Erzurum karayolunda bir tünel
Çıldır
Gölü'nün güney tarafında, gölün hemen kıyısında kurulmuş olan Doğruyol (Cala)
köyünün Kars'a yakın olduğu söylenemez. Özellikle kış aylarında hava kararmaya
başladığında ortalığı kasıp kavuran soğuk dikkate alındığında minibüs şoförünün
haklılığı ortaya çıkıyor.
Kars,
Arpaçay, Çıldır yolunun Arpaçay'a kadar olan kısmı o yıllarda asfalttı.
Arpaçay Cala arası ise stabilize yoldu. Minibüs yer yer bozulmuş /donmuş/
toprakla kaplı yolda yolcuları sarsarak yol alıyordu. Ne hikmetse Çıldır
minibüslerinin neredeyse tamamında kaloriferler yanmıyordu. Bir şekilde bozuk
olan kaloriferleri bir türlü yaptırmamışlardı. Oysa ki kış yolculuklarında
önemli bir durumdu bu.
Eğer
minibüsün tekeri patlar da değiştirilmesi gerekirse ve yolcular arasında küçük
çocuklar da varsa işte o zaman "yandı gülüm ketan helva".
Yola
çıkışımızdan bir iki saat sonra minibüs, Cala'ya vardı. Minibüs şoförü mekanik
hareketlerle, minibüsün üzerinde bulunan paketlenmiş eşyaları, kutuları, soba
ve soba borularını son derece kontrollü bir şekilde indirdi. Eşyasını alan
yolcular evlerine yollandı.
Aldıklarımızı
eve taşımamız güçtü. Çünkü ev ile indiğimiz yer arasında epey bir mesafe vardı.
Minibüs her zaman olduğu gibi Binali'nin kahvesinin yanında yolcularını
indirmişti.
"Kahveye
bakalım" dedi Meriç "eşyaları taşımaya yardım edecek biri var
mı."
"Bakalım"
dedim.
Kahveye
doğru yöneldik. Fazla uzak değildi zaten. Minibüsün sesini duyan Binali
kahveden çıkmıştı. Bizi görünce gülümsedi.
"Hocalar
gelin bir çay için içiniz ısınsın. Eşyaları taşımanıza yardımcı olacak bulurum
ben."
Binali'ye
minnetle baktık. Yaşı küçüktü lakin insanlığı büyüktü.
"Tamam
o zaman" dedik.
Sıcak
birer çay iyi geldi. Burada kış mevsiminde köylüler sıklıkla çay içerlerdi.
Soğuğa karşı alınan bir önlemdi ya da alışkanlıktı.
Binali
fazla zaman geçirmeden kahvede tanıdığı iki genci yanımız sıra yolladı.
Sağolsun gençler eşyaları taşımamıza yardım ettiler. Cala insanının
yardımseverliği ve sıcakkanlığı her daim takdire şayandır. Ellerinden gelen
yardımı çekinmeden yaparlar.
Sobayı
büyük bir dikkatle kurduk. Sobanın altına aldığımız geniş üzeri sacla kaplı
ayaklığın düz durması için altına destekleyici yassı taş koyduk. Borular
devrilmesin diye sıkıca telle bağladık. Artık yanmaya hazırdı. Nihayet sıcak
bir ortamda uyuyabilecektik.
Tezekleri
küçük parçalara bölerek sobaya doldurduk. Küçükken annemden görmüştüm.
Tezekleri keserle küçük parçalara ayırırdı. Sobayı tutuşturmak için ise evde
tenekelerle stoklanan gaz yağı kullanırdı.
Elektrik
olmayan köylerde kışın yolların karla kapanması nedeniyle gaz yağı tenekelerle
alınıp yaza kadar idare edecek şekilde stoklanırdı.
Biz
sobayı tutuşturmak için gaz yağı almamıştık.
Yine güzel bir anlatımla, yaşanmış anılarınız. Okumak zevkliydi. Evet sobayı yakmak zordur gaz yağsız çırasız. Zannımca soğuk bir gece daha bekliyor sizi..
YanıtlaSilSizde en kısa zamanda fazla bekletmeden bizi paylaşırsınız umarım devamını..
İyi akşamlar..Saygılar.
Geçmişin zorlukları ve fedakarlıkları geleceğe yön vermelidir diye düşünüyorum. Bugünümüzün kıymetini bilmeliyiz. Bir yandan da doğaya ve kültürümüze sahip çıkmalıyız. Orada yaşananlar ve yaşayanların kültürleri ve yaşam tarzları unutlmamalıdır. Şimdilerde belki elektrik vardır. Gaz yağı kullanmıyorlardır. Gaz lambası, gaz ocağı da yoktur. Lakin elektrik her şey değildir. Yaşam hala benzer şekilde devam etmektedir. Saygıyla VuslaT kardeşim.
SilBen de az önce mola verdim yazılarıma ve beni dinlendireceğinden emin olduğum sayfalara göz attım.. Soğuğu hiç sevmem (kim sever ki?) ama öyle olduğu halde içimi ısıtacağından emin olduğum satırları bir dakikada okuyuverdim.. Gönlünüz ve elleriniz dert görmesin Hüseyin hocam..
YanıtlaSilBu güzel yorum içinteşekkür ediyorum Gülsen Öğretmenim.
SilYazılarınzı okuyorum. Saygıyla:
" Gaz yağı olmadan ne yaptınız o kış? "diye sormak geldi içinden:)
YanıtlaSilSence ne yapmış oluruz diyeceğim ama gelecek bölümlerde cevabını sanırım bulacağız. Saygıyla.
SilBence " sobanın başına geçip, çayda çıra türküsünü söyleyip, ısındınız:)
SilO soğukta "Türkü" söyleyecek durum olsaydı keşke :)))
SilBüyük şehirlerde kalorifer yanında otururken sizin yazdıklarınız çok uzak geliyor ama memleketimizin büyük bölümünün sorunu. Hatırlatmanız iyi oldu belli bazı şeylerin değerini daha iyi anlar, zor durumda olanlara yardım etmeyi düşünürüz. Merakla devamını bekliyorum.
YanıtlaSilKaloriferlerin ısıttığı ortamdan hala uzak olanlar da var.
SilDüşüncelerinize katılıyorum.
Zorluklarla boğuşan insanların yardımına el uzatmak çok da fazla bir şey götürmez varlıklı olandan değil mi İlhan bey.
Saygıyla.
Merhabalar.
YanıtlaSilSayfanızı ziyarete geldiğim de şöyle eski bölümlere doğru bir gezintiye çıktım ve Cala köyüne yaptığınız yolculuğu, eşyalarınızın evinize taşınması ve sobanın evinizde kurularak ilk defa bir tezekli soba yakma anınızı emin olun sanki o anda ben de üşüyormuş gibi bir solukta okudum. Çünkü, bir an önce sobayı kuralım ve yakalım ki üşümeyelim.
İşte okuyucuya bunu yaşatmaktır önemli olan. Ve siz de öyküye dönüştürdüğünüz bu anılarınızla yaşadıklarınızı okuyucuya aynen yaşatıyorsunuz. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
Selam ve dualarımla.
Çok teşekkür ederim ilginize.
SilSaygı ve selamlarımla Recep Bey.
Gerçekçi yorumlarınızla verdiğiniz desteğe çok teşekkür ederim. Sağolun varolun.