16 Ekim 2016 Pazar

DEĞİŞİM

Yaşam kulvarında zaman en iyi yargıç olsa da akıllara gelen soru şu. İnsanlar niçin değişiyor?
İhtiyaçları, istekleri, hükmetme arzuları, zalimlikleri, yok etme girişimleri neden dur durak bilmiyor?
Farklı düşüncede kulaç atanların değişimin ana sebeplerine verecekleri cevaplar hiç kuşkusuz farklı olacaktır.
Değişimin ana kumandasına bakıldığında karşımıza egemenler, emperyalistler, kapitalistler ve bu sistemden palazlanan piyonlar çıkıyor.
Ben düşüncesinin etkisine kapılmış olanlarla kibirliliğin pençesinde kıvrananların hükmetme isteği etrafı kasıp kavuruyor.
Değişimin ana kaynağı egemenler, emperyalistler ve kapitalistler ise hiç kuşkusuz değişimin olumsuz yönde gelişmesinde de suçludurlar.
Bunlar ikiyüzlü politikaları ile milyonlarca insanın yaşamını zora sokuyor, yok ediyor, zapturapt altına alıyor.
Akıllarda olumsuz imgeler oluşmuş durumda.
İnsanlar gelecekteki yaşam şartlarının sorunsuz olması için terör belasından kurtulmak için, dünyanın yaşanabilirliğinin zora girmemesi ve milyonlarca insanın olumsuz etkilenmemesi için de mücadele etmeli. Emperyalist zihniyet toplumlar üzerinde elini çekmeli. Bireyleri ve yaşam koşullarını ve coğrafyalarını rahat bırakmalı.
Bırakalım insanlar kendi sorunlarını kendileri çözsünler. Uzak diyarlardan, binlerce kilometre uzaktan gelip toplumun yaşamına müdahale edilmemeli.
İnsanlar umutsuzluğa ve güvensizliğe itilmemeli.
Değişimin en önemli sebepleri arasında açlık ve susuzluk, yokluk ve yoksulluk, terörün yerinden yurdundan kopardığı sığınmacıların durumu ve kargaşa ortamı içinde bulunan coğrafyaların varlığı da sayılabilir.
Modern yaşam tarzının benimsendiği yüzyılımızda artan ihtiyaçların karşılanması için zorlananlar, köle pazarlarında varlığı ile yokluğu egemenlerin iki dudağı arasında olanlar, hayatta kalma mücadelesi veren kimsesizler, erkek egemen toplumda varlığı ile yokluğu umursanmayan kadınlar, insanın insana yaptığı zulüm ve ölümün her yerde olması değişimi tetikleyen etmenler olarak düşünülebilir.
Yapılan kıyımların, ötekileştirmelerin, insanın insana yaptıklarının kanıksanması, ölümün doğallıktan yoksun kılınması, binlerce yıldan süzülüp gelen kültür eserlerinin balyoz darbeleriyle yerle bir edilmesi, geçmişin ayak izlerinin yer yüzünden silinmek istenmesi.
Yüzyıllardır kazanılan insanî değerler yok edildiğinde kaybedecek olan insanlıktır. İnsanlığın geleceğidir.
Vicdansızlığı, acımasızlığı, rant avcılığını, ahlâksızlığı, yalancılığı, kibirliliği, ötekileştirmeyi bir kenara bırakmak gerekir.
Demokrasiye, insan haklarına, özgürlük anlayışına, adalet ve eşitlik anlayışına sarılmak gerekir.


4 yorum:

  1. Sanırım en zor şey emperyalistlerle mücadele etmek Hüseyin hocam. Çünkü her zaman çeşit çeşit kılıklara giriyorlar, dinci kılığına giriyorlar, siyasetçi kılığına giriyorlar, hükümet kılığına, muhalefet partisi kılığına giriyorlar, gazeteciler, köşe yazarları, vs. bir sürü de maşaları var. Çok umutsuzum. Atatürk emperyalistlerle savaştı ve kazandı ama şimdi çok daha zor çünkü ekonomik olarak bağlıyorlar ülkeleri. Kıskaca alıyorlar. Bölüyorlar, parçalıyorlar, birbirine düşürüp, birbirine yediriyorlar....
    Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru dersin . İnsanları bu hale getirenler para babaları kompradorlardır.
      Yorum için teşekkür ederim.

      Sil
  2. Ben de hep düşünürüm; kötülük bazı insanların özünde mi var? Din adına neler yapıyorlar Oysa din o davranışları yasaklıyor.
    İyilerin artmasını beklerken kötüler inanılmaz bir hızla çoğalıyorlar.
    Esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acımasızlıklarına dini öne sürerek devam ediyorlar ne yazık ki.
      İnsanlar acımasızdır.
      21.yüzyılın ilk çeyreğinde ise bu tavan yapmış durumda.
      Yorum için teşekkürler. Saygılar.

      Sil