7 Şubat 2013 Perşembe

ALÇAKLAR YÜKSEKLERİ GÖREMEZLER


Atatürk ve Kurtdereli Mehmet Pehlivan..

Mustafa Kemal Atatürk, 1931’de Ankara’da, yurt dışında Türkiye'yi iyi temsil ettiğini duyduğu Kurtdereli’yle tanışıyor ve o günün gece yarısı kendisine bir mektup yazıyor.



Mektubunda:


„Seni, cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını, şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: ‚Ben her güreşte arkamda Türk Milleti’nin bulunduğunu ve milletin şerefini düşünürüm.‘Bu dediğini, en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın. “Çoluk çocuğun için sana ufak bir armağan gönderiyorum. O, bu mektubumla beraberdir. Pehlivan ömrünün tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim.” diyor.


Gece yarısı bu mektubu, Salih Bozok’u görevlendirerek Zafer Oteli’nde kalmakta olan Kurtdereli’ye yolluyor. Mektubun içinde de 1000 Liralık bir İş Bankası çeki koyuyor; çekin üzerini de imzalayarak ve “Kurtdereli Mehmet Pehlivan’a 1000 T. Lira veriniz.


Bu para, Aralık ayı aylığımdan faiziyle kesilecektir.” diye yazarak. Kurtdereli, kısa bir süre sonra, bankaya gidip çeki veriyor, 1000 Liralık ödül kendisine ödeniyor. Ama Kurtdereli bankadan gitmiyor. Niçin beklediğini soruyorlar; “Çeki vermenizi bekliyorum” diyor. “ Parayı aldın, çek bizde kalacak. Bu işlerin usulü böyledir.” diyor banka müdürü. Kurtdereli ise “O halde alın bu 1000 lirayı, benim çekimi geri verin” diyor; Şaşıran banka müdürü: “Neden?” diye sorunca Kurtdereli: “Orada Mustafa Kemal’in resmi ve altında da imzası vardır.” diyor. Atatürk’ün kendi maaşından keserek uygun gördüğü ödülü, Atatürk’ün el yazısı ve imzası bulunan o çeki ömür boyu saklayabilmek için, reddediyor...



Kurtdereli, bir demecinde bu olayı şöyle yorumluyor: “Sultan II. Abdülhamit’in saltanat döneminde Avrupa’ya gitmek için vapura bindiğim zaman, saray’dan bir mabeyinci gelip dedi ki: “Zat-ı Şahane’nin selamları var, Avrupa’da güreşirken benim taç ve tahtımın şerefini koruyarak güreş yapsın, buyurdular.” Ben de kendisine dedim ki: “Zat-ı Şahane’nin taç ve tahtının olduğu kadar, benim sırtımın da şerefi vardır!” Mabeyinci bir şey demeden gitti. Kendisine söylediğimi aynen padişaha söylemiş olacak ki, Avrupa’dan dönen pehlivanlara hediyeler ihsan verilmek âdet olduğu halde, dönüşümde bana hiçbir şey verilmedi, fakat şu feleğin işine akıl sır erer mi? Bana dünyanın en büyük adamı, işte ömrümün son mükâfatını verdi...“




Bir taraftan Kurtdereli gibi bir ASLAN’ın, ATATÜRK’e olan içtenlikli ve derin saygısına, mert ve yiğit tavrına bakıyorum ve ATATÜRK’ün „Türk Milletinin karakteri yüksektir, Türk Milleti Çalışkandır, Türk Milleti zekidir“ gibi soylu sözlerini anımsıyorum...

Diğer taraftan ise Çağdaş Türkiye’yi adım adım çağ dışına itmek ve parçalamak için, s ı r t l a n l a r ı n, ATATÜRK’e, devrimlerine, ilkelerine ve eserlerine soysuzca saldırışlarına bakıyorum da, aklıma şu geliyor: ALÇAKLAR YÜKSEKLERİ GÖREMEZLER...




Dursun ATILGAN

Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu

Genel Başkanı

2 yorum:

  1. Ulu onder Ataturk! demekden baska soz bulamiyorum. Kiymetinin bilinmemesi cok aci.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Şule Hanım. Ne yazık ki kıymetini bilmeyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

      Sil