19 Ekim 2013 Cumartesi

SOĞUK BİR KASIM SABAHINDA-7

Sobaların tamamını yakan Uğurlu üşüyen ellerini ovuşturarak yanımıza geldi. İşini yapmış olmanın rahatlığıyla "günaydın hocalar" dedi. Burada "öğretmen" yerine sıklıkla "hoca" şeklinde hitap ediliyordu.  Uğurlu'nun avurtları çökmüş, alnında çizgiler oluşmuştu. Meriç ve ben aynı anda  karşılık verdik.
"Günaydın".
Çekingen tavırlarımızdan rahatsızlığını "rahat olun" diyerek dile getirdi Uğurlu.
Eh ne de olsa yabancıydık. Okulda ilk günümüzdü. Heyacanın yanı sıra çekingenliğinde normal karşılanması gerekiyordu. Etrafımızda bulunanları henüz tanımıyorduk. Yağışlı ve soğuk havalar düşündürüyordu bizi yeri geldiğinde kahkahayı atsak, kendimizle "dalga" geçsek de.
Sobaların etrafı kalabalıklaşmaya başladı. Yeni gelen öğrenciler, arkadaşlarıyla sohbet eden bizleri ilgiyle izliyordu.
"Vay canına" dedim Meriç'e. "Öğretmenliğimizin ilk gününde 'fenomen' olduk haydi bakalım".
"Valla doğru dersin" diye karşılık verdi Meriç.
"Bak dedim. Konuşmalarına dikkat et. Öğrenci değilsin artık.". Sözümü bitirmeden "öğretmeniz ya ..." diye tamamladı gülerek.
Sabah ayazının ürpertisi geçmişti. Rahatlamıştık az da olsa. Yabancılık ve çaresizlik ne zor. Ne de olsa "yaban"sın ilk günlerde. Bu durumda insan bulunduğu yere alışana kadar epey bir zorluk çekiyor.
İlk okula kadar köyde büyümüştüm. Soğuk ve ayazla ilk karşılaşmam değildi bu. Anadolu bozkırında gecenin karanlığı içinde kükreyen kan dondurucu soğukları biliyordum. Zorlu kar fırtınalarında günlerce dışarı çıkamadığımızı hatırlıyorum.
Lakin kış şartlarına hazırlıklı bir evde yaşıyorduk. Tezek ve soba sorunu yoktu. Hatta kimi zaman kar fırtınalarının devam etmesi hoşumuza bile giderdi. Tüm ev halkı bir arada sobanın etrafında güne ve geleceğe dair konuşurdu. Masallar anlatılırdı. İlgiyle ve dikkatle dinlerdik.  Hayatı anlamamız bu konuşmalar ve masallarla şekilleniyordu.
Cala Ortaokulu eski kiliseye yakındı. Kilise camiye çevrilmişti. İlk okul da az ileride göle yakın bir yerdeydi.
Akbaba dağlarının güney kesiminde, Çıldır karayolu da olmasa ıssız mı ıssız bir arazide, sabitlenmişcesine duruyordu Cala.
Öğretmen arkadaşlar da geldiler.
"Erkencisiniz arkadaşlar" diye de takıldılar.
"Yandık valla Meriç" dedim.
Meriç meraklı bakışlarla yüzüme baktı.
"Neden ne oldu ki?" .
"Öğretmen arkadaşları gördün ya" dedim.
"Ee gördüm ne olmuş yani?".
"Ne olacak  nasıl bir yerde geceyi geçirdiğimizi biliyorlar."
"Evet biliyorlar".
"Sence yaklaşımlarında bir gariplik yok mu?" diye sordum.
"Bilmem. Ne garipliği?"
Meriç'in bu tavrı beni gittikçe sinirlendiriyordu. Şehirde yetişmişti. Belki de sorunları ve içinde bulunduğumuz durumu benim kadar düşünemiyordu. Belki de düşünmek istemiyordu.
"Şimdi" dedim Meriç'e "Sen olsan bu durumda ne yaparsın?"
"Nasıl anlamadım?" diye yüzüme baktı.
"Yani sen bunların yerinde olsan. Yıllarca  ve aylarca burada kalmış olsan. Yeni bir arkadaş kış günü yanına gelse sen nasıl davranırsın? Sorunlarıyla ilgilenir misin yoksa nemelazımcılık mı yaparsın?"
Meriç nihayetinde ne anlatmak istediğimi anlamışcasına cevap verdi.
"Yardım eder, yol yordam gösterirdim elbette".
"Meriç" dedim " unutma bu günü". Etrafı ilgisizce seyrederek devam ettim.
"Öğretmen arkadaşlar ' Yardım eder, yol yordam gösterirdim elbette' sözünün tam tersini yapıyorlar. Yıllarca buradaymışız gibi davranıyorlar. Ben de olsam senin düşündüğün gibi düşünür, yeni gelen yabancı bir arkadaşa yol ve yordam gösterip yardımcı olurdum".
"Lakin" dedim. "Sakın bu durumdan söz etme."
"Tamam" dedi Meriç. "Varsın böyle olsun. Sorun bugün var yarın yok hesabı hallederiz" dedi. Haklıydı da bu yaklaşımında. Sorunlar bizim sorunlarımızdı. Diğerlerinin ne durumda olduğunu henüz bilmiyorduk. Belki de onların da kendine göre sorunları vardı. Vardı da. Lakin, en azından yöreyi ve halkı yakından biliyor, tanıyorlardı.
Sonrasında bu duygularımızı bir daha dile getirmedik. Gereksizdi. Gereksiz olanın da üzerinde durmaya gerek yoktu.

