31 Ekim 2016 Pazartesi

İSTANBUL'DA YAŞAMAK -I

Apartman blokları arasında esen sert rüzgâr denizin öyküsünü anlatır. Balıkçı tekneleri ve yosunun öyküsüdür anlatılan. Rüzgârla birlikte dolaşır sokakları. Sonra uçar gider başka diyarlara yeni öyküler anlatmak için.
Günün en büyülü anlarını kime sorsan sabah ve akşamın serinliği olduğunu söyler.  Güneşin yumuşamış, yakıcı olmayan son ışıkları bir yandan eğreti apartmanları yıkarken diğer yandan da mahalle sakinlerini sokaklara davet eder.
Günün altın ışıklarının büyüleyici etkisini beklemeden sabahın erken saatlerinde parkları, nefes alınacak yeşil alanları doldurur yüzleri sert, elleri nasırlı insanlar. Serinleyip yorgunluklarını atacakları başka yerde yoktur zaten. Bir döngüdür bu, bir devinim, değişmez.
İstanbul adeta bir yaban arısı kovanını andırıyor. Havanın sıcak olduğu günlerde caddelere, meydanlara, cafelere, AVM’lere insan selleri akıyor. Birbirine yaslanmış apartman aralarında kendilerine oyun alanı olarak dar sokakları seçmiş çocuklar. Oynayacakları bir yer yok, var olan yerlere de arabalar park etmiş. Meydana gelecek bir depremde insanların toplanacakları geniş alanları bulmak  olanaksız.
Caddeleri dolduran insanlarla konuşmanın manası yok. İnsanlar stres içinde. Çöp toplayanlar, dilenenler, Suriye’den gelenler her yerde.
Suriyelilerin çalışıp para kazanacakları bir iş bulmaları zor olduğundan aç kalmamak için çareyi dilenmekte bulmuşlar. Yaşlısı genci, erkeği kadınıyla dileniyorlar. Savaşın mağdur ettiği bu insanların dilenmekten başka çareleri de yok. İnsan bunların hangi birine yardım edeceğini bilemiyor. Aç kalmamak için her gün dilenmek zorundalar.
Apartmanların dükkan amaçlı yapılmış alt katlarında bulunan tek göz odalarda çoluk çocuk hep bir arada yaşamaya çalışıyorlar. Savaşın öldürücü darbesinde yok olup gitmektense buna çoktan razılar. Etrafımız bu şekilde yaşamaya çalışan Suriyelilerle dolu. Bu durum gösteriyor ki bir toplumun huzur içinde yaşaması halkın varlığını devam ettirebilmesi için çok önemli.
Allah kimseyi zor duruma düşürmesin. Yerinden yurdundan etmesin. Kurulu düzenleri savaş nedeniyle alt üst olan bu insanlar zor şartlarda hayatta kalmaya çalışıyorlar. Kısacası İstanbul’da yaşamak kolay değil.
Son günlerde Irakta IŞİD terör örgütü militanlarının yaptığı katliamlar düşünüldüğünde insan insanlığından utanıyor. Bu nasıl bir insanlık anlayışı nasıl bir inanç anlayışıdır ki savunmasız siviller acımasızca katlediliyor. Yaşanan kaos ortamını, insanların katledilmesini, yerlerinden yurtlarından edilmesini görünce bir arada sorunsuzca yaşamanın ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılıyor.

Kardeşlik ve adalet duygusunu kaybetmeden, kutuplaşmaya meydan vermeden bir arada sorunsuzca yaşamanın önemini anlamamız gerekiyor. 

4 yorum:

  1. 3 milyon Suriyeli ile sorunsuzca yaşamak bence mümkün değil Hüseyin hocam. Lübnan'da iç savaşın sebebi böyle mültecilerdi. Bir daha da başları beladan çıkmadı. 3 milyon derken 6 milyon olacaklar, sonra 9 milyon......:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu bir gerçektir Müjde hanım.
      İnsanın on yıllarca sorunsuzca yaşadığı
      topraklarda kendi iradesi dışında
      uzaklaştırılması,
      ata yurdunu terk edip
      başka topraklara
      diline, yaşamına yabancı olduğu
      yerlere gitmesi zordur.
      Suriye iç savaşının nedenleri bellidir.
      Irak savaşınında
      Yemen iç savaşınında
      Libya.da yapılanlarda
      Afganistan.ın bu duruma gelmesinin sebepleri de
      bellidir.
      Emperyalizmin
      kapitalizmin
      savaş çığırtkanlarının
      savaştan nemalananların
      var olduğu acımasız ortamda
      sivil insanların yerinden yurdundan olması
      göç esnasında
      çoluğunu çocuğunu kaybetmesi
      Akdeniz dramları ortada
      Avrupa barınma kamplarında sığınmacıların durumu ortada
      İşin insani boyutunu unutmamak lazım elbette.
      Allah kimsenin kurulu düzenini bozmasın
      zordur
      çaresizlik nedir
      çile nedir
      suçsuz ve savunmasız insanlar çekiyor
      Hiç kimse zorunlu olmadıkça yerinden yurdundan ayrılıp
      yabancısı olduğu topraklarda açlık ve yoksulluk çekmek istemez.
      İnsani boyut bağlamında olaya bakmak lazım.
      Elbette Ortadoğu bataklığında yaşananların bir an evvel son bulması
      yerini yurdunu terk edenlerin
      geri dönmesi önemlidir.

      Sil
  2. Bu ağır koşulları, "En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır." diyen büyük Ata'mızın ilke ve devrimlerini yaşatarak aşacağımızdan hiç kuşku duymuyorum. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuza aynen katılıyorum. Facebook sayfamda kapak resmin de söylediğiniz Atatürk'ün sözü yıllardır duruyor. "En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır."
      Bu bağlamda eğitimin önemi çok büyüktür
      Saygılarımla.

      Sil