22 Nisan 2014 Salı

KÜLTÜR YOZLAŞMASI MIDIR NEDENİ?

Bireysel ve toplumsal ilişkilerde en zor şey nedir sorusuna verilecek cevaplar, cevaplayanın düşüncesini yansıtacaktır. Cevaplardan bir tanesi sohbet ettiğiniz kişiyi tanıyıp tanımadığınıza dair olabilir mesela. İnsan daha önceden tanımadığı, davranışlarını, dünya görüşünü, değer yargılarını bilmediği biriyle sohbet ederken ölçülü davranmaya azami gayreti gösterebilir. Ölçünün kaçması durumunda da hava bir anda değişip, sinirler gerilebilir. İnsanın ruhunda huzursuzluk varsa gerilimin dozu daha da artar. 
"Bu düşünce bir yanılgı, bir hatadır" diye düşünülebilir. Ya da "yerden göğe kadar haklısın" da denebilir. Tartışma kültürünü benimsemiş biri ile eli palalı birini elbette bir tutamayız. Diğerinin düşünce ve duygularına saygıyı kabullenmiş olanla külhanbeyi havasında olanı bir kefeye koymak doğru değildir.
Otobüs garajında olacaklar bir rastlantı, sıradan bir olay mıydı yoksa bilinçli yapılmış bir kurgu muydu? Neden kavga etmişlerdi? Önceden tanışıyorlar mıydı? Acımasız birer evsiz, yersiz yurtsuz, gözlerini kan bürümüş insanlar mıydı, yoksa sıradan garibanlar mıydı bilinmez. Bilinmez çünkü yaşanan arbede bir kaç dakika içinde olup bitmişti.  
İnce belli küçük çay bardağı elimde dalıp gitmişken bir anda bağrışmalar arasında sandalyelerin havada uçuştuğunu gördüm. İnsanlar neye uğradıklarını şaşırmış olup bitenleri anlamaya çalışıyorlardı. Az önceki sıcak ortam yerini buz gibi bir havaya bırakmıştı. Arbede sonrasında iki adam yaka paça dışarı atıldı. Her ikisi de birer mezar taşı gibi dikilip kaldı öylece. "Külhanbeyliğinin acı sonucu" diye düşündüm bir an. İnsanın inanası gelmiyor. Sırtı pek, karnı tok olsalar derim ki hadi bir konuda anlaşamadılar. Oysa her gün, her ikisi de garaj bekçiliği yapıyorlar belli ki! Sohbet anında birbirlerinin sözlerine itiraz etmiş, incitici sözler sarf etmiş olmalıydılar... Kim bilir bel ki?
Gürültü patırtının bitmesiyle herkes masasına dönmüştü. Aklıma dahi getirmeyeceğim bir olaya şahit olmuştum. İnsan tanımadığı, belki de bir daha karşılaşmayacağı biriyle neden kavga eder ki? Velev ki tanışıyorlar. Kavgalarının sebebi neydi acaba? Kültür yozlaşması mıydı nedeni?
Demek ki bal gibi kavga da oluyormuş gürültü de. Havada uçuşan sandalyeleri görünce bir anda sinirlerim gerilmiş, kargaşanın ortasında kalmıştım, üstelik olayın ne olup olmadığını da bilmiyordum. İçerisi biraz sakinleşince garsondan çay getirmesini istedim. Uzun favorileri ve kısa kesilmiş saçlarıyla yorgun ve yaşlı izlenimi veren garson çayı getirdi. Çay tabağının kenarındaki şekerler yarıya kadar ıslanmış dağılmak üzereydiler. Elime alınca dağılıp gittiler. Tekrar şeker alıp masaya geldim. "Böylesi gereksiz bir olayı görünce dışarıda yaşadığınız stresi yanınızda getirmediyseniz dünyanın en huzurlu yeri insanın kendi evidir" diye düşündüm...
Kırsalda yılın bu zamanları sıkıcı geçer, kışın etkisiyle dışarıda pek durulmaz, insanların çoğunluğu baharın gelmesini ve işlerin açılmasını bekler. Gün geçtikçe bunalan insanların bir kısmının sinirleri gerilir, bir kısmı ise tevekkülle günlerin geçmesi için dua eder. Köyünde, kasabasında işlerini bitirenler büyük şehirlere gidip inşaat işlerinde çalışır, inşaatlarda yatıp kalkar, zor şartlarda para kazanmanın mücadelesini verirler.
Bu döngü, her zaman hüzünlendirmiştir beni. Ne zaman toprağa kırağı düşmeye başlasa yüreğime belli belirsiz bir keder çöker, kendimi o insanların yerine koyarım. Kimsesiz çocukların ve evsizlerin sokaklarda yaşamasını hatırlarım.
Kimsesiz çocukların ellerinden tutsam, gurbetin yolunu kurtarıcı görenlere sorsam... Hayatta beklentilerini anlatırlar mıydı? Anlatsalar, onları anlar mıydım? Acıyı, yokluğu, kimsesizliği karnı tok olan değil benzer acıları çeken bilir derler ya... 

