2 Ağustos 2017 Çarşamba

DÜŞ BATIMI' OKUNMASI GEREKEN BİR ROMAN

Değerli yazar Hanife Mert'in "Düş Batımı" romanının 2.baskısının şu günlerde kitapçılardaki. raflarda yer alması sevindirici bir durum. Değerli yazarımızın kitabını okuduğumda kaleme aldığım yorum-yazıyı tekrardan yayınlıyorum.
"Hanife Mert'in Şubat 2015 tarihinde "Gece Kitaplığı"nda çıkan ve kitapçılardaki raflarda hak ettiği yeri bulan "DÜŞ BATIMI" adlı romanı  Köy yaşamını ve köy insanının içinde bulunduğu aşılması ilk bakışta zor görünen sorunları okuyucu ile buluşturuyor. Bunu yaparken yazar, okuyucuya hayat dersi veriyor. Gerçekleri yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor.

  Henüz 16 yaşında evlendirilen Zeynep gelinin 23 yaşına geldiğinde üç çocuk sahibi olması akıllara Anadolu'da yaşanan "Çocuk Gelinler" ve dramlarını akla getiriyor.  

Zeynep eşi Hasan'dan ayrı anasının yanında yaşamaktadır. Oğlu Mustafa'yı küçük yaşta kaybetmiştir. Bu durumu sorgulamakta, bunalmaktadır. Kızı Elif henüz 4-5 yaşlarındadır. Lakin anası Zeynep'ten korkmaktadır. Korkunun nedenini de bilememektedir. Sebebini, "Peki, o benim annem ise ben neden korkuyorum? İnsan, hele de küçük bir çocuk en çok anne sevgisine şefkatine muhtaç olduğu bir yaşta niye annesinden korkar?" diyerek sorgulamaktadır.
 

Ana ve babasından ayrı babaannesinin yanında kalan Elif'in dramı, beklentileri, acıları ve özlemleri yalın ve anlaşılır bir dil ile anlatılmaktadır.
 

Çocuk yaşta hayat deneyimi az olan Zeynep ile Hasan'ın evliliği bir her iki tarafın ana ve babası tarafından oluşturulan bir fildişi kuleyi anımsatmaktadır. Fildişi kuleyi ayakta tutacak sağlam bir deneyim olmadığında o kulenin nasıl yıkılabileceğini de.
 

Anadolu kadınının içinde bulunduğu sorunları bir kez daha düşünmemizi sağlıyor. Kadına karşı körlüğümüzü sorguluyor. Arada bunalan ise çocuklar oluyor.
 

 "Anasından kalan, mezar kadar karanlık ölüm kadar soğuk, olan tek odalı evinde hayata tutunma hayatta kalma mücadelesi veriyordu Zeynep... Anasının ölümünden sonra komşulara ekmek yaparak, evlenecek kızlara işlengi işleyerek geçimini sağlıyordu. Gündüz zamanının büyük bir bölümünü dışarıda insanların arasında geçirdiği için rahattı. Akşam olduğunda sessiz soğuk ve karanlık evinde keşkeleriyle, yüreciğini yakan evlat hasreti, özlemi, anıları, belki de hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini bildiği hayalleri ile sabaha kadar boğuşarak geçiriyordu zamanını."
"Düş Batımı" adlı romanında böyle diyor yazar Hanife Mert. Zeyneb'in yaşadığı açmazları, acıyı anlatırken.  Feodal çarkın kırılmadığı dahası kırılmasının çok zor olduğu bir hayatın ne denli acımasız olabileceğini de. Çaresizliğin acı yüzünü de. Birbirini yeterince tanımadan yapılan evlilikleri ve çocuk gelinler sorununu akıllara getiriyor.

Romanın ilerleyen sayfalarında yaşanan aile dramı yürekleri burkuyor. Yazar kolay okunabilir, sürükleyici ve akıcı bir dil ile anlatmış Hasan'ın, Zeyneb'in, Elif'in dramını. Coşkularını, hüzünlerini, beklentilerini, özlemlerini, hayallerini. Çoktandır özlediğimiz Anadolu insanının kullandığı ve anlaşılması kolay olan bir anlatımla okuyucularının karşısına çıkıyor.

Aslında anlatılanlar bir bakıma çatlayan duvarları, farkında olmadan çürüyen asırlık çınarları, yüz yıllardır bilinen ilişkilerde ki çatlakları bir kez daha sorgulamamıza vesile oluyor.

