4 Kasım 2016 Cuma

İSTANBUL'DA YAŞAMAK- IV

İstanbul da yaşayan kırsal kökenli vatandaşlarımız değişmeyi göze almakta ve değişmekteler. Yavaş olsa da bu gerçekleşiyor.
Bu değişimin bilinçli ve sürekli olması için yetkililere görev düşüyor. 
Değişimin sürdürülebilmesi için, cadde ve sokakların fiziki yapısının, işlevsel kullanımının düzenlenmesi gerekiyor.
Kural tanımazlığın önlenmesinin şehrin yaşanabilir olmasında önemli olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli.
Unutulmamalı ki bir şehrin olumsuzlukları yanında olumlu yönleri de var. İstanbul'un bu yönü daha ağır basıyor.
İstanbul, ülkemizin en kalabalık, nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu şehirlerden biri.
İki kıtada geniş bir coğrafyaya yayılan şehirde bir çok ülkenin nüfusundan fazla insan yaşıyor.
Yüzyıllardır doğu ile batı arasında kültür değişiminin vazgeçilmezliğine soyunan İstanbul bugün barındırdığı milyonlarla benzer işlevine devam ediyor.
Doğu ile batının harmanlandığı bir merkez konumunda.
Eşsiz güzellikleriyle İstanbul Boğazı iki denizin birleştiği noktada inci bir kolye gibi uzanıyor.
Şehrin silueti gökdelenlerle değişse de, yönü ve ruhu hep aynı.
Geçmişte olduğu gibi bugün de yüz binlerce insan  İstanbul'u görmek, boğazın güzelliklerini seyretmek, ticaret yapmak için geliyor.
Şehir iyi bir pazar konumunda.
Bankaları ve finans merkezleri ile ekonominin can damarı.
Bu nedenle İstanbul'un cazibesi gittikçe artıyor, bu cazibeye kapılanlar da bir daha ayrılamıyor.
Kıyılara baktığınızda uzaktan parlak yeşil yağmurlukları, gri buruşuk şapkalarıyla balıkçıları görürsünüz.
Yüksek bir ses tonuyla külhanbeyi bağırışlarını duyarsınız.
“Rastgele!”.
Özenle hazırladıkları oltalarını umutla denize atarlar.
Kovaları gümüş renkli balıklarla dolduğunda yorgunluklarından eser kalmaz.
Oltalarına vuran yüzyıllardır İstanbul sofralarının vazgeçilmezi Lüfer olduğunda keyifleri bir başka olur.
Deniz yine cömert davranmıştır.
Akşama balık vardır sofrada.

Yanında bolca limonlu zeytinyağlı salata ve bir kadeh de rakı varsa sohbetin en koyusu yapılır saatlerce.

3 yorum:

  1. Hakikaten çok güzel bir şehir, ama bana uzaktan güzel:) Kalabalığından, nemli sıcağından ötürü pek sevmiyorum. Yine de Boğaz kıyıları özellikle Anadolu yakası, Kanlıca, Beylerbeyi, Küçüksu gibi yerleri özlemle anmadan edemiyorum:) aşk-nefret ilişkisi var bende İstanbul'la ..:)
    Keyifle okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Müjde hanım.
      Anadolu yakası bir başka
      Sıcağı berbat
      yazın dışarı çıkmakta zorlanıyor insan.
      Kısacası bulunduğun semt dışına gitmek çok da kolay değil.
      Hınca hınç dolu ulaşım araçları ile seyahat etmek pes ettiriyor bir daha yola çıkmayı.
      Ana arterler amaçsız yol alanların güzergahı olmuş adeta.
      Yaşanılır yeri kalmamış bu bağlamda.
      Çocuklar olmasa ben çoktan ayrılmıştım İstanbul'dan.
      Ben de sakinliği arar oldum.
      Bir şehri yaşanabilir yapan şehir halkıdır.
      Kimi zaman belgesellerde izliyoruz Avrupa'nın çeşitli şehirlerini.
      İnsan hayran kalıyor.
      Şehrin dokusunun bozulmamasına.
      O dokuyu kültür ile bütünleştiren heykellerin varlığına.
      Binaların dokusunun aynen muhafaza edilmesine.
      Ya İstanbul?
      Beton yığını içinde boğulmaya devam ediyor.
      Yorum için teşekkür ederim.

      Sil
    2. Anadolu yakası bir başka güzel elbette. Yeşili bol ve sakin bir ortamı var.
      İstanbul'un sıcağı berbat.
      Yazın dışarıya çıkmakta zorlanıyor insan.

      Sil