10 yorum:

  1. Ne kadar doğal bir anlatı.. sanki oradaymışım gibi okudum. Senin ıslanan şekerini bile gördüm.. Zaten hangi konu olursa olsun anlattığın, bir romanın herhangi bir sayfasını okur gibi okuyorum yazdıklarını..
    Kalemine güç veren duygularına selam olsun!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülsen Öğretmenim beğeninize teşekkür ederim. Sağolun.
      Bir uzun öykünün bir bölümü aslında bu değindiğiniz gibi.
      Lakin bir türlü istediğim gibi olmadı.
      Zaman buldukça baştan ele alıp, yeni bölümler ve yaşanmışlıkları eklemeye çalışıyorum.
      Tam olarak yoğunlaşamıyorum. Yazamıyorum bu aralar nedendir bilmiyorum.
      İçimde bir sıkıntı var gitmiyor.
      Anlayışınıza sığınarak yazdım bunları.
      Saygı ve selamlarımı iletiyorum.

      Sil
    2. Sevgili Hüseyin hocam, hem yaşı hem tecrübesi daha ilerde olan bir meslekdaşın olarak, her ne kadar akıl yaşta değil baştadır denmiş olsa da, tecrübeme istinaden derim ki: O içindeki sıkıntıyı kovmaya çalışma.. sakın yok olması için zorlama ve sebepler icat etme.. Çünki o sıkıntı, senin yaratıcı gücünün kazanı altındaki ateşin harıdır.. Bırak kalemi.. kağıdı.. kaynatsın kazanı o ateş... sonra bir gün .. inan bana bir gün durup dururken sanki aklına bir şey gelmiş gibi ya da dur şunu not edeyim demek istemişsin gibi satırlar akmaya sayfalar dolmama başlıyor..
      Ve sen, o yazdıklarını ne zaman biriktirdin hafızanda şaşıp kalıyorsun.

      Sil
    3. Doğru dersin Gülsen Hocam. Uyarıların için teşekkür ederim.

