6 Kasım 2015 Cuma

NAM-I MÜSTEAR

İnternet, modern yaşam tarzını benimsemiş, eli kalem tutan, okuryazar, yada ‘fikri tek’liği savunan entelektüellerin yeni yaz boz tahtasıdır. Her konuda arananı bir tık ile bulabileceğimiz bir sorgulama alanıdır.
Bu düşünce geçtiğimiz on yıl öncesi için geçerliydi. Bugün köylüsünden kentlisine, dağdaki çobanından genel müdürüne, fikri olandan olmayanına herkesin kullandığı bir alandır.
Taksitle aldığı "akıllı" cep telefonunu elinde düşürmeyen, çarşıda pazarda, metroda, otobüste, sokakta caddede velhasıl yaşam alanının her safhasında cep telefonu ile "sosyal medya" trafiğinde paylaşım yapma derdinde "fikir sahibi olmadan düşünce sahibi olanların" yaz boz tahtasıdır.
Yada ”adı olmayan adamların sallama tahtasıdır" 
Veya ”Belli bir anlayış içinde ‘benden olmayan’ diğerlerinin üzerine yürüme alanıdır”
Veya “agresif, kompleksli ve asosyal kişilerin ‘ortak fikir beyan etme ya da düşünce üretme’  anlayışıdır” düşünceleri ne denli gerçekçidir, ne denli yanlıştır okuyucunun vereceği karara, algılama gücüne bağlıdır.
Sosyal medya'nın yanısıra; amacı, rotası, varoluş anlayışı, yayın politikası birbirinden çok farklı olan, magazin ağırlıklı, haber ve yorumlara yer veren, fikir ve tartışma ortamı sunan internet siteleri de vardır.
Bazen bu siteler aynı müştereklerde birleşen fikir cereyanlarının vücut bulduğu yerlerdir.  Bazen da ‘zıt’ söylemlerin yer aldığı, tartışmaların hararetle sürdürüldüğü alanlardır. Bazen faşisti ve demokratı, komünisti ve kapitalisti, dincisi yada laiği aynı çatı altında yazar. Herkes belli norm ve kriterleri aşmadan eteğindeki taşları döker.
Aynı çatı altında, benzer sosyal, ahlâki aile gelenekleri içinde yetişmiş, belli bir yaş aralığındaki entelektüel topluluğun bazı beğeni yada eleştirilerinin de dile getirilmesi yadırganacak bir durum değildir.
Esas mesele ‘nam-ı müstear’, yani ‘takma ad’  kullanılması meselesidir.
Takma adla yazmak gerçek adla yazmaktan farklıdır ve yazana belli bir rahatlık ve serbestlik alanı sağlamaktadır.
Kişisel çıkarlarını kovalayanların yada ‘benim dediğim’ veya ‘benimseyip savunduğum’ düşünce ve fikirler ‘tek ve doğrudur’ söylemi içinde olanların zaman zaman başvurdukları bir yoldur.
Gerçek adını vermekten imtina edenlerin sığındığı yapay bir ‘buz odası’ dır.
Şahsi fikirlerini başkalarına kabul ettirmek için veya geçmişte bu ülke için olağanüstü çaba sarf etmiş, toplumun olmazsa olmazları arasında olan devlet ve fikir adamlarının düşüncelerini ‘yok hükmünde’ saymak ve topluma lanse etmek için kullanılır.
Milyarlarca doğru ya da yanlış bilgi ve düşüncenin yer aldığı bu devasa ortamda gerçeği ve doğruyu bulmak için kendini iyi yetiştirmek, bilgi sahibi olmanın yanısıra ve sorgulayıcı olmak gerekir.
Takma adla yazıp bir düşünceye saldırmak, hatta kişileri hedef almak ne derece ahlâkidir? Kişisel çıkar ve egolarını tatmin için birilerini kötülemek isteyecek ‘tip’lerde takma adlarına sığınıp yazı yazacaklar, fikir beyan edeceklerdir.
Ancak diğer yandan bu yazılar isimsiz telefon gibi algılanacak, gün gelecek dikkate alınmayacaktır. Rant uğruna bu davranışı sergileyenlerde maalesef vardır.
Takma adla yazı yazıp da gerçek ismini saklamayanlara elbette sözümüz yoktur.
Takma isim kullanılması zaman zaman Türk edebiyatçılarının başvurduğu bir yol’dur, ancak kimlerin hangi takma adlarla yazdıkları da bellidir. Bu konuda yine internet ortamında aldığım (doğru veya yanlış teyit etme olanağı zor olan) birkaç örnek vereyim.
MÜSTEAR ADLAR.
Gerçek Adı   Müstear Adı:
Adalet Cimcoz = Fitne Fücur
Ahmet Turan Alkan = Recai Güllaptan
Ali Sirmen = Samim Lütfü
Attila İlhan = Abbas Yolcu, Beteroğlu, Ali Polatoğlu, Nevin Yıldız
Aziz Nesin = Alişan Konuşkan, Bahri Filbahri, Bedri Birdirbir, Falan Filan, Hakkı haklar, Sıtkı Sırılsıklam, Sülüman Gider, Kerim Kihkih, Oya Ateş…vs..
Çetin Altan = Hadi Borazan, Hüseyin Zurna
Necip Fazıl = Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki
Ziya Gökalp = Bimar, Büyük Baba….vs…Bu listeyi uzatmak mümkündür.


