11 Mart 2015 Çarşamba

SONRA MEKTUPLAR GELDİ AKLINA!

Bahçenin uzak köşesinde yüzünü güneşe vermiş düşünüyordu. Kuşku ve tedirginlik içinde kıvranıp avuçlarını kan ter içinde kalırcasına sıkıyor sıkıyordu. Gözlerinin etrafı morarmıştı. Beklenmedik bir yağmurun ılık, ama serinletici damlalarına nasıl söz anlatılamazsa o da yüreğine söz anlatamıyordu. Ve kendisine uzanacak o ince narin parmakları hayal ediyordu.
Saçlarını rüzgar dağıtırken, sen onun içindeki acıdan habersizdin. Nasıl bir hüzün ve ızdırap içinde olduğunu hesap edemiyordun. Edemezdin de zaten.  Çünkü farkında bile değildin.
Farkında değildin içten içe yüreğini kuşatan, kimi zaman mutluluk, kimi zaman bir damla gözyaşı olan acı, hüzün ve mutluluğun.
Sonra… Evet, sonra mektuplar geldi aklına. Kokusu, tadı, insanı alıp dağlara, kırlara götüren mektuplar. Giz dolu, sır dolu mektuplar. İnsanın içini sızlatan, yüreğini burkan, duygu seline bırakan mektuplar. Anaların oğullarına seslendiği, özlem ve gözyaşı kokan mektuplar.
Gözlerinde mutluluk ışıkları yandı söndü. Mürekkebi kâğıda iyice sinsin diye sözcükleri yavaşça ve bir sanatçının titizliğiyle oya gibi işledi mektubuna. Acı ile birlikte sevgiyi de yüreğinde hissetsin diye özenle seçti kelimeleri. İstedi ki incinmesin, kırılmasın. Yüreği yanmasın, burkulmasın.
Ne ki, acıyı da sevgiyi de, insanlığı da çok gördüler. Yalansız yaşamak isterdim dediğinde bile yüreğini cehaletin en onulmaz yalanları ile doldurduklarının farkında bile değildin.
Yıllarca kendi yalanımızın da başkalarının yalanının da yükünü taşımıştık omuzlarımızda. Bedeller ödenmişti ortaçağdan günümüze çoğu zaman. Ödenmeye de devam ediyordu.
Gazetecinin, politikacının, kitapların, büyüklerin yalanları ile geleceği yakalamayı başarabilmek çok zordu. Kuşkular ve korkular bir kez yüreğine işlemişti.
Sen batıya diğeri doğuya gittiğinde yalan imparatorluğu hâkimiyetini çoktan kurmuştu. Günün birinde yıkılmaman ve yok sayılmaman için direnmen gerektiğini biliyordun. Ama direnemedin.
Şunu hiç unutma ki geleceği inşa ederken yalanlardan kurtulmanın yolu geçmişi iyi anlamaktan geçer. Kendileri gibi düşünmeyenleri, kendilerine karşı olanları temizleyebilmek ve hesaplaşabilmek için yine yalanlara ve korkulara başvuracaklardır. Hiç günahı olmayan insanlara, dağlara, ormanlara, derelere saldıracaklardır. Öfkeleri geçinceye kadar, korku imparatorluğunu kuruncaya kadar esip gürleyeceklerdir.


NOT: 2008 yılında yazdığım bir yazı...

2 yorum:

  1. Merhabalar Hüseyin Hocam.

    Çıkar, menfaat ve rant kavgası insanları ruhsuzlaştırdı, insan insan olma şeref ve vasıflarını kaybetti. Yalan ve dolan üzerine kurulan çarklar belli bir süre belirli zümrelere çıkar ve menfaat sağladı ama sonları hep hüzünle kaybedenlerden olmak suretiyle sona ermiştir. Makalenizin başlığının altında yatan gerçeği kimse umursamadı.

    Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim. Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep Bey hoş geldiniz.
      Yazılarınızı özlettiniz. Şiirlerinizi de.
      "Çıkar, menfaat ve rant kavgası insanları ruhsuzlaştırdı," tespitiniz ne yazık ki yerinde bir tespit olmuş.
      Yıllardır bu ülkede sorunsuz bir yaşam kavgası içinde olanların, istedikleri o sorunsuz hayat özlemine kavuşamamalarının burukluğu uhde olarak devam etmekte.
      Toplumu farklılıklara ayırma , ötekileştirme çabaları huzur yerine kargaşa getirir. Bunun farkında olmak durumundayız.
      Kadim Anadolu topraklarında yüz yıllardır bir arada yaşayan insanların bu hayata devam etmeleridir doğru olan.
      Korku imparatorluğu kurma hevesinde olanlar hata eder.
      Saygı ve selamlarımla yorum için teşekkür ederim.

      Sil