10 Aralık 2016 Cumartesi

KÜLTÜREL DEĞİŞİM


Ataköy metro istasyonuna bakan kahvehanedeyken geçmişin yaşam anlayışından da söz açıldı. Araç trafiğine kapalı meydanın dört bir yanında kümelenmiş, müşteri bekleyen, iş yerlerinin çevresinde geç saatlere kadar meydanı boş bırakmayan insan selinin kültürel değişiminden de…
Geniş sundurmanın altında üst kısımları hasır küçük bodur iskemleleri, tozla kaplı masaları ile kahve düzeni açtırmıştı kültürel değişim konusunu.
Batının dizayn edip üretimini yaptığı ürünlerin zaman içinde doğuya taşınmasını benimsemiş, bir bakıma kabullenmiştik. Ne de olsa gelişmişlik denince aklımıza batı geliyordu. Doğuya özgü olan pek çok şey de batıda kendine yer bulmuştu. Kahvehane düzeni de bunlardan biriydi.  Doğunun kültürel yapısı her yerdeydi artık.
Meydan ayakkabı dükkânları, oyuncakçıları, sokağın köşesinde “eski kitap alınır” ilanı ile dikkati çeken sahafı, kuyumcuları, döviz büroları, dönercileri, telefon satan işyerleri, ayakkabı tamircisi, terzisi, dershaneleri,  AVM ve banka şubeleri ile kalabalığı kendine çekiyor. Az ileride bulunan E-5 karayolunda akan trafiğin gürültüsüne alışmış milli piyango satıcıları, seyyar satıcılar, dilenciler, simitçiler ekmek parasını çıkarmanın peşindeler. Ve son günlerde sayıları gittikçe artan Suriyeli ve Afrikalı göçmenler.
Günün her saatinde hareketliliğini koruyan, sabahları ve akşamları artan kalabalığı ile üst geçitteki yaya trafiğinin bıktırıcı görüntüsü genç kadınların ve erkeklerin rahatça sohbet ettikleri, sigaralarını tüttürüp, Red Bull’larını yudumladıkları cafe önlerine konmuş masalara çok yakın. Bazı erkeklerin atkuyruğu var, bazılarının kulaklarında küpe. Çarpıcı rujları ve umursamaz figürleri ile dikkati çeken, ellerinde son model telefonları ile durmadan mesaj yazan genç kızlarda ise hızma.
Anne babaların büyük umut bağladıkları gençler… Aynı zamanda ailenin eğitimi, kültürel anlayışı bağlamında, ençok baskı altında kalanlar. Onlar artık eski ile yeniyi bir araya getiren bir dünya da yaşıyorlar.  Dün ile bugün arasında bağlantı kurulduğunda, bildiklerimizin artık demode olduğunu düşünüyorlar. Toplumdaki trendlere daha uyumlu olan gençler modern hayatın labirentlerinde anne babalarına rehberlik ediyorlar.
Kokoreçten Pizza Hut’a, Tantuniden McDonald’s’a kimlik değişiminin yaşandığı,  “Men and Women like to smoke and drink beer, wine and whiskey” (Erkekler ve kadınlar sigara içmeyi, birayı, şarabı ve viskiyi sever)  anlayışının tavan yaptığı; diğer içeceklerin pabucunun dama atıldığı kültürel dönüşümün varlığına şahit oluyoruz. Kırsalın yaşam anlayışının yerini varoşların eğreti gecekondu anlayışına terk ettiğine de.
Değişim o kadar hızlı gerçekleşmiş ki, insanlar geçmişin gelenek ve göreneklerini öğrenemeden Nevizade benzeri sokaklarda gördükleri davranışları benimsemişler. Büyüklere ve yaşlılara saygı hak getire. Vicdanlar poşetlenmiş vaziyette. Kimsenin kimseye yardım edesi yok. “Her koyun kendi bacağından asılır” sözünü benimseyenlerin sayısı gittikçe artıyor.
Öte yandan, “eskiden babalar emir verirdi, ama şimdi babalar evlatlarını dinliyor”  anlayışını benimsemiş, kültürlü, yaşadığı çevreye duyarlı gençlerin olduğunu bilmek insanın içini ferahlatıyor.
Farklı tarzlar ve etkilerden oluşan bir karışım, sokakların ve meydanların öne çıkan niteliklerinden. Doğuyla batının, zenginle yoksulun, dilenciyle seyyar satıcının, özel arabayla toplu taşım araçlarının aynı potada buluştuğu İstanbul yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde kozmopolit coşkusunu yok edememiş.
Görüntüye bakıldığında orta sınıf için endişeli bir sürecin olduğu görülür. Olanaklar ikiye katlandı, ama her bir olanaktan yararlanma ve hiç birini kaçırmama arzusu baskı yaratıyor. Elde edilen her şey, bunun en yenisi ve en iyisi olmadığı düşüncesinin yarattığı düş kırıklığını da beraberinde getiriyor.
Bencillik had safhada. Vurdumduymazlık, kitap ve gazete yerine internete bağlanan telefonların tercih edilmesi, bilgiye erişimi engelliyor. Devasa reklam ağının etkisi altında geleceğini sorgulamaktan uzak bir nesil yetişiyor. İnternet cafeler okul çağında gençlerle dolu. Fast food işletmeciliği tavan yapmış, yemek kültürü alışkanlığı yerini Chicken’daki baharatlı tavuk kanatlarına bırakmış.
Bir kaç yıl önce yenilenen bir eşya artık eskimiş görünüyor. Günlük konuşma ve yazma dilimiz, kültürümüz yozlaşıyor. Özgürlük duygusu, bazen daha çok, diğerinden geri kalmamak için verilen mücadeleyi andırıyor. Gereksiz olanı alma isteği harcama alışkanlığını körüklüyor. Bu durum kapitalizmin “daha çok harca”yönlendirmesine yarar sağlıyor. Alınan kullanılsa ya; işte o alışkanlık da yok. Vitrinlik malzeme alıyoruz evlerimize. Her taraf tıka basa kullanılmayan malzemelerle dolu…

