18 Mayıs 2016 Çarşamba

KARIN TOKLUĞUNA MAHKUM EDİLENLER

Anadolu köylerinin, kasabalarının ve o köylerde kasabalarda yaşayan on binlerin bugünkü geldiği konumdaki durumları ve açmazları, Anadolu topraklarını vahşi kapitalizme ve onun işbirlikçilerine kurban edenlerin uygulamalarının sonuçlarıdır.     
Anadolu’yu “anlamaz, görmez, duymaz” benzetmesiyle çoraklaştıran zihniyetin bu duruma gelinmesinde yadsınamayacak rolü vardır.
Bir zamanlar öğrencilere ders kitaplarında “Türkiye dünyada tarım ürünleri bakımından, kendi kendine yeten yedi ülkeden biridir” gerçeği öğretilirdi. Maalesef artık o gerçekte tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır.
Yine bir zamanlar tarım imkânları yeterli olan, ekilen ürünlerde yeterli verim alınan ve mısır, pirinç, buğday ambarı olan ülkemizde gıda krizi yaşanıyor olması; basiretsizliğin ve kapitalizmin ülkemiz tarımı ürünlerine koyduğu kotanın kaçınılmaz sonucudur.
İnsanın benliğine sızan yoksulluk korkusu ve güven kaybı insanlarımızı yerinden yurdundan etmiş, büyükşehirlerin varoşlarında yaşama savaşı vermeye itmiştir. Köyünden kasabasından kopan insanlar, göç ettikleri şehir merkezlerinde yoksulluğun pençesinde kıvranırken “asgari ücretin” dar kalıplarına hapsedilmiş durumdadır.
Karın tokluğuna mahkûm edilenlerin bir kısmı sosyal güvencenin dahi ne olduğunu bilememenin eşiğine getirilmişler; çalıştıkları işyerlerinde sosyal güvenceye alınmalarını dahi, işten atılırım korkusu ile dile getirememektedirler.
Hatta öyleleri var ki asgari ücretin altında çalışmalarına ve çalıştıkları süre yaklaşık bir yılı geçmesine rağmen aldıkları ücretin artırılmasını dahi isteyememekteler (her altı ayda bir asgari ücretin belirlendiğini düşünürsek).
Anadolu’nun değişik coğrafyalarında yaşayan insanlarımızın bir kısmı tarım ile iç içedir. Bir zamanlar Anadolu köylüsü hem kendilerinin, hem de toplumumuzun gıda ihtiyacını giderecek ürünü rahatlıkla üretirken gelinen noktada “feryat” etme durumunda ise insan ister istemez yıllardan beri uygulanan yanlış ve dışa bağımlı tarım politikalarının yanlışlığını sorgulama gereğini duymaktadır.
Örneğin bir Eskişehir'in bir Sivas’tan, bir Kırşehir’den, bir Erzurum’dan farkı yoktur. Yani yaşama mücadelesi veren diğer şehirlerimizin dağ köyleri ile ova köyleri ile orman köyleri ile Eskişehir'in köyleri aynı kaderi paylaşmaktadır.
Bu açmazdan kurtulmanın çaresi ise, dışa bağımlılıktan kurtulmaktan geçer. Devletimizin, dayatılan kapitalist uygulamaların değil ülkemize uygun tarım ve ekonomik politikaların hayata geçirilmesi yönünde karar almasından geçer.
Ülke nüfusu hızla şehirlere akmakta bu bağlamda da köylerimiz boşalmaktadır. Çünkü köylerde gelinen noktada toprağı olanların dahi mazot ve benzeri harcamalar yüzünden çiftçilik yapabilme olanakları zora girmiştir.
Diğer yandan uygulanan yanlış su kullanımları sonucu, su havzalarında var olan yer altı su seviyesi düşmüş, yanlış sulama nedeni ile tarım topraklarının bir kısmı çoraklaşmış, erozyona açık konuma getirilmiştir.
Aşırı hayvan otlatma nedeni ile meralarda ki bitkilerin aşırı tüketilmesi, meraların yok olma aşamasına gelmesine neden olmuştur. Yani ülkemiz bir yandan da hızla çölleşme yolundadır.
Sorunlar fazladır. Ancak zamanında ve yeterli önlemler alındığında sorunların üstesinden gelmemek için bir sebepte yoktur.
Ülkemizin bir şekilde tarım, orman ve su konusunda “yol haritası” çizmek zorunda olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.
“İnsanlara balık vermekten çok, balık tutmayı öğretmek” gerektiği gerçeğini yabana atmamak gerekir diye düşünüyorum.
Sorunlar bellidir. Önemli olan bir şekilde o sorunların ortadan kaldırılması, köylerimizin ve kasabalarımızın göç vermekten çıkarılması,  yetiştirilen ürünler ve yapılan hayvancılık ile kendi kendine yeter konuma getirilmesidir.


