13 Haziran 2017 Salı

RENKSİZ BİR ŞAFAKTA...


Siz, o, ben ve biz yani hepimiz 
bir şeyler diktik, ektik, yeşertmeye çalıştık umutla 
bugünün ve yarının yüreklerine, çocuklarına umut olsun; 
çiçekler solmasın, 
bahçeler kurumasın diye
bozkırın ortasında, 
ormanların gölgesinde, 
rüzgârın sesinde, 
dağ havasının vazgeçilmezliğinde, 
çölün gizeminde, 
suyun serinliğinde 
ve toprağın doğurganlığında aradık yaşamayı, 
özgürlüğü…
kimimizin adı Ahmet’ti kimimizin Albert, kimimizin Hekim…
ama hep vardık 
ve hep olacağız bir yerlerde…
günbatımının renklerini kuşanmış bulutları seyredeceğiz yaylalarda 
rüzgârları köpüklü dalgalara dönüştüren baş döndürücü ormanın kıyısında 
soluk renkli yılkı atlarının özgürlüğe koşuşlarını  
belki biraz yağmur 
ve arada biraz dolu çarpacak yüzümüze 
renksiz bir şafakta ısınmak için, 
atlar misali ayaklarımızı yere vururken, 
buzla kaplı bir sırtta 
ve dik bir vadinin hemen kıyısında 
ufka doğru uzayıp giden 
ve karın örttüğü gri tarlaları 
ya da buz kesmiş nehirleri seyrediyor olacağız daima…

12.06.2017/H.Güzel