16 Ocak 2015 Cuma

KADINLARIMIZ

Ege'nin şirin bir kasabasında görev yaparken görev yerim değişmiş, Aydın'ın bir ilçesine atanmıştım. Ağustos ayının ortalarında sıcakların bunalttığı günlerdi. Eşim ve çocuklarımla birlikte sabahın alaca karanlığında arabayla yola çıkmış, öğleye yakın da ilçe merkezine ulaşmıştık.

İlçe etrafı dağlarla çevrili genişçe bir vadide kurulmuştu. Göz alabildiğine zeytinlikler ve ormanlık alanlar vardı. Vadi tabanında tarım alanları göze çarpıyordu. Otoyoldan direksiyonu ilçe merkezine çevirdim ve kendimi geriye dönüşü imkânsız olan bir caddede buldum. 
Günlerden perşembeydi. Eşimin "ne yapıyorsun, pazara girdin" sözleri kulaklarımda çınladı. Yorgunluğun etkisiyle, haftada bir kurulan ilçe pazarına bodoslama araba ile girmiştim. Yapılacak bir şey yoktu. Yolu kapatmış olmanın sıkıntısı ile soğuk terler dökerken; eşim, "yapacak bir şey yok artık. Pazar dağılıncaya kadar buradayız" dedi. "İyi ya dedim arabadan inip etrafı bir dolaşalım. Hem ilçeyi tanımış oluruz, hem de okulun yerini sorarız".
Pazarda ürettikleri ürünleri satmaya çalışan kadınlar dikkatimi çekmişti. Anamın bozkırda bizimle birlikte sabahtan akşama kadar orakla ekin biçmeye çalışmasını anımsadım.
Yaşamın her safhasında evinin geçimi için mücadele eden kadınlar pazarcılıkla da uğraşıyorlardı. Üretmek ve ürettiğini satmak, ihtiyaç duyduğu ürünleri satın almak. Kadınları takdir etmemek mümkün müydü. Hangimizin anası tarlada, bağda, bostanda çalışmamıştı ki.
Sadece Anadolu'nun kasaba ve köylerinde değil, dünyanın farklı coğrafyalarında kadınların benzer şekilde ürettiklerini semt pazarlarında satıyorlardı.
Kısacası kadınların yaşamın her alanında etkili olması sevindiricidir. Eve kapanıp kalmaktansa, evinin geçimine katkıda bulunmaları nasıl sevindirici olmaz ki.
Köy ve kasabalarda bağ ve bahçelerde, tarlalarda çalışan, üreten kadınların yanı sıra metropollerde değişik iş kollarında ücretli çalışan kadınların varlığı da unutulmamalıdır.
Nazım Hikmet'in "kadınlarımız" şiirini bilmeyenimiz yoktur.
 Kadınların daha fazla çocuk yapmasını özendirmek için hükümetin açıkladığı "Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Paketi" ne İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, "Paket, dünün üreten kadınını, yarın işsizliğe mahkûm edebilir" dedi.
Ülkemiz işsiz sayısının 5.5 milyon olduğunu ve bunun 3.3 milyonunu kadınların oluşturduğunu açıklayan DİSK-AR araştırmasına göre kadınlar için işsizlik oranı 25.9 seviyesinde.
Açıklanan paketle getirilmek istenen;
"Doğuran kadın çalışanın istemesi halinde çocuk 5.5 yaşına gelene kadar yarım gün çalışacak." Eh ne diyelim, hangi işveren bu açıklamanın gereğini yerine getirecek?
Hazır Giyim ve Konfeksiyon sektöründe en fazla kadın çalışan istihdam edilmektedir. Yarı zamanlı bir işçiyi bünyesinde yüzlerce kadın çalıştıran üretici, bu ağır riski taşımak ister mi yoksa kadın çalışanları yerine erkek çalışanlara mı yönelir uygulama başladığında görülecektir.
Bu durumda hangi kadın "ben yarım gün çalışacağım, çocuğum var" diyebilecek. Dediğini varsayalım hangi üretici bunu uygulayacak, yine uygulama başladığında görülecektir.
İş kaybına işveren razı olacak mı, yoksa yarım günde ısrar eden kadın çalışanını işten çıkaracak mı. Bu ve benzeri soruların cevabını ilerde göreceğiz.
Olmasını istemediğimiz bir gelişme şunlar olabilir mi? Kadınlar işini kaybedecek, kadın işsizlerin sayısı artacak, eve kapanacaklar.

6 yorum:

  1. İfade güzelliğini, o güzel ifade ile anlatılan doğru gerçekleri bir roman tadında okumayı özlemişim.. Duyguların ve kalem tutan ellerin dert görmesin hocam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu içten yorumunuz iççin teşekkür ederim Gülsen öğretmenim. Saygılarımı iletiyorum.

      Sil
  2. Yazdığınız gibi hiçbir işveren bunu kabul etmez, kadınları hemen işten atarlar. Tek kelimeyle kepazelik! Maksat kadını eve hapsetmek, kocalarına muhtaç hale getirmek...:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakalım uygulamanın sonucu çalışan, çalışmak zorunda olan, evine ekmek götürmenin peşinde olan kadınlarımız için nasıl sonuçlanacak.

      Sil
  3. Kadınların önce "insan" ve kadın olarak,anne olarak kendi değerlerini bilip, haklarını savunabildikleri bir dünya özlemi içinde olmak... İlkokul hatta okul öncesi kurumlardan itibaren bu anlayışın gelişebilmesi için öğretmenlerimize de ne çok iş düşüyor.
    "Ayaklarının üstünde sağlam durabilmek" ülkemizde biraz zor. Destekleyen değil de engelleyenler öyle çok ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Ayaklarının üstünde sağlam durabilmek, ülkemizde biraz zor" cümleniz bir gerçeği dile getiriyor. Erkek egemen bir toplum durumundayız. Kadın erkeğin üç metre arkasında yürümeli anlayışının, kadın kısmı evinde oturup çocuk doğurmalı anlayışının kanıksandığı bir toplumda öğretmen ne yapsın ki. Aileden gördüğü başka öğretmenin söylediği başka olunca çocuk ne yapsın... Yorum için teşekkür ediyorum.

      Sil