Yazar Hanife
Mert'in Eylül 2017 tarihinde edebiyat dünyamızda yerini alan Bakış Acıcı romanını okumaya
devam ediyorum. Her satırı, her sayfası ders alınması gereken gelişmelerle
devam ediyor. Okuyucuyu adeta peş peşe akan sayfalara mıh gibi çakıyor.
Yazar, "İnsan kaybetmeye görsün; bir yerden
başladı mı kayıplar, arkası çorap söküğü gibi gelir, kimi zaman hızına
yetişemez olursun, ardı arkası kesilmeden devam eder. Silkinip kalkmaya
çalışsan da üzerine bir diğeri iner, gücün kuvvetin kesilir, çaresiz kalırsın,
bedenin yorgun düşer...Sonunda teslimiyet..." diye yazıyor.
Devamında ki satırlar insan yaşamında çekilen sıkıntıları, acıları, olmaması
gereken hataların varlığını sorguluyor.
Birbirini delice seven iki yüreğin arasına giren
bilinmez bir durum sonrasında ailenin çektiği sıkıntılar, acılar. Babanın
beklenmeyen ani ölümü sonrasında içine düşülen boşluk, yol, yordam arayan bir
çocuğun dramı ve sonrasında ailenin parçalanmasına giden yolda en büyük acıyı
çocukların çekmesi.
"İnsan bazen kaçmak ister.
Kendinden kaçmak. Hatta kendinden kaçıp gölgesinde gizlenmek ister..." bu
çok ağır düşünce içinde bulunan dramın açıklaması olsa gerek.
Aslında
anlatılanlar bir bakıma çatlayan duvarları, farkında olmadan çürüyen asırlık
çınarları, yüz yıllardır bilinen ilişkilerde ki çatlakları bir kez daha
sorgulamamıza vesile oluyor.
Yazar
okuyucuya yaşam kulvarında ki zorlukları, gerçekleri aktarırken; bir yandan da
bireylerin birbirini suçlaması ve olayların akışının çıkmaza sürüklenmesini,
çözüm yolu aranmamasının ne denli acılara neden olabileceğini de düşündürüyor.
Zihinlere bir mıh gibi çakıyor.
Anadolu
coğrafyasında yüz yılardır değişmeyen kadına bakış açısı romanın ilerleyen
sayfalarında karşımıza çıkıyor. Küçük bir kız çocuğunun gereksiz yere
büyüklerince sorgulanmadan insafsızca suçlanmasının anlamsızlığını bir kez daha
anlamamızı sağlıyor.
Yazar,
göremediğimiz, görmek istemediğimiz bir şeylerin üstlerindeki kalın örtünün
sıyrılıp görünür olmasını da sağlıyor. Görünür kılınsa da derindeki örtünün
üzerindeki ağır ve kalın örtüyü bir ucundan ancak aralıyor.
Bakış Acısı sorulması
gereken ve yanıtlanması zor sorularla dolu.
İstesek de istemesek de sonuçta toplum içinde
varlığımızı sürdürdüğümüz her şeyin bir sonucu ve parçasıyız.
İnsan ruhunun derinliklerinde iz bırakan olayların
çözümsüzlüğünün verdiği acıların kitabın okunması sonucu inanıyorum ki
toplumda, benzer olaylara bakış açısını değiştirecektir.
Teşekkürler Hanife
Mert. Bir kez daha toplumun kanayan gizli yarasını okuyucunun
duyumsaması, yorumlaması, düşünmesi için verdiğin mücadele için.