27 Haziran 2014 Cuma

İSTANBULUN ÖTEKİ YÜZÜ - 1

Apartman blokları arasında esen sert rüzgâr denizin öyküsünü anlatır. Balıkçı tekneleri ve yosunun öyküsüdür anlatılan. Rüzgârla birlikte dolaşır sokakları. Sonra uçar gider başka diyarlara yeni öyküler anlatmak için.
Günün en büyülü anlarını kime sorsan sabah ve akşam serinliği olduğunu söyler.  Güneşin yumuşamış, yakıcı olmayan son ışıkları bir yandan eğreti apartmanları yıkarken diğer yandan da mahalle sakinlerini sokaklara davet eder.
Günün altın ışıklarının büyüleyici etkisini beklemeden sabahın erken saatlerinde parkları, nefes alınacak yeşil alanları doldurur yüzleri sert, elleri nasırlı insanlar. Serinleyip yorgunluklarını atacakları başka yerde yoktur zaten. Bir döngüdür bu, bir devinim değişmez.
İstanbul adeta bir yaban arısı kovanını andırıyor. Havanın sıcak olduğu günlerde caddelere, meydanlara, cafelere, AVM’lere insan selleri akıyor. Birbirine yaslanmış apartman aralarında kendilerine oyun alanı olarak dar sokakları seçmiş çocuklar. Oynayacakları bir yer yok, var olan yerlere de arabalar park etmiş. Meydana gelecek bir depremde insanların toplanacakları geniş alanları bulmak  olanaksız.
Caddeleri dolduran insanlarla konuşmanın manası yok. İnsanlar stres içinde. Çöp toplayanlar, dilenenler, Suriye’den gelenler her yerde.
Suriyelilerin çalışıp para kazanacakları bir iş bulmaları zor olduğundan aç kalmamak için çareyi dilenmekte bulmuşlar. Yaşlısı genci, erkeği kadınıyla dileniyorlar. Savaşın mağdur ettiği bu insanların dilenmekten başka çareleri de yok. İnsan bunların hangi birine yardım edeceğini bilemiyor. Aç kalmamak için hergün dilenmek zorundalar.
Apartmanların dükkan amaçlı yapılmış alt katlarında bulunan tek göz odalarda çoluk çocuk hep bir arada yaşamaya çalışıyorlar. Savaşın öldürücü darbesinde yok olup gitmektense buna çoktan razılar. Etrafımız bu şekilde yaşamaya çalışan Suriyelilerle dolu. Bu durum gösteriyor ki bir toplumun huzur içinde yaşaması halkın varlığını devam ettirebilmesi için çok önemli.
Allah kimseyi zor duruma düşürmesin. Yerinden yurdundan etmesin. Kurulu düzenleri savaş nedeniyle alt üst olan bu insanlar zor şartlarda hayatta kalmaya çalışıyorlar. Kısacası İstanbul’da yaşamak kolay değil.
Son günlerde Irakta IŞİD terör örgütü militanlarının yaptığı katliamlar düşünüldüğünde insan insanlığından utanıyor. Bu nasıl bir insanlık anlayışı nasıl bir inanç anlayışıdır ki savunmasız siviller acımasızca katlediliyor. Yaşanan kaos ortamını, insanların katledilmesini, yerlerinden yurtlarından edilmesini görünce bir arada sorunsuzca yaşamanın ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılıyor.
Kardeşlik ve adalet duygusunu kaybetmeden, kutuplaşmaya meydan vermeden bir arada sorunsuzca yaşamanın önemini anlamamız gerekiyor.
Diğer yandan cadde boyunca sıralanmış seyyar manavlar kamyonetlerine yükledikleri karpuzları  "çığırtkan sesleriyle" satmaya çalışıyorlar..
Sokaklar, caddeler seyyar satıcılarla dolu. Hediyelik eşyanın yanı sıra her türlü malzemeyi satmaya çalışanlar kaldırımları işgal etmiş durumda. Bu nedenle insanlar kaldırımlarda rahatça yürümekte zorlanıyor. Afrika kökenli insanların köşe başlarında gün boyu seyyar satıcılık yapmalarına semt sakinleri çoktan alışmış. Kısacası insanlar para kazanmanın derdinde.
Sabah ve akşamları iş çıkışı insan selinden oluşan bir ordu beklenmedik bir şekilde ana arterlere yayılıyor. Her yer hınca hınç insan dolu. Sükûnet içinde yalnız kalacağınız bir yer bulamazsınız.  
Paranın geçim aracı olduğu bir dünyanın kurbanı olanlar, ikiyüzlü modernitenin kıskacında hastalıklı bir anlayışın tanığıdırlar artık. Zamanlarını “serseri mayınlar” misali şehrin sokaklarını amaçsızca dolaşarak, çığırtkan sokak satıcılarının, simit ve piyango satıcılarının hareketlendirdiği meydanlarda ve parklarda geçiriyorlar.
Kalabalığı kendine çeken parkların etrafında, birbirine dolanmış salkımsöğütlerin üzerine konmuş, gizemli, rengârenk kuşlar görünüyor. Martılar, kırlangıçlar denizin ritüelini anlatıyorlar çığlıklarıyla. 