8 yorum:

  1. Ben de takma isim konusunda bazen rahatsız oluyorum. Mesela facebook'ta gerçek adını soyadını gizleyenleri asla arkadaş isteklerini kabul etmiyorum. (Mesela bir tanesi "adını dağlara yazdım yârim" diyerek arkadaş isteği göndermiş :))ciddiye bile almıyorum.


    Blog arkadaşlarımda hiçbir SİYASİ paylaşımı olmayan, siyasi konularda hükümeti kızdıracak şeyler yazmayan kişilerin isim soyadlarını gizlemesine de uyuz oluyorum. Böyle bir arkadaşım var, ismi uyduruk bir isim, hatta o takma isimle şiir mi, roman mı öyle bir kitap bastırmış. (Bastırsın kimse kıskanıyor sanmasın:))ama madem kitap bastırıyorsun yani en azından ciddiye alınmak için insan gerçek adını soyadını yazmalı bence, hatta özgeçmişini vermeli.

    Ama ben doğrudan hükümeti hatta Tayyip Erdoğan'ı hedef alan bir dolu yazı, karikatür paylaşıyorum, yine de ismime ulaşılması zor değil, öteki bloğumdan kolayca anlaşılıyor:)))ama benim gibi siyasi hedef tahtası olabilecek hatta hayatı tehlikeye girebilecek kişilerin takma isim kullanmasına karşı değilim.
    Ahmet Hakan'ın başına gelenleri gördük. Onu dövüyorlarsa yarın blogcuları da dövebilirler. O yüzden tedbirli olmak adına hükümet karşıtı, cb karşıtı yazı yazanlar, twit atanlar isimlerini gizleyebilirler. Buna itirazım yok. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eleştiriye, farklı düşünce ve fikir beyanına tahammülsüzlüğün olduğu bir ortamda yazdıklarınıza ne diyebilirim ki.
      Selam ve saygılar.