Günlük yaşam insana çok şey öğretiyor. Çoğu zaman, hedefimize ulaşmak için yürüdüğümüz yolda gördüğümüz şeylerin, gidilen yolun kendisinden çok daha fazla şey anlattığını öğrendik. Bilinmeyen anların anlık gözlemlerle yakalanacağını ve yanlış bir yöne dönmenin aydınlatıcı  ayrıntılar sunabileceğini anladık. Bunu Cala'da ki ilk günümüzde, ranzaları zor bela yerleştirebildiğimiz, gaz lambası ışığında eski ve yıkılmakta olan binayı keşfettiğimizde yaşadık.

6 yorum:

  1. şimdi ben de merak ettim niye öyle davrandıklarını, insan hayal kırıklığına uğrar haliyle..okurken o soğuğu hissediyor insan Ankara soğunu, ayazını bildiğimden iyi ki öğretmen olmamışım dedim:) Feride'nin başına gelenlerden farkı yok:)
    elinize sağlık hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden öyle davrandıklarını hiç sormadık Müjde Hanım. Sormaya da gerek yoktu zaten. Sonuçta biz yeni gitmiştik ve daha önceden ne yöreyi nede orada yaşayanların hiç birini tanımıyorduk. Belki de "yabancı" alerjileri vardı kim bilir:)))
      Saygılar.

      Sil
  2. Hüseyin bey merhaba sanki bu bölümü geçen kış okumuştum gibi geldi bana. Bizim buralarda öğretmene hoca derler cümlesiyle zihnimde çağrışımlar yaptı. Yeniden mi güncellediniz yoksa başka bir yaşanmışda da geçiyor buna benzer olaylar ben mi karıştırıyorum. Meşakkatli anılarınız çok güzel..Saygılar iyi akşamlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Vuslat Hanım kardeşim. Haklısınız bir başka anı yazımda da bahsetmiş olabilirim (Batıda On Yıl)...
      Güncelleme yapmadım bu yeni bir başlangıç..
      Saygılar.

      Sil
  3. Merhabalar Hüseyin Hocam.

    Soğuk bir Kasım Sabahında yazı dizininizin 7. bölümünü okuduktan sonra haritaya bir baktım. Haritada Çıldır ve Doğruyol'u gördüm. Paylaştığınız fotoğraf karesinde Doğruyol Ortaokulu açıklaması vardı. Yazınızda da Cala ortaokulundan bahsedince acaba dedim Ardahan'ın Cala isminde bir yerleşim yeri de olabilir mi diye haritayı izledim. ama haritada sadece Çıldır ve Doğruyol'u görebildim.

    Öğretmenlik mesleğinizde ki ilk günlerin izlenimlerini kaleme aldığınız yazı dizininizi okurken, her ne kadar bizim memlekette Ardahan'daki kışlar gibi kış olmazdı ama, yine de eski evlerimizin damları boyunca kar yağdığını çok iyi hatırladığım günlerde buldum kendimi.

    Kaleminize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey:
      Cala şimdiki Doğruyol'un eski adıdır.
      Malum eski yerleşim yerlerinin adları değiştirilmişti zamanında.
      Lakin halk arasında hala Doğruyol değil Cala diye bilinir.
      Resmiyette ise Doğruyol'dur.
      Okuduğunuz için teşekkür eder saygılar sunarım.

      Sil