11 Nisan 2013 Perşembe

GERİDE YIKIK DÖKÜK BİR ÜLKE BIRAKTILAR


Metropollere girişte ya da nüfusunun kalabalık olduğu yerleşim birimlerine girişte ilk göze çarpan kentin yoksulluğudur genelde. Gecekondular, derme çatma eğreti binalar, sokaklarında yalınayak koşuşturan çocuklar, küçük bakkal dükkânları, seyyar satıcılar. Demem o ki genelde kentler yoksulluklarıyla karşılar konuklarını.
Şehrin içine girdikçe yoksul görüntülerin, yerini zengin görüntülere bırakacağı düşünülür genelde. Bu varsayım doğrudur da.
Çoğu ülkelerde benzeri durumla karşılaşmak söz konusudur. Örneğin Ankara’mız Esenboğa yolu kentsel dönüşüm öncesi eğreti gecekondu binaları ile konuklarını karşılardı. Mamak tarafına yani şehrin doğu yakasına gidildiğinde on binlerce gecekondunun varlığı ile karşılaşılır. Köylerini terk eden, bir umutla kente gelenler çareyi gecekondu yapımında bulmuşlardır.
Bu ayki Atlas Dergisi’nde yayınlanan Mehmet Yaşin’in yazdığı “Şelale Yolunda” makalesini okuyunca; yazıya konu olan Zambiya’nın Livingstone kentinde yaşanan yoksulluğun kara Afrika’sında var olan yaşam şartlarının ne denli zorlu olduğunu göstermesi bakımından ilginç bir örnektir. Şehrin zenginlerinin yaşadığı yerler yok mudur elbette vardır. Ancak ülkenin en büyük, en eski, uzun yıllar başkent olmuş kentinde yoksulluk diz boyu.
Zambiya Afrika’nın güney bölümünde yer alan bir ülkedir. Uzun yıllar İngiltere’nin sömürgesi konumunda kalan ülke 1964 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlığını kazanması sonrasında ülke uzun yıllar yaşanan siyasi kaosa sahne olmuştur. Ünlü Victoria Şelalesinin üzerinde yer aldığı Zambezi nehri ülkeye adını vermiştir.
Bakınız Mehmet Yaşin Zambiya hakkında neler diyor. Kısaca bir göz atalım.
“Buraya adını veren İngiliz misyoner doktor David Livingstone, öylesine uzun ve heyecan veren bir öykünün kahramanı ki, hepsini bu sayfada anlatmak olanaksız. Kısaca anlatırsam; Livingstone, Orta Afrika’yı doğudan batıya geçen ilk beyaz adam. Amacı, bu kara kıtanın madenlerini bulmak, onları ülkesine taşımak ve tabii ki halkı Hıristiyanlaştırmaktı. Düşlerin hepsi gerçek oldu.; bakır ve pırlanta madenleri son noktasına kadar sömürüldü, halk onların dinine inandırıldı. Geride yıkık dökük bir ülke, yarım yamalak bir lisan ve yoksul bir halk bırakıp Zambiya’yı terk ettiler.”

Dikkatimi çeken “Geride yıkık dökük bir ülke, yarım yamalak bir lisan ve yoksul bir halk bırakıp Zambiya’yı terk ettiler” cümlesidir. Bu cümle emperyalist sömürgeci ülkelerin kendi ülkelerinin ekonomik ve kültürel çıkarı için yoksul ülke kaynaklarını ne denli acımasızca yağmaladığının kanıtıdır. İliğine kadar sömürdüğü ülkede işe yarar kaynak kalmadığın da, o ülkeyi terk etmekte ve halkı kaderleriyle baş başa bırakmakta, bir daha da geriye dönüp bakma gereğini duymamaktadır.
Bugün “Arap Baharı” söylemi ile Afrika’nın kuzeyinde yer alan Tunus, Mısır, Libya da; Yemen ve Suriye’de: dün Irak’ta ve halen Afganistan’da yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları şey Zambiya’dan farklı değildir.
Bir yandan halkları birbirine düşürmek için sinsice plan ve tuzakların içindeler, bir yandan da sorun yarattıkları ülkelere silah satmakta, kendi silah şirketlerinin palazlanmasını sağlamaktalar. Diğer yandan da yoksul ya da gelişmekte olan, kendi ayakları üzerinde durmanın savaşını veren ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarına el koymakta, enerji koridorlarını denetimleri altına almakta ya da çok uluslu şirketlerce işletilmesini sağlamaktalar.
Dün Zambiya’da yapılanların bilincinde olan ülkelerin emperyalist girişimlere karşı çıkmaları kan ve barutla yok edilmeye çalışılmaktadır.
Emperyalizm ve onun çarklarını döndüren kapitalizm yoksulu değil varsılı korumaktadır.

2 yorum:

  1. Hocam adı üstünde kapitalizm,tabi ki kapital sahibinden yana olacak.
    Ankara örneği beni de düşündürmüştü. Ankara`dan izmire ya da tam tersi çok uçak yolculuğu yaptım. Ankaradaki değişim benimde gözümden kaçmadı. Malum yurt dışından gelen yabancı diplomatlara ilk izlenim kötü olmasın diye sanırım. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doru dersin Asya Hanım...Kapitalizm sahibinin çıkarına çalışır. Yoksulu sömürerek yapar bunu. Bu bağlamda sömürülmemek için mücadele etmek lazım. Yorum için teşekkür eder saygılar sunarım.

      Sil