20 Aralık 2016 Salı

MERAK ETME TÖKEZLEMEZLER

Orta boylu, gecesini gündüzüne katıp yağmura, çamura, soğuğa aldırmadan günlük işleri bitirmeye çalışan, kavruk yüzlüydü babam. Kahverengi gözlerinde insana dostluk ve güven veren bir sıcaklık vardı. İri burnunun kusurunu bıyıkları gizliyordu. Yılların yorgunluğuna rağmen dik duruşundan bir şey kaybetmemişti. Uzun yıllar büyük bir özveri ile mücadele etmişti. O mücadelesi yılların yıpratıcılığına rağmen devam ediyordu. Öte yandan kırsaldaki yaşamı ile hesaplaşması hem yitip gitmiş  kuşağa , atalarına bir saygı duruşu hem de gelecek kuşağa yol göstericiydi.
Ocağın üzerindeki yemek tenceresini indiren annem yer sofrasını hazırlarken babama bakarak " yeter artık bırak çocuklar yemeklerini yesinler. Günün yorgunluğunu çıkarsınlar. Başladın yine vaaz vermeye." diye çıkıştı.
Annemin serzenişine aldırmayan babam sofranın başında her zamanki aldırmazlığıyla konuşmaya devam etti.
"Yahu bir sus kadın. Ben çocuklar hayatın zorluklarını, gel gitlerini görsünler, doğruyu yanlışı birbirinden ayırt etsinler, zalimin yanında yer almasınlar, haklının ve muhtacın yanında dursunlar, gelip geçici günü birlik kararlar yerine yaşamlarını zora sokmayacak kararlar alsınlar istiyorum. Hayat kolay değil. Kolay olsa bu sıkıntılar yerini rahat bir yaşama bırakmaz mı? Hayatın yolu dikenlerle, taşlarla döşeli. Mühim olan o dikenlere taşlara takılıp tökezlememek."
"Merak etme tökezlemezler." diyen annem küçük kardeşimin dağılmış dalgalı ve uzun saçlarını düzeltti.
Bedeni, yanan ocakta tezeklerin alevlere teslim olması gibi, yorgunluğa yenik düşen babam sustu. Günün kızılca kıyametinde yaşadığı şok yeterince güçlü olmalıydı ki sofranın kalkmasıyla sırtını ağır aksak ocağın kenarına yasladı. Yüzünde ki derin çizgiler yaşadığı zor yaşam koşullarının dışa vurumuydu. Yıllarca tarlada tapanda karın tokluğuna çalışmış, çocuklarını yetiştirmek, okutmak, kimseye muhtaç etmemek için gecesini gündüzüne katmıştı. Tek derdi bin bir zorlukla yetiştirdiği çocuklarının da çektikleri sıkıntı ve çileyi çekmemesiydi. Ceketinin yan cebinden tütün tabakasını çıkardı. Sigara kağıdından bir yaprak kopardı. Baş parmağı ile işaret parmağı arasına yerleştirdiği sigara kağıdını hafifçe çukurlaştırıp içine bir miktar tütün koydu. Sardığı sigarayı ispirtosunu eksik etmediği çakmağı ile yaktı. Sigarasından derin bir nefes alırken dikkatle yüzümüze bakıyordu. Öfke yoktu bu bakışlarda, yılgınlık yoktu, hayata dair nefret de yoktu, sadece tökezlemeden büyütülen çocuklarına olan sevgi vardı.
Sorunlarla başa çıkamıyorum, çözümsüzdür düşüncesi ile yan gelip yatmamıştı. Üstesinden gelemediği sorunları salt düşünmek, çözümsüz kalıp acı çekmek yerine, üstesinden gelmek için çok şey yapmıştı. Yaşamak ve var olmak için gidebileceği başka bir yer olmadığının bilinci ile, zorlukları, acıları kendi içinde boğmuş, yazgısına boyun eğmeyip mücadele etmişti. Bu anlamda az da olsa düşlerini gerçekleştirmenin mutluluğu yüzünden okunuyordu.
"Çok üzgünüm size ömrüm boyunca rahat bir yaşam veremedim" diye duyulur duyulmaz bir sesle tekrarladı. "Koca ömrümde elde ettiğim maddi değeri olan pek bir şey yok.  Yapabileceklerimin en iyisini, en doğru olanını yaptığıma inanıyorum. Zamanın yenileştirici labirentlerinde insanlar yeni ve bilinmedik gelişmelerin peşindeler. Bu gelişmelere ve yeniliklere uyum sağlamak lazım. Elbette bu gelişmeler hayatı kolaylaştırırken bilinmedik sorunları da karşımıza çıkarıyor. Ezilip yok olmamak için hayata sıkı tutunmalısınız. Başarmak için çözüm bekleyen sorunları çözümsüz bırakmamalısınız." Bunları söylerken gözleri nemlenmişti.  Başımızı öne eğdik. Duygusal bir ortam oluşmuştu. Her birimize dokunsan ağlayacaktık.

Söylediklerini dikkatle dinlemiştik. Kaderin çizdiği yolda yürürken bizler için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştı. Varlıklı olup da huzuru bulamayanların olduğu bir ortamda çok şükür huzurluyduk. Kendini bile tanıyamamış olanların, başkaları hakkında söz sahibi olması, bunu söylerken söylediklerine kendisinin de inanması, hayatla nasıl mücadele edileceğinin dahi farkında olmamasının aksine bugüne kadar çok şey başarmıştık.

2 yorum:

  1. Maddiyat nedir ki? En güzel şekilde evlatlar yetiştirmiş, kursağından haram lokma geçirtmeden...Atatürkçü, vatansever, başarılı, güzel insanlar yetiştirmiş. Daha ne olsun?

    Sağlıcakla kalın Hüseyin hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumun için teşekkür ederim Müjde Hanım kardeşim.
      Siz de sağlıcakla kalın.
      Yeni yılda sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyorum.

      Sil