11 Eylül 2016 Pazar

ASLINDA SORARSAN HERKES ŞİKAYETÇİ

Mine Söğüt bir yazısında şunları yazıyor. "Yıllar önce, mimari usulsüzlüklere savaş açan bir derneğin üyeleri, yüksek yerlerdeki tanıdıklarına güvenerek yaptırdığı kaçak katlı (binayı) bir türlü yıktırtamadıkları nüfuzlu bir gazeteciyi alt etmek için dava açmaya hazırlanıyorlardı. Etkili olur diye gazeteciyle aynı apartmanda oturan ünlü bir yazardan da açılacak davaya müdahil olması için yardım istediler. Bir kafede buluşuldu. Olayın hukuksuzluğuyla ilgili detaylar yazara anlatıldı. Yazar anlatılan süreci sonuna kadar dikkatle dinledi. Hukuksuzluğuna ikna oldu. Ve "o kaçak katın bana hiçbir zararı yok. O yüzden bu davaya müdahil olmayı düşünmüyorum" diyerek toplantıyı bırakıp gitti.
Çok uzaklara gitti..."
Hukuksuz ve kaçak olarak inşa edilen bir binaya "o kaçak katın bana hiçbir zararı yok"  düşüncesi ile seyirci kalınması toplumsal ve bireysel duyarsızlığa iyi bir örnek. Bireyler şahsi çıkarlarını bir tarafa bırakıp toplumun çıkarlarını öncelikle  gözetmesi gerekme mi. Bugün o yazar soruna duyarsız kalır, yarın bir başkası  başka  bir soruna duyarsız kalır. Bu doğru bir yaklaşım değildir.
Bu sadece bir örnek. Yaşamın her anında yaşanan sorunlar diz boyu. Sokakta, caddede, toplu taşım araçlarında, parkta, trafikte uyulması gereken ve çok da zor olmayan kurallara itibar eden yok.
Kabadayılığa gelince ufak bir sorundan devasa sorun çıkartmakta da üstümüze yok. Misal seyir haline bir araç sollama yaptığında  "vay arkadaş sen beni nasıl sollarsın" deyip levyeyi eline alanın haddi hesabı yok. Maazallah külhanbeyliği kimseye kaptırmamak için elimizden geleni yapıyoruz.
Lakin, yardımseverliğin, yaşlıya büyüğe saygının anımsanmadığı bir kuşak yetişiyor. Ellerinde düşürmedikleri ve kim bilir ne zorluklarla alınan akıllı telefonlardan gözlerini ayırıp çevreye baktıkları bile yok.
Özellikle büyük metropollerde duyarsızlık tavan yapmış durumda.
Ataköy - Yenikapı metro hattını olduğu gibi, Ataköy - Uzunçayır Metrobüs hattını da sık kullanırım.
İlgili toplu taşım araçlarına engelliler, yaşlılar, hamile ve çocuklu kadınlar da binmektedir.
Oturma yerlerinde bu insanlara yer vermesi gerekenler kılını bile kıpırdatmaktan uzak, akıllı telefonları ile oyun oynamanın derdindeler. Çevrelerine dikkat ettikleri bile yok.
Vagonda ya da otobüste izlediğim gençler oldukça rahatlar.
Kimilerinin kulaklarında kulaklık kim bilir hangi sığ türkünün keyfini sürmekteler.
Aslında sorarsan herkes şikayetçi. Ama uygulamaya gelince "bana hiç bir zararı yok" varsın yaşlı, hamile, çocuklu, engelli olan zor şartlarda yolculuk yapsın bana ne düşüncesi yaygın gibime geliyor.




2 yorum:

  1. Haklısınız Hüseyin hocam, başka ülkelerin atasözü dağarcığında "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" gibi bir söz var mıdır bilmiyorum. Başımıza ne geliyorsa bu "Bana zararı yok" tavrından geliyor. gün gelir bir deprem olur o kaçak ne işler açar. Otobüsler konusu da ayrı, ben pek rastlamıyorum genellikle yaşlılara yer veriyorlar ama her zaman aynı tip kişilerle karşılaşmıyoruz. Bazıları dediğiniz gibi görmezden geliyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzda dile getirdiğiniz düşüncenize katılıyorum. Katkı için teşekkür ederim Müjde hanım. Saygılar.

      Sil