      Sil
  2. Sosyal medyada yazmıyorum. Sadece blog köşem var. Özellikle gençlerin yazarken çok seçici olmalarını savunuyorum. Eleştirmek, doğruyu savunmak elbette en doğal hak. Ama "eleştiri" hakaret içermemeli, kişiyi aşağılamamalı, gerçekleri çarpıtmamalı diye düşünüyorum.Bazen yazım kurallarını altüst ederek anlaşılmaz cümlelerle ifade etmek de kafaları karıştırabiliyor.
    Yılların ardından ne yazık, eleştiren değil, susan ya da son anda patlayan gençlerle karşılaşıyoruz.
    Esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
  3. "Eleştirmek, doğruyu savunmak elbette en doğal hak. Ama "eleştiri" hakaret içermemeli, kişiyi aşağılama malı, gerçekleri çarpıtmamalı diye düşünüyorum." cümlenize katılmamak elde değil elbette.
    Lakin;
    Gazete köşelerinde yazı yazan, yazdıkları ile her gün birilerini tehdit eden yazarlara ne demeli?
    Adam çıkıp ne diyor?
    "Ya bizdensin ya değilsin"
    Ya dediğimizi yaparsın, ya da seni de biz yönetiriz"
    Bu hakaret değil düşünce özgürlüğü diyeceklerdir sorulduğunda.
    Nasıl bir düşünce özgürlüğü ise karşısındakini tehdit ederek düşüncesini açıklamak.
    Kişileri aşağılayanlar utansın.
    Takma adlar ile millete söz söyleyenler utansın.
    Tabi utanma duygusunu henüz kaybetmemişlerse.
    Bu durumda "eleştiren" gençliği bulmak da zorlaşır doğrusu.
    Teşekkür ederim yorumunuza ben de sizlere esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
  4. Sizin de yazınızda ifade ettiğiniz gibi, eğitimlisi eğitimsizi şehirlisi köylüsü zengini fakiri vs her türden insanımız internet kullanıyor ve zamanının büyük bir bölümünü burada geçiriyor. Burada en büyük eksik nasıl olsa karşımdaki kişi beni tanımıyor düşüncesi hakim ve dediğiniz gibi bir de gerçek kimliğini kullanmamış takma isim kullanmışsa artık önü alınmaz bir durum söz konusu. Facebook ta zaman zaman ben de denk gelince görüyorum. Hakaretler, küfürler, saygısızlıkların bini bin para. Normal hayatta belki de kullanamayacağı şeyleri orada kullanıyor. Bu durum çok rahatsız edici. Temelimiz sallantıda. Eğitim düzeyi düştükçe, cehalet düzeyi yükselmekte. Küfreden, hakaret eden, aşağılayan, utanmayan ve bu durumu gizleyen bir nesil geliyor... Kişi her ne yaparsa yapsın kendi olmalı, kendini ortaya koymalı, yaptığının ardında olmalı. Emeğinize sağlık hocam. Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnternet kullanımının ne denli önemli olduğunu biliyoruz. Lakin, kullanıcı olarak toplumun değerlerine, ahlâki, sosyal, siyasal, düşünsel, inanç vs. bağlamında saygılı olmak önemlidir.
      Dilimizi yozlaştırmadan, yazı ve yorumlarımızı net ve anlaşılır biçimde dile getirmekte sayısız yarar vardır.
      Bu bağlamda "Temelimiz sallantıda. Eğitim düzeyi düştükçe, cehalet düzeyi yükselmekte. Küfreden, hakaret eden, aşağılayan, utanmayan ve bu durumu gizleyen bir nesil geliyor... Kişi her ne yaparsa yapsın kendi olmalı, kendini ortaya koymalı, yaptığının ardında olmalı. " saptamanıza katılıyorum. Tüm yorumunuza da.
      Saygı ve selamlar.

      Sil
  5. Merhabalar Hüseyin Hocam.

    Gerçekten günümüz sosyal medyasının içler acısı bir tablosunu çizmişsiniz. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.

    Her ne kadar yazdıklarınıza aynen iştirak etsem de, ben de olayı bir başka pencereden ele almak istiyorum. Bu insanlar da bizim. Onların böyle olmasına sebep olan da bizler değil miyiz? Onların böyle bir toplum olmasında ve yetişmesinde bizlerin payı yok mu?

    Her aile çocuğunu adam gibi yetiştirseydi, adam gibi eğitseydi, onları böyle başıboş bırakmasaydı, çocukları ile ilgilenseydi böyle bir toplumumuz olur muydu? Ben olmayacağına inanıyorum.

    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey;
      Yerinde bir konuya değinöişsiniz.
      Çocuklarımızın yetişmesine özen gösterilmesi konusuna.
      Eğitime.
      Ailede verilen eğitime.
      Hiç kuşkusuz yazdıklarınıza itiraz etmek olası değil.
      Yazdığınız iki cümle aslında sayfalar dolusu makale yazmayı gerektirecek boyutta ve önemde.
      Şimdi;
      Neden çocuklarımızı toplumsal değerlerimize saygılı, dilimize saygılı, demokrasiyi içselleştirmiş bireyler olarak yetiştiremiyoruz?
      Kuşkusu bir çocuğun toplum yaşamına adapte olmasında tek başına bir aile eğitimi yetmez.
      Çocuk ailesinden öğrendiklerinin yanı sıra,
      çevresinden, sokaktan, arkadaş gruplarından, okuldan, otobüste, metroda yolculuk yaparken bulunduğu ortamdan, İnternet (sosyal medya) arkadaşlarının paylaşım ve yorumlarından, okuduğu kitaplardan, büyüklerin bir araya geldiği parklardan vsvs. etkilenmekte eğitilmektedir.
      Birey farkında olmadan çevresinde olup bitenler düşüncesini etkilemekte, yaşamına yön vermektedir.
      Konu çok yönlü sosyolojik araştırmayı gerektiren bir konudur.
      Ve oldukça önem arz etmektedir.
      Önem arz etmektedir; çünkü gelecek nesillerin toplumsal olgusu söz konusudur.
      Konu ile ilgili çok fazla düşünce ileri sürülebilir .
      Lakin, en önemli konu "eğitim"dir.
      Selam ve saygılar.

      Sil