16 Şubat 2017 Perşembe

UMUDUM DAHA DA ARTTI

Şu günlerde atamadığım bir yorgunluk var üzerimde. İki satır bir şeyler karalamak, bir kaç sayfa kitap okumak zor geliyor. Arkadaşların yazdıklarını bile eskisi gibi okuyup yorum yazamıyorum. Kim bilir belki de neden yorum yazmıyor diye düşünenlerde vardır. Haklılarda. Onlara söyleyeceğim kabul edilebilir bir mazeretim yok elbette.
Hızla değişen gündemi takip etmekte beni bunaltıyor artık. Yine de şikâyet etmeye hakkım olmadığını düşünüyorum. Bugüne kadar dertlerden, yalanlardan, yanlışlardan, işsizlikten, geçim gailesinden, siyasetten çok konuştuk, okuduk, yazdık. Gelin bugünde biraz sevgiden, dostluktan, arkadaşlıktan bahsedelim.
Yıllar öncesi dostlarımla tekrar görüşmenin heyecanı var şu sıralar bende. Kar yağınca yolların kapandığı, beyaz kâbusun insanları esir aldığı yerleri hatırladım. O yıllardaki öğretmen arkadaşlarımı, beyaz uykularında değnekten atının sırtında koşuşturan çocukları, hastaları, yaşlıları, gençleri. Taştan evleri, minnacık pencereleri, yanı başında tezek yığınlarını. Ama yazın yaylasını, yeşil ovasını, kazını, kuşunu… İnsanlarındaki yürekten göze, davranışa ve söze yansıyan sevgi sıcaklığını hatırladım.
Dün gece sosyal medyaya takıldım. Aslında fazlaca üzerinde durmadığım bir alan. Ne ki, iyi ki takılmışım. Altta trafik ışıkları gibi yanıp sönen uyarı bir iken beş oldu. Arayan dostlarımdı. Değer verdiğim sevdiğim, saydığım, çoğu zaman çok konuşmayan, dertlerini türkülerle dile getirenlerdi. Kimi öğretmen arkadaşlarımla görüşmeyeli ve konuşmayalı tam 32 yıl olmuştu. Onlarla konuşmak beni duygu seline boğdu. Yıllar öncesinin aydınlık günlerini tekrar yaşadım. Üzerine basıp geçenlere inat “sevgi ve saygı” hâlâ var. İyi ki de var…
Derken bir öğretmen arkadaşım aradı. Selamlaştık. Bir diğeri bir öğretmen arkadaşımın çocuğu idi. Benim eski bir öğrencim. Yürekten sevgisini kelimelerle bütünleştirmesine heveslendim. Zorluklarla savaşsa da şikâyetçi değildi. Bilinçliydi. Gazetelerden ve günlük haberlerden uzak değildi. Sevindim, umudum daha da arttı. İnsanların birbirinin üzerine basıp geçtiği, üç kuruş için insani değerleri savurduğu, hiçe saydığı günümüzde umudunu yitirmeyenleri görmek yıldızlar kadar uzak değildi artık.
Eskiden gecenin geç saatlerine kadar sohbetin koyulaştığı köy kahvehaneleri vardı. Yaşlıların anlattıklarını dinlemek ya da anlatmak bambaşka bir zevk olurdu. Kahvehanesi olmayan köylerde ya köy odası veya köy konakları vardı. Çoğumuz akşamın gelmesi için sabırsızlanırdık. O gecelerde köroğlundan, âşıklarımızdan, masallarımızdan bir şeyler söylemek adettendi. İnsan ömrünün kin ve kavgalarla tüketilmesinin ne kadar yanlış olduğu vurgulanırdı. Dostluktan, yardımlaşmadan, baharda yapılacak işlerden söz edilirdi.
Şimdilerde eski dostlarımızla bir araya gelemesek de teknoloji sayesinde karşılıklı konuşma ve geçmişi anma imkânı oluyor. Hal hatır sorup selamlaşıyoruz. Köy kahvehaneleri yerini teknolojiye bıraktı çoktan. Ama yine de o köy kahvehanelerini arıyor insan. O sıcaklığı ve içten söylemleri aynı odanın havasında solumanın yerini teknoloji dolduramıyor.
İki öğretmen konuşurda o konuşmada eğitimden söz edilmez mi? Başlıca konumuz eğitimdi. Eski ile yeniyi değerlendirdik. Eğitimin toplumsal bir işlev olduğunu, geliştirilmesi, yenileştirilmesi, yetenekli ve başarılı insan kaynağının yaratılması gerektiğini dile getirdik. Çağdaş dünyada yerimizi almak için rehberimizin akıl ve bilim olması gerektiğini, küreselleşen dünyada gelişen bilişim yeniliklerinden mutlaka yararlanılması gerektiği konusunda hem fikirdik. Ezberci bir eğitim yerine, öğrenci merkezli bir eğitimin olması gerektiğini, çağdaş normlara ancak bu şekilde varılabileceğini söyledik.
Giderek artan öğretmen sorunlarına çözüm üretmenin yanı sıra öğretmenlerin ücret sıkıntısının giderilmesinin önemini vurguladık. Bir ulusun kalkınmasında en önemli işlevin eğitim olduğunu, çocuklarımızın akıl ve bilimin ışığında yetiştirilmesi gerektiğini, çağdaş bir ulusun çağdaş bir eğitimle oluşturulabileceğini son söz olarak söyledik.
Ömrünü insanlık ve eğitim için harcamış olan Türkan Saylan’ı bir kez daha rahmetle andık.


