6 Ocak 2015 Salı

BÖYLE HAVALARDA HÜZÜNLENİRİM


"...Antalya'da yılbaşı günü, 200 arkadaşıyla birlikte, Büyükşehir Belediyesi'nde ki işinden çıkartılan taşeron şirkete bağlı özel güvenlik görevlisi yaşadıklarını anlatırken gözyaşına boğuldu. Beş yaşındaki kızı ise babasının gözyaşlarını sildi..." Kimi internet sitelerine düşen haber böyle. Ülkemiz genelinde taşeron şirketlere bağlı işçilerin iş güvenceleri maalesef bu. Taşeron şirket çalışanının işine istediği zaman son verebiliyor. İşsiz kalmanın, evine ekmek götürememenin ne demek olduğunu işsizler çok iyi bilirler. Karda, kışta, soğukta işini bir şekilde kaybeden bu insanlar evini nasıl ısıtacak, neyle geçinecek? Çocuğuna okul harçlığını nasıl verecek?
Yine bir başka haber. "850 kişinin işine bir maille son verildi" manşeti ile gazete sayfalarında yerini almıştı. "TPAO'nun yan kuruluşu Türkish Petroleum İnternational Company'de (TPIC) çalışan 850 kişinin iş akitlerine bir mail yoluyla son verildi...."

Manşetlerde yerini alan bir başka haber ise yürekleri burktu. "Ankara'da zabıtalar, geçimini kuş yemi satarak sağlayan yaşlı kadının paralarını Güvenpark'ta bulunan süs havuzuna attı. Paraları çevrede bulunan vatandaşlar topladı...." Benzer haberleri kanıksar olduk artık. Karnı tok, sırtı pek olanların, ekmek parası için mücadele edenlere yardımcı olması gerekirken, aksine davranışlar insanı üzüyor ister istemez. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" hadisini unutmamak lazım.
Hava soğuk, sokaklar soğuk. Karlı, yağmurlu günleri yaşıyoruz, karakışın acımasızlığında. Yürekleri sarsılmış çocukların, kimsesiz yaşlıların, evsizlerin gülüşlerine gözyaşı karışmış, donuyor ortamın soğukluğunda.
Kışa hazırlıklı mıyız toplum olarak? Şiddetli yağmura örneğin, kara buza hazırlıklı mıyız?  İşini kaybedenler, işsiz olanlar, evi olmayanlar, yoksullar, yaşlılar hazır mı?
Şehir merkezlerinde ne karlı zirveleriyle şahlanmış dağlar var, ne yol geçit vermeyen zirveler. Ne yazık ki karakışa gerek yok artık şehirlerimizde. Bir başka çıkmaz sokak trafik sorunu. Karakış canavarı yerini trafik canavarına terk etmiş şehirlerde. Kırsalda tipinin kara borana boğduğu coğrafyanın yerini şehirlerde arabaların motor homurtuları, gürültü ve kesif bir egzoz dumanı almıştır.
İster kış olsun, ister yaz, ister sonbahar tepkisiz ve unutkan bir toplumuz. Yaşam, acı ve hüzün asık suratlı artık. “İleri demokrasi”ye geçtiği söylemi ağızlarda düşmeyen, ekonomik büyümede dünyaya “dudak ısırtan” ülkemizde şehirlerin parkları, izbe köşeleri, terk edilmiş metruk binaları, köprü altları sığınacak yer arayan çocuklarla, kimsesizlerle dolu.
Kimi zaman inceden yağan yağmurda, kavurucu ayazda korunacak yer ararlar. Ayakları çıplak, soğuktan tir tir titreyen çocuklar. Evsizler, yaşlılar. Böylesi günlerde susarım. Suskunluğun egemen olduğu toplumlarda, demokrasi ve insan haklarından bahsedenleri gördükçe.
Böyle havalarda hüzünlenirim. Mesaisinin bitmesi ile yola çıkan memuru, işçiyi, okulundan çıkan öğrenciyi, iş bulabilmenin ve evine bir lokma ekmek götürmenin peşindeki vatandaşın ayazda donmamak için sarf ettiği çabayı gördükçe.
Saatlerce yol kenarlarında, otobüs duraklarında toplu taşım araçlarını beklemenin dayanılmaz hafifliğini yaşayanları. Sinirleri gerilenleri. Zabıtayı arayıp toplu taşım otobüslerinin yetersizliğini ve duraklarda durmadıklarını şikâyet edenleri. Sonuçta kocaman bir hiç ile karşılaşanları gördükçe.

6 yorum:

  1. İşsiz kalmak, işten çıkartılmak çok kötü :( saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru dersin Müjde kardeşim. Bir lokma ekmek için mücadele edenler. Maden ve inşaatlarda yaşamını yitirenlerin geride bıraktığı dul ve yetimlerin, ana ve babalarının acısını da unutmamak lazım. Saygı bizden. Yorum için teşekkür ederim.

      Sil
  2. Hüzünlenmek ne demek hocam. Düşündükçe insanın içi sızlıyor. Kış ve kar bir yandan çok güzel. Temizlik, hijyen ve muhteşem manzaralar. Ancak diğer yandan çaresizliğin öbür adı. Büyükşehirde yaşamak o kadar zor ki. Akşam iş dönüşü metrobüslerde, otobüs ve vapurlarda insanların yüzü o kadar umutsuz ki. Mutsuz ve umutsuz. Allah bize bugünümüzü arattırmasın. Onlara da yardım etsin. Sevgi ve selamlar hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Metropollerde yaşam gerçekten zor ve sıkıcı. İş bulup çalışmanın zorluğu bir yana, işe gidiş gelişlerde yaşanan trafik kaosu en sakin insanı bile çileden çıkaracak durumda. İnsanlarımızın eğitimsizliği de eklenince iyiden iyiye sorun oluyor. Soğuk...Evsiz ve yoksulların kabusu maalesef. Umutsuz ve mutsuzlar ülkesi olduk. Bunu aşmak yine bilinçli ve eğitimli insanların varlığı ile olur diye düşünüyorum. Sevgi ve saygılarımla. Yorum için teşekkür ediyorum.

      Sil
  3. Hocam yazınızda bahsettiğini haberleri ben de izledim göz yaşımla beraber. Ülkemizin yoksulu yoksunu yetmemiş gibi, bir de onlarca Suriye'lileri getirdiler. Onların dramı da içler acısı... Söylenecek yazılacak öyle çok şey var ki, tesir etmedikten sonra bir anlamı olmuyor. Emeğinize sağlık Hocam. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Söylenecek yazılacak öyle çok şey var ki,.." saptamanız gerçekten yerinde bir saptama. "tesir etmedikten sonra" düşüncesi yazan çizen, ülkesini ve milletini seven her insanı yıldırmamalı, gördüğümüz hata ve yanlışları diyelim mutlaka yasalar ve fikir ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde açıklamalıyız. Susmak kabullenmektir bir bakıma. Yanlışı bile bile de kabullenmemek lazım diye düşünüyorum. Elbette sizin söylemek istediğinizi anlıyor ve hak veriyorum. Diğer yandan ata yurdunu bırakıp güvenli bölge ve ülkelere giden sığınmacıların acı ve çileleri çok daha farklı. Karlı ve soğuk havalarda bunların yaşadığı sorunlar daha da fazla. İnsan olarak onların yaşadıkları çileyi gördükçe insan üzülüyor. Fakat elden bir şey gelmiyor maalesef. Savaşlardan nemalananların utanması lazım. Tabi utanacak yüzleri varsa. Yorum için teşekkür ediyorum. Saygı ve selamlarımla.

      Sil