4 yorum:

  1. Sanırım başımızdakilerden kurtulmak en büyük öncelik hocam, bunlardan sonra bu söylediklerinizi yapabilecek vatan sever insanları getirmeliyiz başa, din tüccarı, vatan, Atatürk düşmanlarını değil. Ama getiremezsek de her millet hak ettiği biçimde yaşarmışa döneceğiz:( bizler etmiyoruz ama kurunun yanında yaş da yanar:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülkemizin bu duruma getirilmesi yıllarca uygulanan yanlış politikaların bir sonucudur. Elbette bu durum devam ederse gelecekte ülkemizi gıda bakımından daha da dışa bağımlı olmamıza sebep olacak zor günler bekliyor. Anadolu insanı bunu hak etmiyor. Dişi ve tırnağı ile toprağı kazan, işleyen bu cefakar insanların kendi topraklarında yetiştirdikleri ürün yerine dışa bağımlı hale getirilmeleri de üzücü bir durumdur. Çocuklarımızın gelecekte rahat bir ortamda yaşamaları için kendi insanımıza, tarımımıza, ormanımıza yatırım yapmalıyız. Göçü önleyecek tedbirler almalıyız.
      Gidecek başka yerimiz yok.
      Var olanlara sahip çıkmalıyız.

      Sil
  2. Merhabalar Hüseyin Hocam.
    Ülkemizde ne köy kaldı, ne de köylü kaldı. Hepimiz şehirlere doluştuk ve birbirimizin üstünde yaşıyoruz. Bu içler acısı tablonun ressamını da çok iyi biliyoruz. Bizim bilmemiz para etmiyor. Bilmesi gerekenlere de bildiremiyoruz. Hala kedi gibi dört ayakları üzerine düşüyorlar. Bu dönemin de bir sonu var. Sonsuz olan ne var ki zaten? Sonu olmasaydı, Osmanlının olmazdı. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
    Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,
      "Ülkemizde ne köy kaldı, ne de köylü. Hepimiz şehirlere doluştuk ve birbirimizin üstünde yaşıyoruz" cümleniz olayın kısa ve net anlatımıdır.
      Bu duruma gelinmesinin müsebbibi de bu toplumda yetişen ve yanlış politikalarla bu ülkeyi dışa bağımlı hale getiren yönetici konumunda olanlardır.
      Karar vericilerdir.
      Mazot parasını bulamayıp toprağını işleyemeyen çiftçi ne yapacak?
      Ya köyünde kalıp aç sefil karın tokluğuna çalışmaya devam edecek, ya da şehirlere göç edip varoşlarda yaşamaya devam edecek. İnşşat işlerinde, kaçak işyerlerinde asgari ücretin altında ve güvencesiz çalışacak.
      Sosyal güvenceden yoksun işini kaybetmenin korkusu ile yaşayacak.
      Umarım bu durumu düzeltecek yöneticiler gerçeği görüp gereğini yaparlar.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil