Hakkari'de, Muş'ta pkk yandaşlarının yağmur gibi
yağdırdığı molotoflarla yirmiden fazla okul yakıldı. Televizyon kanallarında izledik,
gördük bunu. Sokakları yürünemez, dışarı çıkılamaz duruma getiren, yüzleri
maskeli, ellerinde molotoflarla ortalığı ateşe verenlerin amaçlarını anlamak
mümkün değil.
Yaktıkları okulların bahçesinde bulunan Atatürk
büstlerini ateşe vermeleri, parçalamaları Atatürk'e ne denli tahammülsüz olduklarının göstergesidir.
Oysaki Mustafa Kemal Atatürk "Türkiye Cumhuriyeti"
Devleti'nin kurucusudur.
Atatürk'ün yaptıklarını anlamaktan uzak beyinlerin,
okumaktan ve öğrenmekten uzak olanların, yollara kurdukları barikatlarla ulaşımı
engelleyenlerin, iş makinelerini ateşe verenlerin, okulları yakanların, işçiyi
çalıştığı yerde taciz edenlerin uyguladıkları yöntemlerle kazanım elde etmeleri
mümkün değildir.
Yöre insanının okumasını engellemenin yöre insanını
cahil bırakmaktan öte bir yararı olmaz.
Düvel-i Muazzama denen emperyalist ülkelerin Osmanlı
Devleti'ni Mondros Ateşkes Antlaşması, San Remo Kararları ve Sevr antlaşması
çerçevesinde Orta Anadolu'da küçük bir toprak parçasına sıkıştırma, Osmanlı
topraklarını parçalama ve işgal etme girişimlerine karşı Mustafa Kemal'in
Kurtuluş Savaşı öncesinde, Kurtuluş
savaşı sırasında ve sonrasında emperyalistlerin Anadolu'dan atılması için
verdiği mücadeleyi bilmek gerekir.
Bugün Mustafa Kemal'in büstlerini ateşe veren,
kıran, resimlerini çöpe atanların Şeyh Sait ve Seyyit Rıza'nın İngilizlerle
işbirliği yapmasını sorgulamaları gerekmez mi?
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının işgalci güçlere
karşı verdikleri amansız mücadeleyi
unutmamak lazım. Hayatlarını hiçe sayarak Türk Milleti'nin bağımsızlığı için
mücadele eden yüz binlerce şehidimizi unutmamak lazım.
İlhan Selçuk'un yazdığı "Yüzbaşı Selahattin'in
Romanı"nın ikinci cildi "Milli Mücadele"ye ilişkindir.
İkinci ciltten birkaç satır:
"20 Mayıs 1919..."
Osmanlı işgal altındadır...
Selahattin anlatıyor:
"Haydarpaşa vapuruna binmek için Karaköy'e
geçiyordum...
Bir ses:
- Selahattin Bey!
Baktım Albay Bekir Sami, sivil elbiseli...
Yanına gittim, bana sordu:
-Evlendin mi?
- Hayır
- Benimle gel...dedi.
Beni Köprü'nün Boğaz vapurlarının yanaştığı
iskeleler yönündeki korkuluğa götürdü.
Yüzüme dikkatli dikkatli baktıktan sonra:
- Ben gidiyorum, dedi, benimle gelir misin?
İstanbul'dan uzaklaşmaya can atıyordum. Hemen:
-Gelirim, dedim.
Sordu:
-Nereye gelirsin?
-Nereye götürürseniz...
Devam etti:
-Durumu biliyorsun. İzmir cephesine gideceğim.
Yunanlılara harp ilan edeceğim ve hükümete isyan edeceğim. Gider misin?
-Giderim.
Eminönü'ne doğru biraz daha yürüdükten sonra tekrar
durdu, yüzüme baktı ve dedi ki:
- Bu işin içinde asılmak var, kazıklanmak var,,
hapsedilmek var, tardedilmek var. Yalnızca bir şey yok: Armağan, vatan
kurtulursa 'bunda bizim hizmetimiz var' diye sevinmektir. Gider misin?
-Giderim. "
Bu konuşmanın geçtiği günün bir gün öncesinde Mustafa Kemal "19 Mayıs 1919" günü Samsun'a çıkmıştır.
Bu vatanın emperyalist güçlerin eline geçmesinin
önlenmesi bir avuç vatanseverin önderliğinde başlayan Kurtuluş Mücadelesi
sayesinde olmuştur.
Geçmişimizi iyi bilmemiz ve öğrenmemiz lazım. Bu ise
eğitim ile olur, okuma ile olur. Okulları ateşe verip yakarak olmaz. Okulları
yakıp eğitimi engellemekle olmaz.