Basın
kuruluşlarına yapılan saldırılar halkın haber alma özgürlüğünü engellemeye
yönelik bir yaklaşımdır.
Varsa
hukuka aykırı bir durum yargı gereğini yapar. Demokrasi ile yönetilen bir
ülkede hukuk ve adalet ne güne duruyor?
Kimse
kendisini hukukun yerine koymamalıdır. Eline taş ve sopa alıp basın kuruluşlarına saldırıp kırıp dökmemelidir.
Yapılan
bir haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkmak haksızlığa uğrayanı
korumak demek değildir. Elbette ki burada söz konusu olan adaleti, demokrasiyi, anayasada
ifadesini bulan temel hak ve özgürlükleri savunuyor olmamızdır.
Tarihte
şiddet yöntemlerini kullananlara sıkça rastlanır. Lakin şiddeti kendisine
referans alanların hiç biri başarılı olamamış, sonuçta insan hakları
kazanmıştır.
Şiddetin
ne boyutlara ulaştığını görmek için Ortaçağ Avrupa'sına, engizisyon
uygulamalarına bakmak yeterlidir. II.Dünya Savaşı sonrası çizilen dünya
haritasında yerini alan ülkelerin yöneticilerinin yaptıkları uygulamalara
bakmak yeterlidir.
Şiddeti
uygulayanların en büyük destekçisi hiç kuşkusuz şahin kanattır. Şiddetin
varlığından hoşnut olanlar, rant sağlayanlardır.
Toplumun
bir arada sorunsuzca yaşaması hukukun ve adaletin varlığına, demokrasinin tüm
kurum ve kuralları ile uygulanmasına, şiddetten uzak barış ortamına ve huzura
bağlıdır.
Şiddet
uygulamalarının, terörün hiç bir gerekçesi olamaz. İnsan hayatı değerlidir. Hiç
kimse bir başkasının özgürlüğünü gasp edemez. Etmemelidir. Şiddet şiddeti
doğurur. Ve şiddetin, kargaşanın hiç kimseye bir faydası yoktur. Şiddetin
olduğu yerde huzursuzluk vardır, geçim sıkıntısı ve işsizlik vardır.
Güvensizlik ve korku vardır.
Demokratik
hayatı korumak için şiddetten uzak durulmalıdır.