6 Mart 2013 Çarşamba

KÖRLEŞMENİN BÖYLESİ



Anadolu coğrafyasının bilgeliğinin farkında olmayanlar, her şeyi kendi çıkarları çerçevesinde ele Alıp değerlendirmenin aymazlığı içerisindeler. Her şeyin üzerinden buldozer gibi geçenler, bu kadim topraklara ihanet ediyorlar.
Her sabah; evet her sabah ve ne yazık ki yıllardan beri oynanmakta olan kirli bir oyunun içinde güne başlıyoruz.
Cehalet ve ihanetin, yıkım ve kuşkunun; korku ve yalanın yeşermekte olduğunu görüyoruz.
Oysaki bu görkemli coğrafyada yüz yıllarca bir arada sorunsuzca yaşamış insanların evlatlarıyız. Bunu unutmuş olabilir miyiz?
Kendini Kürt olarak lanse eden bir aymazın yazdıkları; Anadolu coğrafyasında emperyalizme hak ettiği darbeyi vuran bu milletin bağrından çıkan Mustafa Kemal’e ihanetin hangi boyutlarda olduğunu göstermesi bakımından düşündürücüdür.
Atatürk ilkelerinin çağdaş yaşamımızda ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan bu ve benzeri aymazlar, o ilkeleri içlerine bir türlü sindirememekte; Şeyh Sait, Seyyid Rıza ve benzeri işbirlikçilerin takipçiliğini yapmaktan zevk almaktalar.
Kendisini Kürt aydını olarak lanse eden bu aymaz [Ülkemiz artık postalcı ve takunyacı Kemalist sistemle yönetilemez. Evrensel insan hakları ve hukuk kurallarının işlenmediği bir yönetim biçiminin adı cumhuriyet olması hiçbir şeyi değiştirmez. İnsanlara zorla şapka giydirmeyi inkılâpçılık diye sunulması da bir aldatmacadan ibarettir.]
Bu kendini bilmez aymaz Cumhuriyet yönetimini beğenmemekte “postalcı ve takunyacı Kemalist sistem” söylemi ile bilinçli olarak kitleleri kandırmanın yolunu kendince çıkar yol olarak görmektedir. İnsanlara zorla şapka giydirmeyi inkılâpçılık diye sunulması da bir aldatmacadan ibarettir” söylemi ile de tarihi gerçekleri çarpıtmanın peşindedir.
Toplum bunları tanımaktadır. Bunların amaçlarını bilmektedir. Cehalet ve aymazlığın boyutları;  gelinen noktada kendini aydın olarak görme heves ve arzusu ile yanıp tutuşan, lakin tarihi gerçekleri anlatan, yazıp çizen, yerli ve yabancı kaynakları araştırma ve okuma gereğini duymayan, sadece ve sadece kulaktan dolma yalan ve dolanlarla insanları kandırmanın peşinde olanları anlamamızı sağlamaktadır.
Utanmadan ve sıkılmadan bu cümleleri yazan beğenmediği Cumhuriyet yönetiminde geçimini sağlamak için bağlanmış olan emekli aylığını almakta; akabinde ise kinini kusmaktan geri durmamaktadır.

Aymazlığını bir adım daha ileriye taşımakta beis görmeyen sözde aydın bakınız devamla neler yazıyor [Kemalizm’in laiklik anlayışı da sahtedir. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle tek din, tek mezhep inancına dayalı bir sistemin laik olması mümkün değildir… Sahte bir laiklikle yıllardır halklar aldatılmaktadır]
Şimdi bunun neresinden başlamalı, ele almalı insan şaşırıyor. Bizim sözde aydın “tek din, tek mezhep inancına dayalı bir sistemin laik olması mümkün değildir” deyip kararını veriyor ve noktayı da koyuyor. Demek ki neymiş bizim aydına göre “tek din ve tek mezhep” ile laiklik olmazmış. Ya ne olacakmış? Anlaşılan o ki birden fazla din ve mezhep olacakmış ki gerçek laiklik olsun. Yoksa sahtedir(!). Bu sahte laiklikle de yıllardır halklar aldatılmaktadır (!)…
Oysaki laiklik nedir? Din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır. Atatürk’ün laiklik anlayışı bu kadar açık ve nettir. Sözde aydınımıza sormak gerek; laiklikle yönetilen ve laikliği benimsemiş kimi Avrupa ülkelerinde kabul edilmiş kaç din vardır? Yani laikliği benimsemiş ülkelerde illa ki birden fazla dinin mi olması gerekiyor? Birden fazla din olmazsa o ülkede laiklik sahte midir?
Eğer Atatürk’ün getirdiği laiklik sahte(!) ise gerçeği nasıldır? Yazısını satır satır okudum ama sahte dediği laikliğin yerine gerçeğini (!) yazmadığını gördüm. Demek ki gerçeğini(!) kendisi de bilmiyor sözde aydınımız.
Hızını alamayan sözde aydınımız milliyetçiliğe de daha doğrusu “Atatürk Milliyetçiliği”ne de kızmaktadır. “Zaten ‘ Atatürk Milliyetçiliği’ de uydurulmuş bir kavramdır” söylemi ile bunu açıklığa kavuşturmakta lakin nasıl sahte olduğunu açıklamamaktadır.
Bu ve benzeri sözde aydınlar ne yazdıklarının farkında olmadıkları gibi Atatürk’ü ve fikirlerini de anlamaktan uzaktırlar. Bu aymazların Atatürk’ü anlamasını beklemekte yanılgı olur.
Milliyetçiliğe karşı olan bu aymazlara Kurtuluş Savaşımız sırasında Türkiye’ye gelen Amerikalı kadın gazeteci Clair Price’nin “Türkiye’nin Yeniden Doğuşu” adlı kitabında yazdıklarıyla cevap verelim.
“… Eski yasa tanımaz Batı emperyalizminin yerine yeni yasalara saygılı bir Doğu rejiminin geçmesini öneren milliyetçilik, bugünkü Türkiye’nin itici gücüdür ve Türkiye, bu sayede dünyanın kilit öneme sahip ülkelerinden biri olmuştur. Milliyetçilik, bugün Türkiye’yi kaynaştırıp birleştirmekte ve bölmemektedir. Milliyetçiliğin haykırışı, güçlü ve sağlıklı bir düşünceyi dile getirmektedir.”

4 yorum:

  1. Hocam bu kendini Kürt aydını, yok akil adam diyenlerin yazdıklarını okumak için insan çok sabırlı olmalı valla tırnak içi yazılanları okudukça tepemin tası attı, isim vermemişsiniz hangi pislikse linç edesim geldi! ! ! Yediği kaba pislemeyi marifet sayanlardan bıktık yaa...Allah cezalarını versin alayının da kurtulalım...
    elinize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söylediklerine katılıyorum. Bunların ipe sapa gelmez yazılarını okumak için "sabır taşı "olması gerek. Lakin okumak, bunların niyet ve amaçlarını bilmek durumundayız. Müjde hanım kardeşim "Gomanweb.org" adlı siteye girdiğinde bu ve benzeri yazılanları okuyacaksın. Okurken sana "sabırlı olman"ı dilerim...
      Saygılar.

      Sil
  2. Yok, ben sabırlı olamıyorum.
    Bunların ağzından çıkanları duydukça şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleniyorum, sinirlerim tavan yapıyor. Biraz dinleyeyim, okuyayım bakalım ne diyorlar dediğimde kendimi tanıyamıyorum. Oğlum bile öğrendi artık, Anne tam sırası, işte buna küfür edilir diyor. Kusura bakmayın, vallahi küfür ediyorum, dayanamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sabırlı olmak lazım. Onların istediği de zaten sinirlenmemiz, kızmamız, hata yapmamız değil mi? Okudukça ürperiyor insan bunların yazdıklarını... Küfür etmek çare değil ki...Çare olsa ben de içimden küfreder rahatlardım...Mücadele etmek lazım...Gerçekleri araştırmak ve yazmak lazım.
      Selam ve saygılar Nurten Hanım.

      Sil