      Sil
  2. Hüseyin Hocam içerik, toplum olarak içinde bulunduğumuz olumsuzluğu, kargaşayı gün gibi ortaya koysa da, anlatımınız mükemmel. Sanırım sizin mükemmelliyetçi yönünüzden kaynaklanan bir durum. Yazılarınızı beğenmeyişiniz. Zaman zaman ben de aynı şekilde defalarca okumama rağmen ilaki birilerinin görüşüne ihtiyaç duyabiliyor insan. Zaten payaşma ikazlarına rağmen paylaşmamda ki gaye de onun için. Emeğinize yüreğinize sağlıklar diliyorum. Kaleminiz daim olsun. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hanife Hanım tespitinize katılıyorum. Yayınlamamız da ki neden söylediğiniz gibi değerli arkadaşların yorumlarını görmektir.
      "Batıda On Yıl" taslak çalışmamın ilk bölümlerine yeni eklediğim bir kısım burası.
      Çalışmayı baştan ele alıp hataları, eksikleri, anlatımlarda ki zorluğu gidermeye; akıcı bir dil oluşturmaya çalışıyorum.
      Bugüne kadar çeşitli sitelerde ve bloğlarda farklı konulara dair karınca kararınca yazılar yazdım, yayınlandı.
      Yazılarımda doğrudan şahısları hedef almadım.
      Gerektiğince açık ve genel toplumsal olguya yönelik yazmaya çalıştım.
      Kimi siteler üncel yazılardan korkuyor, "aman ha" diye ikazlarda bulunuyor.
      Kimi siteler de eleştiri odaklı güncel yazılar yazılıyor, yayınlanıyor.
      Kimi siteler yazdığımız ve yayınlanması için eklediğimiz yazıları ne hikmetse yayınlamamakta direniyor.
      "Bilgelog.com" sitesi misal.
      Bu yazıyı o sitede Pazar günü yayınlanması için ekledim.
      Hala yayına verilmedi.
      Şimdi bu eleştirimi o sitede yapsam kem küm edecekler biliyorum.
      Site yöneticisi adil olmalı.
      Yazıları sıraya koymalı ve yayınlamalı.
      Yoksa yazmak zorunda değiliz o sitelerde.
      Hiç kimse hiç kimseye mecbur değil. O sitenin yönetimindeki arkadaşla da facede konuştum. Adil olmaya çalışıyoruz dedi üstelemedim.
      Ben de yazıyı burada yayınladım.
      Şimdi bunun neresi site anlayışına aykırı anlamış değilim.
      Bundan böyle o sitede anılarımı içeren yazıları yayına vermeyi düşünmüyorum.
      Bakalım günler ne getirip ne götürecek.
      İşte insanoğlunun anlayışı budur. Site benim o halde yazan bana uygun davranmalı anlayışı yanlıştır.
      Merkez medya dediğimiz yandaş medyanın durumuna düşmek ...
      Bana göre değil.
      Yorum için teşekkür ederim. Dertleşmek istedim. Kusura kalmayın. Saygılarımla.

      Sil
    2. Bilgelog ile ilgili düşüncelerinize katılıyorum Hüseyin Hocam. Geçen ben de bir yazı eklemiştim hala yayına almadılar. Yazımı paylaşmadan önce yönetici sitemizde editör olur musunuz diye sordu. Ben de zamanımın olmadığını söyleyerek kabul etmedim. Acaba o yüzden mi yayınlamadı düşünmüştüm. Sormadımda...İster yayınlasın ister yayınlamasın. Yayınlanan yazıların kalitesi ortada. Sanki onlar farklı bir dünyada yaşıyorlar. Gündemle alakasız yazılar. Hocam biz de orada yazmayız olur biter. Düşüncelerinize aynen katılıyorum. Estağfurllah ne kusuru...

      Sil
    3. Haklısın Hanife Hanım. Ben de sizin gibi düşünüyorum.

      Sil
  3. Bu Batıda On YIl'dan bir bölüm herhalde Hüseyin hocam, elinize sağlık, blogspota çok alıştım, facebook, Sözcü ve diğer haber siteleri de olunca, başka siteleri (Milliyet, bilgelog vs.) istesem de takip edemiyorum kusura bakmayın olur mu? Yoksa sizin de, Hanife'nin de yazılarını hep severek okurum.
    saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet "Batıda on yıl" çalışmamı tekrardan baştan gözden geçiriyorum fırsat buldukça. Bu bölümü daha önce yazmamıştım, yeni ekledim. Bilmem nasıl oldu artık.
      Sözcüde siz olduğunuzu tahmin ettiğim (yobazsavar) nickli yorumlarınızı takip ediyorum. Nick konusunda umarım yanılmıyorumdur.
      Elbette takip etmek, her siteyi mümkün değil.
      Yine de bir iki satırınız insana ferahlık veriyor bloğumda.
      Teşekkürler saygılar.

      Sil