışlardı.
Bir zamanlar bir tek yumurtaya sahip oldukları tarlaların bir kısmını satmaya razı olan bu zihniyet; gün gelmiş o tarlaları tekrardan ele geçirmek; besleyemedikleri, yetiştiremedikleri hayvanları beslemek ve yetiştirmek amacıyla her şeyi yapmaya; gerekirse bu uğurda adam öldürmeye kadar işi götürebilecek birer caniye dönüşmüşlerdi.



14 yorum:

  1. Etkileyici bir hikaye de gerçek mi kurgu mu emin olamadım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonradan aklıma geldi,okumadıysanız Erich fromm`un " sevginin ve şiddetin kaynağı" isimli kitabını öneririm.

      Sil
    2. Olaylar ne yazık ki gerçek asyayazar...

      Sil
  2. Önerdiğiniz kitabı not ettim. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Gercek bir hikaye olduguna uzuldum ama inanmadim diyemem. Hayat icerisinde cok duyulan ve goruluyor malesef.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şule Hanım; hayatta insanların başına neler gelmiyor, insanlar neler yaşamıyor ki? Hemen her gün bunlardan çevremizde olanları ya da basına yansıyanları hep birlikte görüyoruz ne yazık ki üzülerek. Yorum için teşekkürler. O güzel yemek tariflerin içinde tabii.

      Sil
  4. Cehalet ve sonucunda oluşan kontrolsüz hırs insanın insanlığın en büyük düşmanı... Ayrıca bu kimselerin toplumdan dışlanması, önemsenmemesi, Vicdanını, merhametini yitirmesine,suç işlemesine neden olmuş diye düşünüyorum. Yazınızdan anladığım kadarıyla. Toplumumuzda işlenen haksız cinayetlerin sebebi de cehalet, güvensizlik, dışlanma duygusu değil mi?
    Yazınızı üzülerek okudum...Emeğinize sağlık.
    saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cehalet her musibetin başlangıcıdır.
      Akıl ve mantık "cehalet" okyanusunun en büyük düşmanıdır.
      Ne ki,
      Cehalet okyanusu
      Akıl ve mantığın önüne geçmekte...
      Hoyratça kopardığı ipi sallaya sallaya dolaşmakta.
      Bir kişinin dışlanmasının çok çeşitli nedenleri vardır.
      Durup dururken kişiler dışlanmaz.
      Kin, haset, çekememezlik, cehalet, saygısızlık, üç kağıt, yalan, adam kayırma, rant avcılığı, haksızlık...vs. dışlanmanın nedenleridir.
      Lakin bu "dışlanma" uzun vadede şahısları suça teşvik etme gibi bir durum oluşturabilmektedir.
      Yorum ve katkı için teşekkür ediyorum.
      Sizinde okuyan, düşünen gözlerinize ve yüreğinize sağlık.

      Sil
  5. Çok üzücü bir yaşanmışlık Hüseyin bey. Keşke insan hırsları kontrollü be başkasına zarar vermez boyutlarda olabilse.

    Not: sürü resimleri hele o emen oğlak resmine bayıldım. İzniniz olursa onu almak isterim. Şahane bir foto çünkü..
    Saygılar iyi akşamlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet üzücü bir hikaye bu VuslaT kardeşim.
      Keşke yaşam ortamında kimse kimseye zarar vermese.
      Elbette alabilirsiniz.
      Bilakis memnun olurum.
      Saygılar.

      Sil
  6. Hocam Hanife'nin yorumuna katılıyorum. Dışlanmışlık insanı suça itebiliyor, ama sizin sözünüze de katılıyorum, durup dururken kimse dışlanmaz elbet. Cehalet gerçekten büyük musibet ve ne yazık ki artık akıl ve mantık onun önüne geçer oldu.
    Çok üzücü bir hikaye, gerçek oluşu daha bir üzücü.
    Saygılarımla hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum için çok teşekkür ediyorum.
      Hayat acılarla doludur.
      Acıyı azaltmanın
      Eğitimle azaltılacağı gerçeğine inanıyorum.
      Bilinçli ve eğitimli bir toplum.

      Sil
  7. Aldım teşekkür ederim. Hatıralarda kullanacağım. Saygılar..

    YanıtlaSil