Hasan'ın gökyüzünde küme küme özgürce uçan kuşlara bakıp "ben de sizin kadar özgür olmak istiyorum artık, diye nara attı." cümlesinin altında yatan boş vermişliği, özlemi, vurdumduymazlığı, çocuğuna sahip çıkmayı gerçekleştirememeyi düşündürüyor. Bir babanın sorumsuzluğunun nelere mal olacağını da. Bu bağırışta karşımıza çıkan bir korkudan da söz edebiliriz. Oğlunun ölümü ile suçladığı Zeynebin küçük Savaş ile içinde bulunduğu sıkıntılı durumu görmezden gelmesi, henüz bir yaşına gelmemiş küçük Savaş'ı çaresiz anası ile bir sığıntı gibi bir başkasının evinde yaşamaya mecbur kalmasını görmezden gelmesinin verdiği sorumsuzluğu görmemize neden oluyor.

Bu bağlamda okuyucuya yaşamın zorlukları, sıkıntıları hakkında gerçekleri verirken, bir yandan da aile bireylerinin birbirini suçlaması ve çözüm yolu aramamasının ne denli acılara neden olabileceğini de veriyor. Zihinlere bir çivi gibi çakıyor.

Yazar, "içten içe olan" ve göremediğimiz, görmek istemediğimiz bir şeylerin üstlerindeki kalın örtünün sıyrılıp görünür olmasını da sağlıyor. Görünür kılınsa da derindeki örtünün üzerindeki ağır ve kalın örtüyü bir ucundan ancak aralıyor. Yaşanılanların bir kader olarak algılanmasına neden oluyor.

Günlük hayattaki özlemleri, aşkları, hayalleri bir koza gibi örüyor satır aralarında. Olumsuzlukların insanları nasıl bunalıma, anlamsızlığa götürdüğünü okuyucunun yüzüne çarpıyor.

Yazar, yapıtını okuyucu ile baş başa bırakıyor. Okuyucu bu bağlamda kendisine pek de yabancı olmayan, zaman içinde çevresinde duyduğu, şahit olduğu olayları bire bir satır aralarında sezinliyor. Kendini ve çevresini sorguluyor. Olması gereken ile olmaması gerekeni zihninde şekillendiriyor.

Her yıl yüzlerce kitabın yazıldığı, lakin çok azının okuyucu ile buluşma şansı bulduğu bir yazın dünyasında "Düş Batımı" kendisini fark ettiriyor. Okunabilir kılıyor. Okuyucuya yabancı olmayan bir yaşam öyküsü ile karşımıza çıkıyor.

"İnsan bazen kaçmak ister. Kendinden kaçmak. Hatta kendinden kaçıp gölgesinde gizlenmek ister..." Romanın kısa ve net özeti olsa gerek.

Şubat 2015 de  "Gece Kitaplığı"nda çıkan romanda anlatılan olaylar da  bir babanın ve kızı ile boşandığı kocasını uzaktan da olsa seven bir yüreğin acı son ile karşılaşması okuyucunun gözlerinin nemlenmesine neden oluyor.

Yazar Hanife Mert uzun süredir görmek isteyip de göremediklerimizi bize gösteriyor. Kendimizi ve çevremizi sorgulamamızı sağlıyor.

"Düş Batımı" yazarın ilk romanı. Sonraki öykü ve romanlarında okuyucuyu işleyeceği konularla düşündürmeye devam edeceği kesin.

 

Edebiyat dünyamıza  kazandırdığı eserin yanı sıra edebiyat dünyası da bir yazar kazanmıştır."
(HÜSEYİN GÜZEL-11.04.2015/İSTANBUL)

4 yorum:

  1. Hanife Mert'in Düş Batımı kitabını ilk fırsatta okuyacağım.
    Bir arkadaşımızın kitabının ikinci baskı yapması çok sevindirici,
    Detaylı olarak ne güzel anlatmışsınız. Kadınların sorunlarını dile getiren edebiyat ürünlerinin modası hiç geçmeyecek.
    Arkadaşımızı kutluyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim Makbule Hocam.
      İkinci baskısı D&R lerde satışta.
      Kadınların karşı karşıya kaldığı acımasızlıkları dile getirenlerin, aile dramlarını gün yüzüne çıkaranların varlığı devam ettikçe; kadınlara yapılan haksızlıklar var oldukça bu sorunlar edebiyattan zaten uzak kalamaz.
      Yorum için teşekkür ederim.

      Sil
  2. Hüseyin Hocam size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Gerçekten kitabımı o kadar güzel analiz ettiniz ve yorumladınız ki, böylelikle kitaba okuyucunun ilgisini uyandırdınız... Bu bağlamda hem size hem de, değerli yorumunu paylaşan Makbule Hanım'a çok teşekkür ediyorum. Sizler gibi çok değerli dostlarım olduğu müddetçe, inşaallah topluma insanlığa faydalı eserler ortaya konur.
    Selam ve saygılarımla, sağlık ve esenlikler diliyorum. Sağlıcakla kalın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizler teşekkür ederiz bu güncelliğini devam ettiren sorunları dile getirip bizlerin okumasını sağladığınız için.
      Saygı ve selamlarımla.
      Siz de sağlıcakla kalın.

      Sil