2 yorum:

  1. Hocam en çok şu cümle:
    "Değişim o kadar hızlı gerçekleşmiş ki, insanlar geçmişin gelenke ve göreneklerini öğrenemeden Nevizade benzeri sokaklarda gördüklerini benimsemişler."
    Değişim gerekli ve eninde sonunda gerçekleşiyor evet, ama kültürel yoksunlukla birlikte maalesef.
    Kaleminize sağlık.
    Saygı ve sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değişimi engellemek olası değil.
      Kendi kültürüne yabancılaşmaktır asıl mesele.
      Kadim Anadolu kültür ve medeniyeti çağlar boyunca insanlığa yol göstermiştir.
      Bu bağlamda kendi kültürümüze sahip çıkarken, diğer toplumların kültürünü de incelemek lazım.
      İnceleyip öğrenmek ayrı
      benimsemek ayrı.
      Misal konuşma dilimiz,
      ne çok yabancılaştık değil mi_?
      Kültürünü kaybeden toplumlar diğerinin kültürü altında benliğini de kaybeder.
      Ele alınan konu geniş çaplı yorumları da aslında beraberinde getirmesi gerekirken.
      Aldığı yorum bir.
      Bu değerli yorum için size teşekkür ediyorum.
      Okumadığımızın göstergesi bu .
      Ya da yorum yazma gereğini duymamamızın.
      Bende sıklıkla okuduğum yazılara yorum yapmam.
      Belki de bu bir tercih meselesidir.
      Tercihlere d esaygım vardır.
      Lakin okumak lazım yorum yazılmasa da.
      10 Aralık itibariyle yayınlanan bu yazı sadece 34 defa tıklanmış.
      Face de de zaten beğeni almaması bir gösterge.
      Lakin bir manzara resmi paylaştığımızda beğeni gırla:)
      Okumuyoruz Nurten Hanım okuma alışkanlığımız yok.
      Okumayan da başkasının ağzından çıkanı sorgulamadan kabul eder, biat eder.
      Boşuna değil biat kültürünün yaygınlaşması.
      Adamların umurunda değil okumak.
      Yahu kim zahmete katlanıp da okuyacak ki.
      Siz biz kafa yorar yazar çizeriz.
      Kendimiz okur kendimiz dinleriz hesabı.
      Lakin olsun.
      Düşünce üretmek bir zenginliktir.
      Selam ve saygılar.

      Sil