6 yorum:

  1. Gerçek bir İstanbul hikayesi ancak bukadar güzel anlatılabilirdi kaleminize sağlık Öğretmenim Saygılar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Leyla kızım. Senin yorumunu gördüğümde şaşırdım bir an inan. Çok teşekkür ederim.
      Anlatılanlar da ne var ki. Gelip görüyorsun İstanbulun gerçek yüzünü.
      Tam bir bataklık sanırsın.
      Anadolu kentlerinde bu çarpıklığı ve rant anlayışını görmek imkansız.
      Yazacak çok şey var aslında.
      Yazabildiğimiz kadarıyla işte...
      Saygı ve selamlarımı gönderiyorum.
      Okumana da çok sevindiğimi belirtmek isterim bu arada.

      Sil
  2. Merhabalar Hüseyin Hocam.

    İstanbul'u pek tanımıyorum. Bir kaç kez gittim ve en uzun bir hafta kalmıştım. Tabi zaman ve imkan dahilinde görülmesi gereken yerleri ziyaret etmeye çalışmıştık. İstanbul gerçekten çok güzel bir şehrimiz. İstanbul'u sizin de anlattığınız gibi öteki yüzleriyle de tanımak gerekiyor. İstabul'un öteki yüzünü bizlere göstermeye çalışan bu güzel paylaşımınızdan dolayı kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey:
      İstanbul eski İstanbul değil artık. Mega yerleşim olmanın stresini çekiyor şehir içinde yaşayanlarla birlikte.
      Düzelir mi olmaması gerekenler.
      Düzelir.
      Belediye, şehir plancıları, vatandaşın bilinçlenmesi ne zaman olması gerekeni algılamaya başlarsa o zaman bugünkünden daha bir rahat ortam oluşabilir.
      Fakat ufukta bu gözükmüyor.
      Sağlık ve mutluluklar dileğiyle saygılar.

      Sil
  3. Düzelmez Hüseyin bey; yol yapalım-istemeyiz, şurayı yıkalım yenisini yapalım-istemeyiz. Şunu yapalım-yandaşına yaptın, bunu tutalım-ayrımcısın. Bu anlayışla hiç destek yok sürekli eleştiri.. Böyle düzelmez. Ne o zaman senin önerin dendiğinde tıss yok..Önce projeleri olmalı insanların iyi yada kötü ama bir proje olmalı. Hep düzeltme projesi yok hem sürekli eleştiri. Bence İstanbul kendi haline , kendi nüfusuna bırakmalı. Şartlarını değiştiren İstanbul da alırsa soluğu istanbul düzelmez düzeltilemez..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın VuslaT kardeşim ne diyeyim ki. Ben gördüklerimi yazıyorum. Başka da yapacak bir şey yok maalesef. Saygılar. Yorum için teşekkürler.

      Sil