8 yorum:

  1. Hüseyin hocam yorgunluk benden de var:( geçmiş olsun e doğal her geçen gün yaşlanıyoruz, ülkenin sorunları da psikolojik olarak etkiliyor diye düşünüyorum. Çok haklısınız teknoloji asla anlattığınız o sıcacık köy kahvesi, koy odası ya da konağının yerini tutamaz, sıcaklık yok, çay kokusu yok, elimizde çayın sıcaklığı yok, konuştuğumuz sohbet ettiğimiz kişileri gözümüzle görmüyoruz, elini tutamıyoruz, sanal olarak her şey bana çok soğuk geliyor:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum için teşekkür ederim Müjde hanım kardeşim. Teknoloji konusunda haklısın söylediklerinde. Lakin, günümüz şartlarında gelişen ve değişen yaşam koşullarına uyum sağlamak durumundayız. Yıllar öncesinin kahvehane sohbetleri, beklenen mektuplar artık yok ne yazık ki. Gözümüzle görüp elle tutamazsak bile, sanalda olsa sevdiğimiz, saydığımız, özlediğimiz insanların sağlıklı, huzurlu olmalarını görüp bilme mutluluk kaynağı oluyor bizler için.
      Evet söylediğiniz gibi yaşlanıyoruz.
      Yeni nesil büyüyor.
      Kısacası denge ve devinim devam ediyor.
      Önemli olan o denge ve devinimin insanın huzuru için olmasıdır.
      Zalimlerin ve zulümlerin insanlıktan uzaklaşmasıdır.

      Sil
  2. Geçmiş olsun Hüseyin Öğretmenim.
    İyi ki yorgunluğunuza rağmen yeniden yazmışsınız.
    Düşünmek, düşündürmek, umutlanmak, umutlandırmak güzel...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Makbule öğretmenim. Hani çoğu kez sıkılırız, bir boşlukta hissederiz ya kendimizi, elimiz kaleme uzanmak istemez (şimdilerde klavyeye) işte öyle bir durum var. Yazı yazma ve okuma yorgunluğu kısacası.
      Sanırım toplumun içinde bulunduğu sıkıntılı durumun bir yansıması bu. Her gün yaşanan olumsuz olayların verdiği can sıkıntısının bir sonucu olsa gerek bu durum.
      Söylediğiniz gibi " düşünmek, düşündürmek, umutlanmak ve umutlandırmak ne güzel.." Umutların gelecekte insan yaşamında hak ettiği yeri alması , insanların umutlarına kavuşması en büyük umudumuzdur.
      Saygılarımla.

      Sil
  3. Merhabalar Hüseyin Hocam.
    Yorgunluğunuzu hemen ön plana çıkarıp, yorgunluğunuzu kullanarak konuyu hepimizin muzdarip olduğu malum bir yere getirmek istiyordum. Tekrar vazgeçtim. Müneccim miyim? Olmaz, haksızlık olur dedim ve belki gerçekten koşuşturmacanın getirdiği bir yorgunluk olabilir diyerek vazgeçtim. Yıllardır yorgunuz o ayrı bir konu. Geçmiş olsun Hüseyin hocam.

    Köy kahvelerinin insan, sigara ve yanan sobanın kokularını birbirine karıştığı çok güzel sohbet ortamlarını iyi bilirim. Orada arkadaşlarınızla içtiğiniz bir bardak çayın keyfi de zevki de bir başkadır.

    Şimdilerde o güzelim kahvelerin yerini başka mekanlar ve ortamlar aldı. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar kolaylık getirirse de getirsin. İlla o insan, sigara ve yanan soba kokularının ve sohbet gürültülerinin karıştığı kahve ortamlarının yerini hiç bir şey dolduramıyor.

    Eğitim gerçekten çok önemsediğimiz bir konu, ancak artık şu eğitimin bir temele oturtulmasını istiyoruz. Henüz daha sağlıklı ve sağlam bir şekilde temeli atılmamış bir yapının üzerine bina yapmaya gayret ediyoruz. Çağdaş ve medeni bir ulusun, yine çağdaş bir eğitimle oluşturulabileceği hususundaki umudunuzun varlığı bizleri sevindirmekte ve bizlere yaşama gücü vermektedir. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
    Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Recep Bey
    Değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
    Tek bir cümle yazacağım.
    Acaba eskiye özlem neden var?
    Oysa ki teknoloji de, yaşam kalitesi de bit bakıma daha iyi gibi.
    Acaba insanların birbirlerini devamlı "ötekileştirmesine" olan kızgınlık mı bunun nedeni?
    Tepki mi yani?
    Kiminle konuşulsa "eskiye olan vurgu" öne çıkıyor.
    Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Hüseyin Hocam.
      Eskiden insanların birbirlerine olan güveni, samimiyeti, sevgisi, saygısı, hoşgörüsü, tahammülkarlığı ve dürüstlüğünü günümüzde artık göremiyoruz. Bence sebep bu. Yoksa o eski günlerin ilkel araç, mekan ve ortamlarının nesine imrenilsin ki!..
      Selam ve dualarımla.

      Sil
    2. Merhaba Recep Bey,
      Yorumuna diyecek sözüm yok. Haklısın.

      Sil