1 Kasım 2016 Salı

İSTANBUL'DA YAŞAMAK - II

Diğer yandan cadde boyunca sıralanmış seyyar manavlar kamyonetlerine yükledikleri karpuzları  "çığırtkan sesleriyle" satmaya çalışıyorlar..
Sokaklar, caddeler seyyar satıcılarla dolu. Hediyelik eşyanın yanı sıra her türlü malzemeyi satmaya çalışanlar kaldırımları işgal etmiş durumda. Bu nedenle insanlar kaldırımlarda rahatça yürümekte zorlanıyor. Afrika kökenli insanların köşe başlarında gün boyu seyyar satıcılık yapmalarına semt sakinleri çoktan alışmış. Kısacası insanlar geçimlerini sağlamanın derdinde.
Sabah ve akşamları iş çıkışı insan selinden oluşan bir ordu beklenmedik bir şekilde ana arterlere yayılıyor. Her yer hınca hınç insan dolu. Sükûnet içinde yalnız kalacağınız bir yer bulamazsınız.  
Paranın geçim aracı olduğu bir dünyanın kurbanı olanlar, ikiyüzlü modernitenin kıskacında hastalıklı bir anlayışın tanığıdırlar artık. Zamanlarını “serseri mayınlar” misali şehrin sokaklarını amaçsızca dolaşarak, çığırtkan sokak satıcılarının, simit ve piyango satıcılarının hareketlendirdiği meydanlarda ve parklarda geçiriyorlar.
Kalabalığı kendine çeken parkların etrafında, birbirine dolanmış salkımsöğütlerin üzerine konmuş, gizemli, rengârenk kuşlar görünüyor. Martılar, kırlangıçlar denizin ritüelini anlatıyorlar çığlıklarıyla.
İstanbul öyle kalabalık ki, evsizler parkları, köprü altlarını; seyyar satıcılar üst geçitleri ve caddeleri ele geçirmişler. Sabahın serinliğinde parklarda yürüyüşe çıkmak, banklarda sabahlayanların varlığı nedeniyle engelli koşu yapmak gibi bir şey. İlerleyen saatlerde, şehrin yolları, trafiğin yoğunluğu nedeniyle tıkanıyor.

Semt pazarlarında pazarın dağılmasına yakın sebze meyve toplayanlar, çöpleri karıştıranlar, yardım toplayanlar dikkati çekiyor. Varoşlarda zor durumda varlığını sürdürmeye çalışanların yapacakları başka bir şeyde yok. Bir şekilde hayatta kalmak zorundalar. Plansız kentleşmenin getirdiği sorunlar insanın insana saygısını yok etmiş. Ve İstanbul'un nüfusu artmaya devam ediyor.  

2 yorum:

  1. Ankara'dan gelmiş biri olarak çok iyi gözlem yapıp iyi özetlemişsiniz İstanbul'un durumunu hocam. Anlattıklarınızı Avrupa yakasına geçtiğimde sıkça görüyorum. Bizim buralarda da bu sorunları yaşıyoruz, ancak nispeten çok daha iyi durumdayız. İstanbul çok büyük. Burası da İstanbul, Sirkeci'den Hadımköy'e kadar da İstanbul. Çok çeşitli insan yaşıyor. İş saatlerinde trafik berbat. Metrobüsler insan almıyor. Yanlış şehircilik planlamaları ile bu hale getirildi İstanbul. Çok sevdiğim, burada doğduğum için ayrılamıyorum, yoksa artık çekilir gibi değil.

    YanıtlaSil
  2. Sağlam, akılcı yorumlarınız, tıpkı bloğunuzda yazdığınız yazının bir solukta okunması gibi.
    İstanbul'u anlamak için İstanbul'da yaşamak lazım
    lakin, İstanbul hakkında yazılanları okumak da bir fikir
    edinmek için yeterli sanıyorum.
    İstanbul çok katlı otopark gibi
    her katın farklı araçlarla dolması gibi
    her semti bir diğerinden farklı
    ne Üsküdar, Bahçelievlere benzer
    ne Ataköy, Bakırköy Yenibosna, Halkalı, Küçükçekmece'ye.
    Ne boğazın öte yakasında bulunan Kadıköy
    Beri yakasında bulunan Fatih'e
    Kültür yapısı farklı olduğu gibi
    eğilimleri, siyasi yapıları, düşünceleri
    ve yaşamları da farklıdır.
    Durum öyle bir hal almış ki
    E-% karayolu ile Florya yönüne giden bir araçtan Ataköy metro istasyonundan inelim
    Önce Ataköy tarafına geçelim gezelim
    sonra Şirinevler, Hürriyet mahallesi, Kocasinan tarafına
    Çok farklı insan profili ile karşılaşırsın
    Giyiminden, yaşamına, insani ilişkilerden, sokakta kinin tavrına varana kadar farklı olduğunu görürsün.
    İstanbul,
    ne yazık ki şehir dokusunu çoktan kaybetmiş
    o senin doğup büyüdüğün İstanbul yok şimdilerde
    Ne tiyatroya giden yeterli
    ne gazete okuyan
    ne de kitap alan
    sokakları adımlamak ise revaçta
    meydanları dolduran kitlenin
    günlük yaşantısını izlemek yeterli
    İstanbul'un ulaşım sorunu da işin içine girmesi ile
    İstanbul'da yaşamak zor.
    Yorum için teşekkürler.

    YanıtlaSil