26 Kasım 2013 Salı

SOĞUK BİR KASIM SABAHINDA-10

                                                  Erzurum karayolunda bir tünel

Çıldır Gölü'nün güney tarafında, gölün hemen kıyısında kurulmuş olan Doğruyol (Cala) köyünün Kars'a yakın olduğu söylenemez. Özellikle kış aylarında hava kararmaya başladığında ortalığı kasıp kavuran soğuk dikkate alındığında minibüs şoförünün haklılığı ortaya çıkıyor.
 Kars,  Arpaçay, Çıldır yolunun Arpaçay'a kadar olan kısmı o yıllarda asfalttı. Arpaçay Cala arası ise stabilize yoldu. Minibüs yer yer bozulmuş /donmuş/ toprakla kaplı yolda yolcuları sarsarak yol alıyordu. Ne hikmetse Çıldır minibüslerinin neredeyse tamamında kaloriferler yanmıyordu. Bir şekilde bozuk olan kaloriferleri bir türlü yaptırmamışlardı. Oysa ki kış yolculuklarında önemli bir durumdu bu.
Eğer minibüsün tekeri patlar da değiştirilmesi gerekirse ve yolcular arasında küçük çocuklar da varsa işte o zaman "yandı gülüm ketan helva".
Yola çıkışımızdan bir iki saat sonra minibüs, Cala'ya vardı. Minibüs şoförü mekanik hareketlerle, minibüsün üzerinde bulunan paketlenmiş eşyaları, kutuları, soba ve soba borularını son derece kontrollü bir şekilde indirdi. Eşyasını alan yolcular evlerine yollandı.
Aldıklarımızı eve taşımamız güçtü. Çünkü ev ile indiğimiz yer arasında epey bir mesafe vardı. Minibüs her zaman olduğu gibi Binali'nin kahvesinin yanında yolcularını indirmişti.
"Kahveye bakalım" dedi Meriç "eşyaları taşımaya yardım edecek biri var mı."
"Bakalım" dedim.
Kahveye doğru yöneldik. Fazla uzak değildi zaten. Minibüsün sesini duyan Binali kahveden çıkmıştı. Bizi görünce gülümsedi.
"Hocalar gelin bir çay için içiniz ısınsın. Eşyaları taşımanıza yardımcı olacak bulurum ben."
Binali'ye minnetle baktık. Yaşı küçüktü lakin insanlığı büyüktü.
"Tamam o zaman" dedik.
Sıcak birer çay iyi geldi. Burada kış mevsiminde köylüler sıklıkla çay içerlerdi. Soğuğa karşı alınan bir önlemdi ya da alışkanlıktı.
Binali fazla zaman geçirmeden kahvede tanıdığı iki genci yanımız sıra yolladı. Sağolsun gençler eşyaları taşımamıza yardım ettiler. Cala insanının yardımseverliği ve sıcakkanlığı her daim takdire şayandır. Ellerinden gelen yardımı çekinmeden yaparlar.
Sobayı büyük bir dikkatle kurduk. Sobanın altına aldığımız geniş üzeri sacla kaplı ayaklığın düz durması için altına destekleyici yassı taş koyduk. Borular devrilmesin diye sıkıca telle bağladık. Artık yanmaya hazırdı. Nihayet sıcak bir ortamda uyuyabilecektik.
Tezekleri küçük parçalara bölerek sobaya doldurduk. Küçükken annemden görmüştüm. Tezekleri keserle küçük parçalara ayırırdı. Sobayı tutuşturmak için ise evde tenekelerle stoklanan gaz yağı kullanırdı.
Elektrik olmayan köylerde kışın yolların karla kapanması nedeniyle gaz yağı tenekelerle alınıp yaza kadar idare edecek şekilde stoklanırdı.

Biz sobayı tutuşturmak için gaz yağı almamıştık.

12 yorum:

  1. Yine güzel bir anlatımla, yaşanmış anılarınız. Okumak zevkliydi. Evet sobayı yakmak zordur gaz yağsız çırasız. Zannımca soğuk bir gece daha bekliyor sizi..
    Sizde en kısa zamanda fazla bekletmeden bizi paylaşırsınız umarım devamını..
    İyi akşamlar..Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişin zorlukları ve fedakarlıkları geleceğe yön vermelidir diye düşünüyorum. Bugünümüzün kıymetini bilmeliyiz. Bir yandan da doğaya ve kültürümüze sahip çıkmalıyız. Orada yaşananlar ve yaşayanların kültürleri ve yaşam tarzları unutlmamalıdır. Şimdilerde belki elektrik vardır. Gaz yağı kullanmıyorlardır. Gaz lambası, gaz ocağı da yoktur. Lakin elektrik her şey değildir. Yaşam hala benzer şekilde devam etmektedir. Saygıyla VuslaT kardeşim.

      Sil
  2. Ben de az önce mola verdim yazılarıma ve beni dinlendireceğinden emin olduğum sayfalara göz attım.. Soğuğu hiç sevmem (kim sever ki?) ama öyle olduğu halde içimi ısıtacağından emin olduğum satırları bir dakikada okuyuverdim.. Gönlünüz ve elleriniz dert görmesin Hüseyin hocam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorum içinteşekkür ediyorum Gülsen Öğretmenim.
      Yazılarınzı okuyorum. Saygıyla:

      Sil
  3. " Gaz yağı olmadan ne yaptınız o kış? "diye sormak geldi içinden:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sence ne yapmış oluruz diyeceğim ama gelecek bölümlerde cevabını sanırım bulacağız. Saygıyla.

      Sil
    2. Bence " sobanın başına geçip, çayda çıra türküsünü söyleyip, ısındınız:)

      Sil
    3. O soğukta "Türkü" söyleyecek durum olsaydı keşke :)))

      Sil
  4. Büyük şehirlerde kalorifer yanında otururken sizin yazdıklarınız çok uzak geliyor ama memleketimizin büyük bölümünün sorunu. Hatırlatmanız iyi oldu belli bazı şeylerin değerini daha iyi anlar, zor durumda olanlara yardım etmeyi düşünürüz. Merakla devamını bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaloriferlerin ısıttığı ortamdan hala uzak olanlar da var.
      Düşüncelerinize katılıyorum.
      Zorluklarla boğuşan insanların yardımına el uzatmak çok da fazla bir şey götürmez varlıklı olandan değil mi İlhan bey.
      Saygıyla.

      Sil
  5. Merhabalar.

    Sayfanızı ziyarete geldiğim de şöyle eski bölümlere doğru bir gezintiye çıktım ve Cala köyüne yaptığınız yolculuğu, eşyalarınızın evinize taşınması ve sobanın evinizde kurularak ilk defa bir tezekli soba yakma anınızı emin olun sanki o anda ben de üşüyormuş gibi bir solukta okudum. Çünkü, bir an önce sobayı kuralım ve yakalım ki üşümeyelim.

    İşte okuyucuya bunu yaşatmaktır önemli olan. Ve siz de öyküye dönüştürdüğünüz bu anılarınızla yaşadıklarınızı okuyucuya aynen yaşatıyorsunuz. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ilginize.
      Saygı ve selamlarımla Recep Bey.
      Gerçekçi yorumlarınızla verdiğiniz desteğe çok teşekkür ederim. Sağolun varolun.

      Sil