18 Nisan 2013 Perşembe

HOCAM VAR YA!


Çağdaş düşünceyi benimsemiş olan Mehmet amca hem söylemleri hem de davranışlarıyla çevresine örnek olan bir insandı. Yılların yıpratıcı etkisi yüzünde ve ellerinde derin çizgiler oluştursa de, düşüncelerinde yıpratıcı bir etki yaratmamış; aksine her geçen gün daha da olgunlaşmış; hayatın ve yaşamın önemini; yaşatmanın önemini; sevgi ve saygının önemini daha derinden anlamasına neden olmuştu.
Kardeşi Budakların Hasan’ın kahpe kurşunuyla öldürülen Burhan her daim Mehmet amcanın yakınında bulunmuş; o’nun verdiği öğütlerle ufkunu insanlığa dair düşüncelerini olgunlaştırmıştı.
Anasının geçen zamana rağmen yıllarca feryatlarının devam etmesi Recep’in yüreğini kanatan bir yara olmaya devam etmişti. Lakin ne yapsa ne etse giden kardeşini geri getiremeyeceğinin bilincindeydi.  
Boş zamanlarında kahvede bir araya gelir, hem okey oynar hem de sohbet eder çay içerlerdi. Kahveye gittiklerinde beni de çağırmayı unutmazlardı. Mehmet amca “hocam olmazsa oyunun da sohbetin de tadı olmuyor” der şakalaşırdı.
Yaz akşamlarında, yeşilliğin her tonunun görüldüğü kasabada akşamüzerleri, güneşin alacakaranlığa ışıklarını teslim ettiği zamanlarda kahvenin önündeki çınar ağacının kollarıyla gökyüzünde perde oluşturduğu geniş alanda yer alan masalarda oturulurdu genelde. Çınar ağacının ve akasya ağaçlarının taçları altında duran havanın dinginliği insanı rahatlatırdı.
Böylesi bir günde güneş ışınları, ağaç dalları üzerinde, gündüzün korlaşmışlığını serinliğe bırakmıştı. Sık dal aralıklarında süzülüp, taze çınar yapraklarıyla serinlemiş ışık demeti altında masalarda oturacak yer kalmamıştı.
Karanlığı aydınlatan fersiz lambaların ışığı altında kahveci Muzaffer’in tavşankanı çayları eşliğinde masanın etrafında toplananlar arasında Altay da vardı. Birkaç kasabalı da konuşmaları dinliyorlardı.
Mehmet amca içlerinde tek yabancı olan bana dönerek anlatmaya başlamıştı. “Hocam diye başlardı” genelde gülerek. “Eskiden bu kasaba, bu dağlar sürüyle koyuna, kuzuya ev sahipliği yapardı. Ufak tefek anlaşmazlıklar dışında kimse kimsenin işine karışmazdı. Herkes işinde gücündeydi. İmece usulü yardımlaşma çoktu. Tarlası olmayanlar ırgatlık yapar, ya da mevsimlik işçi olarak çapaya giderdi. Nereye gitsek hürmet görürdük. İnsan yerine konurduk. Şimdilerde öyle mi ya. Kaç senedir buradasın. İnsanlar birbirlerinden korkar oldu. Eskiden işi yarım kalana yardım eden bu insanlar devir değiştikçe bozuldular. Büyük küçük dinlemez oldular. Zengin fakir ayrımı iyice belirginleşti. Tarlası olmayana yaşam hakkı tanınmaz oldu. Varlıklı insanlar yoksulun yardımına koşmaz oldu. Dolayısıyla ne saygı kaldı ne de yardımlaşma. Bizde de artık takat kalmadı. Sözümüzü dinleyen yok eskisi gibi.”
Etrafta bulunanlardan Esat abi:
“Mehmet amca doğru söylüyor” diye destek verdi.
Çoban Ali elindeki çay bardağında bir yudum alarak söze karıştı:
“Doğru ya” dedi gözlerini kısarak “eskiden bu kadar hasmı olan var mıydı? Şimdi bu kasabada hasmı olmayan bir tek adam gösterebilir misiniz?”
“Var” dedi gülerek kahveci Muzaffer.
“Kim?”
“Hocam var ya” dedi.
Bu söz bile gerçeği tüm çıplaklığıyla açığa vuruyordu. Aslında herkes hemfikirdi bu konuda. Lakin hasımsız olan da yoktu.
Bir diğeri Recep’e dönerek:
“Bu kasaba dal gibi yiğit evlatlarını bir hiç uğruna kara toprağa veriyor.”
Recep başını öne eğdi. Tek kelime etmedi. Bu durumlarda edeceği her laf amacından saptırılıp kullanılabilirdi.
Mehmet amca kardeş” diye söze başladı. “İşte bizimde söylemek istediğimiz bu ya. Kimse kimseyi çekemez oldu. Yok yere sorunlar yaratıldı. Bir tek kuzu için insanlar öldürüldü. Bunların gereği var mıydı? Yoktu. İnsanlar bir anlık öfkelerine yenik düşmeseler bunlar olmayacaktı. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz.”

2 yorum:

  1. Her köyde birbirine düşman ailelerin, sülalelerin mutlaka olması ne tuhaf. Şehire göre kavga nedeni daha çok çünkü, ortak mekanların azlığı ya da hemen hemen yokluğu nedeniyle bence bu. Yol kavgası,su kavgası, mera kavgası, karı-kız meselesi. Saymakla bitmez. Köyde büyümedim ama çok gelen giden olurdu köylerden, bu hikayeleri duyarak büyüdüm. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Asya Hanım. Ne desek boş. Olanları değiştirmek için insan haklarına sahip çıkmak, başkalarınında yaşam hakkı olduğunu düşünmek lazım. Saygılar.

      Sil