Siz, o, ben ve biz yani hepimiz
bir şeyler diktik, ektik, yeşertmeye çalıştık umutla
bugünün ve yarının yüreklerine, çocuklarına umut olsun;
çiçekler solmasın,
bahçeler kurumasın diye
bozkırın ortasında,
ormanların gölgesinde,
rüzgârın sesinde,
dağ havasının vazgeçilmezliğinde,
çölün gizeminde,
suyun serinliğinde
ve toprağın doğurganlığında aradık yaşamayı,
özgürlüğü…
kimimizin adı Ahmet’ti kimimizin Albert, kimimizin Hekim…
ama hep vardık
ve hep olacağız bir yerlerde…
günbatımının renklerini kuşanmış bulutları seyredeceğiz yaylalarda
rüzgârları köpüklü dalgalara dönüştüren baş döndürücü ormanın kıyısında
soluk renkli yılkı atlarının özgürlüğe koşuşlarını
belki biraz yağmur
ve arada biraz dolu çarpacak yüzümüze
renksiz bir şafakta ısınmak için,
atlar misali ayaklarımızı yere vururken,
buzla kaplı bir sırtta
ve dik bir vadinin hemen kıyısında
ufka doğru uzayıp giden
ve karın örttüğü gri tarlaları
ya da buz kesmiş nehirleri seyrediyor olacağız daima…
12.06.2017/H.Güzel