3 Şubat 2014 Pazartesi

DE BAKALIM HASO, AĞA OLURSAN NE YAPARSIN?

Hayal gücü, birilerinin yaşam mücadelesinde farkında olmadan yaşadığı algı yanılsamasıdır desek yanılmış olur muyuz?  
Herkes hayal gücünden etkilenir.
Fakat bazılarımız serseme döner.
Gerçeği saklamak ve yalan söylemek kimi zaman yapılan bir bencillik olsa gerek.
Oysaki adalet insanın içindedir.
Yeter ki onu haksızlıkları gidermek için kullanalım.
Haksızlık yapmak için değil.

*****
Sormuşlar:
"De bakalım Haso, ağa olursan ne yaparsın?"
Düşünmüş Haso, kafasını kaşımış, gene düşünmüş ve sonunda:
"Soğanın cücüğünü yerim demiş."
İnsanların toprak kadar üretken olduğu ancak rüzgârın vurup yelin üfürdüğü, yağmurun damla damla erittiği bir coğrafyayı düşünün.
İşte böyle bir coğrafyada dağın kayalık yamacına yapışmış olan toprak evlerin vadinin üretken toprağına bakışında ve akşamın alacakaranlığının kehribar rengi ışığında sorulan soruları Haso duygularını gizlemeden telaşsızca böyle cevaplıyor.
Haso’nun ki hayal gücüne dayanan bir anlayış.
Çünkü Haso’da biliyordu ki ağa olamazdı.
Dahası ağalıkta acımasızlık vardı.
Haso acımasız da olamazdı.
Haso’nun yüreğinde istese de kimsenin el süremeyeceği kimsenin çiğneyemeyeceği bir insanlık anlayışı vardı.
Hoş Haso’nun aklı soğanın cücüğünden öte geçmiyor.
Ya diğer Haso’ların aklı nereye kadar varıyor?
*****
Cumhuriyetin ilan edilmesi ve yeni devletin kurulması sonrası,  Türk toplumu içindeki eski kalıntılar, geçmişe özlem duyanlar veya ulusal kurtuluş eylemini başka alanlara kaydırmak isteyenler cumhuriyet olgusuna karşı çıkmışlar, direnmişler ve ayaklanmalar hazırlamışlardır.
Bunların içinde en ciddi ve en büyük olanı Şeyh Sait ayaklanmasıdır.
Diğeri ise Seyyid Rıza’nın Tunceli ve yöresinde çıkardığı isyandır.
Her ikisi de bertaraf edilmiştir.
Ağzı olan konuşuyor. Biri diyor ki;: “…eşit vatandaşlık hakkı olmayacaksa anayasaya da uymayacağım elbette. Hem uyup uymayacağıma siz değil ben karar vereceğim artık. Bunu anlayamadınız mı hala? Yıl 1984 ilk kurşunun patladığı gün üç beş çapulcu olarak görmüştünüz ve aradan geçen yıllardan sonra gördünüz ki üç beş çapulcu Türkiye’de siyasetin gündemini belirliyor artık…”
Yanılıyorsunuz. Çünkü hala üç beş çapulcusunuz!
Kalleşçe kurulan tuzaklarla kör karanlığın korumasına sığınıp kundaktaki bebeleri, tarlasında işinde gücünde yoksul vatandaşları, görevi başında öğretmeni, askeri nasıl şehit ederim düşüncesindesiniz.
Yoksuldan kimsesizden nasıl para koparırım peşindesiniz.
Emperyalizmin yüzyıllardır sürdürdüğü “böl ve yönet” politikasının oyuncağı olduğunuzun farkında bile değilsiniz.
*****
Kim olursa olsun bu vatan topraklarında yaşayan her yurttaş Türkiye Cumhuriyeti anayasasına ve kanunlarına aynen uyacaktır.
Bu bir vatandaşlık görevidir.
Her yurttaş anayasa ve yasalar karşısında eşittir.
Güneş balçıkla sıvanmaz.
Türk milleti geçmişte olduğu gibi bugün de gelecekte de gerekirse emperyalizme ve onun yerli ve yabancı uşaklarına karşı gerekli mücadeleyi verecektir.
Bu ülkede hiç kimseye ayrıcalık tanınmamıştır.
Tanınmayacaktır da.
Bu ülkenin yasal işleyişi dün ne idiyse gelecekte de o olacaktır.  
Siz “ağa” ve “seyyid” dediklerinize yöre insanını “maraba” olarak kullanmaktan vazgeçmelerini söyleyin.
Siz yıllardır yöre halkını sömüren, maraba olmaktan çıkmalarını engelleyen, yoksulu ezen, töre adı verilen utanç uygulamasını 21. Yüzyılda da devam ettiren toprak ağaları, şeyhler ve şıhların çıkarlarına dur deyin.
Siz kız çocuklarına “töre” adı altında zulüm edilmesine karşı çıkın, mücadele edin ve önleyin.
Siz yöre insanının iyi bir eğitim alması için mücadele edin.
Kız çocuklarının da okuması için gerekli çabayı gösterin.
İş ve aş olanaklarına kavuşmaları ve yoksulluk ve yoksunluk zincirinin paslı halkalarının kırılması için çalışın.
İstihdam olanakları sağlamaya çalışın.
Yöre insanının ekonomik geleceğinin sağlanması için uğraşın.
Tüm enerjinizi bunun için harcayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder